En güzel/yakışıklı, en iyi, en çalışkan, en başarılı, en mükemmel, en azimli, en doğru, en zengin, en haklı, en bıdıbıdı olabilmektir yani. Şundan daha güzel/yakışıklı, bundan daha iyi, şundan daha çalışkan, bundan daha başarılı, şundan daha mükemmel...
Özetle en bir şey olabilmektir ya da şundan bundan daha olabilmek.
Sevgisizlik. Kimse kimseyi gerçekten sevmiyor. Seviyorum diyenler yalan söylüyor. Hep bir çıkar ilişkisi, hep bir güvensizlik, tahammülsüzlük, ihanet, saygısızlık vesaire... Artık sevginin olduğu yerde bunlar ve buna benzeyen duygular/duygusuzluklar var. Eğer benim çevremde böyle biri yok diyorsan o sendirsin.
yalnız bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama çağımızda insanlar kendi hayatlarını yaşayacaklarına, lüks hayat yaşayan insanları izleyerek geçiriyorlar günlerini. instagram, youtube vs. hep bu yönde kullanılıyor gibi gelmeye başladı bana.
bana göre telefondur nedenini soracak olursanız Herkes Artık Telefonla Uğraşıyor umBen bile eskiden ne güzel Olurdu öyle Tatlı Sohbetler günümüzde de Var Ama artık Sohbetler Telefon ile Yapılıyor
Beğenilme hastalığı. Özellikle instagram ile maddi durumu yüksek kişilerin hayatını görebildiğimizden bu daha da arttı. İyi yanı insanlar kendine eskiye göre daha çok bakıma özen gösteriyor ama estetik kaygılar da bununla birlikte çok fazla arttı. Normal fiziği ve yüzü olanlar bile depresyona girmeye başladılar. Sosyal medyanın yaygınlaşması ile diğer hayatları görüp kendininkine bakıp umutsuzluğa kapılma arttı işte bu yüzden insanlar her gün daha mutsuz oluyor. Tek sorun bu değil tabi ama bu da en büyük nedenlerin başında geliyor.
Nefret öğrenilen bir duygu, insanlar doğarken bu duyguya sahip olmazlar doğduktan sonra büyüdüğü aile ve çevrede bu duygu öğrenilir. Nefret öğretilirken açık şekilde anlatılmaz, işaret edilir, ima edilir. Ekilen nefret tohumuna şekil verilmez. Nefretin tohumunu zihnimize atarlar ve sonra arkalarını dönüp giderler. Bazen biz bile onun içimizde nasıl büyüğünü anlamayız. Nefret başına buyruk, savruk büyür.
Nefretin temelinde ortak bir payda vardır. SEVİLMEMİŞLİK -- spoiler --
Sadece gözle görülür yerlere değil, kişiliklere de "makyaj" yapmak, Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, Dikkat çekmek için soytarılaşmak, Kendisini dünyadaki tek kadın / erkek zannetmek,
Ha bir de; kürk mantolu madonna, türk kahvesi ve bir de ayak / bacak fotoğraflarından oluşan bir kompozisyonla fotoğraf çekilmek.
Hastalık kelimesinin ilk anlamı olan sağlığın bozulması açısından bakınca istatistiklere göre kalp rahatsızlıklarıdır elbet.
Fakat sosyal açıdan baktığımızda bana göre beğenilme arzusu ve insanların yeterli olduğunu kanıtlama zorunluluğu hissetmesidir. Başkaları ne der putunun benzeri olan bu durumdan sıyrılabilsek rahatlayacağız aslında.
çok fazla seçeneğin olması, bunu da insanların sahip olduğuyla yetinmemesi ve tüketim çılgınlığına dönüştürmesi.. Sadece eşya değil maalesef.. insanların ikili ilişkiler arasındaki bir sorun... her şeye bu kadar çabuk ulaşabilmek birçok şeyin değerini düşürdü. üzücü. ama kaçınılmaz: tatmin olmamak, değer bilmemek.
aa pardon bu çağın insanının bunları düşüncek vakti de olmaz.
hız ve hazdır. her şeyden çok çabuk sıkılıyoruz, tahammül sınırımız git gide düşüyor. bunca rahatlığın ve olanağın içerisinde sahip olduklarımızdan ziyade elimizden kaçıp gidenlerin derdindeyiz bu hız treninde. tam bir telaş çağı içerisindeyiz.
binlerce yıldır değişmedi : çoğunluğun düşünce üretmemesi. varolan sıkıntılarda ; kişisel , toplumsal ... yeterince derinde hep aynı dert var. aklınıza gelen her alanda yeterince düşünce üretilebilmiş olsa çözümler zaten önümüzde olurdu ve dertler derya olmuş , ben de bir sandal diye bir şarkı muhtemelen yazılamazdı.
gripten daha az öldürücü olan covid-19'u mükemmel bir algıyla dünyaya empoze ettiler. okulları, iş yerlerini aylarca kapattırdılar. çoğu ülkede ekonomiyi darmaduman ettiler.
şimdi de normale dönmeye çalışılıyor. okullar açılacakmış. o da iki gün ha, eskisi gibi zorunluluk da yok üstelik. böylelikle boktan olan eğitim sistemi iyice sıçmış oldu. zaten ekonomi olarak da iyi değildik. şimdi ekonomik çöküşte rekora koşuyoruz.
her şey grip kadar öldürücü bile olmayan bir hastalık yüzünden. evet.