bir gün kendisiyle derin konular hakkında sohbet ederken tam olarak şu cümleyi kurdu:
"istenc ben şu yaşıma geldim, hayatta ne varsa çözdüm, her şeyi anladım; ama bir tek şeyi anlayamadım: kadın çorabı. ya onu öyle ince ince nasıl dokuyorlar, çözemedim gitti. çok acayip icat ha. gülme be! ciddi bir şey konuşuyoruz şurda!"
hakikaten de ciddiydi. babam ya. kuantum mekaniğidir, varoluşun anlamıdır, hepsini anlamış çözmüş de işte, bir kadın çorabı kalmış geriye.
şu kafanın dna'ma kodlanmış kısımları neler acaba? yaşlandıkça çıkacak gibi geliyor. azıcık tırsıyorum.
yılmaz güney yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı filmde başrolü de üstlenmiştir.
film 4. altın koza film festivalinde en iyi film ve en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanmış lakin dönemin adana belediye başkanı politik sebeplerden duruma itiraz etmiştir.
yeniden toplanan jüri en iyi filmi 2. seçilen yılmaz duru'nun karadoğan filmine en iyi erkek oyuncu ödülü için ise yaralı kurt filmindeki performansıyla cüneyt arkın'ı seçmiştir.
türkçe konuşan katoliklerin rahiplere seslenirken neredeyse hiç kullanmadığı bir kelime.
farsça "peder" nedense daha çok kullanılıyor. sanırım katolik ayin metninin tanzimat fermanı döneminden kalması ve papa xxiii. ioannes'in de istanbul yıllarında "peder daha doğru demek ki..." deyip peder kelimesini seçmesinden ötürü olsa gerek.
ortodokslarla ilgili çok fikrim yok. belki ortodokslar da peder kelimesini kullanıyordur.
i've seen them kneel with baited breath for the ritual i've watched this experience raise them to pseudo higher levels i've watched them leave their families in pursuit of your nirvana i've seen them coming to line up from switzerland to america
how long will this take baba how long have we been sleeping do you see me hanging on to every word you say how soon will i be holy how much will this cost guru how much longer 'til you completely absolve me
i've seen them give their drugs up in place of makeshift altars i've heard them chanting kali kali frantically i've heard them rotely repeat your teachings with elitism i've seen them boasting robes and foreign sandalwood beads i've seen them overlooking god in their own essence i've seen their upward glances in hopes of instant salvation i've seen their righteousness mixed without loving compassion i've watched you smile as the students bow to kiss your feet
give me strength all knowing one how long 'til enlightenment how much longer 'til you completely absolve me
Bir adet aşırı tutumlu/pinti versiyonuna sahip olduğum tür. Adam resmen entropinin, enerjinin korunumu kanununun yaşayan bir tezahürü. Ülkeye enerji bakanı falan olması gerek. Yemin ederim birkaç seneye türkiye toparlar kendini.
Entry'yi yazmama vesile olan olay da şu: Karanlık odada bir şeye bakıyordum o ara el fenerini açtım telefonun. Sonra lavaboya gittim elimi yıkamaya. Geri döndüğümde bana şu cümleyi kurdu: " oğlum boşuna niye ışığı çalıştırıyorsun? "
Sessiz kahramanım. İlçeye her gittiğimizde kırtasiye alışverişimizi yaptıktan sonra kulübeden bozma bir yerde bana ekmek arası köfte yedirirdi. Tadı o kadar lezzetliydi ki üzerinden seneler geçmiş olsa bile tadı hala damağımda. Bir keresinde okulun bahçesinde barfiks demirinde beni sallarken yere düşürmüştü kıçım çok fena acımıştı ben ağlarken o kahkaha atıyordu. Şehirden döndüğünde arabanın bagajını açıp bana boncuklu tabancayı hediye ettiği an hala gözümün önünde. Bisiklet sürmeyi öğrenirken yere her düştüğümde kaldıran oydu, yere düşmediğim ilk an arkamdan kahkaha atarak başarımı kutlayan da oydu.
Üniversite sınavına hazırlanırken dershaneden ayrılma kararıma karşı çıkmayan tek insanın o olacağını asla tahmin edemezdim. Ne zaman kitap, kıyafet veya yemek için para istesem ikinci defa söyletmeyen bir insandı. Yurt dışında staja gideceğim dediğim an tüm parasını vermeye bile hazırdı. Ekonomik özgürlüğümü kazanmam için elinden gelen her şeyi yaptı.
Sevgisini hiç göstermezdi. Bir kere bile seni seviyorum oğlum dediğini hatırlamıyorum. Çok sessiz bir insandı, anneme bile bağırdığını hatırlamıyorum. Sessiz olmasının yanında asla aşırı tepkiler vermeyen birisiydi. Muhteşem sabırlı bir insandı. Her zaman realist çözümleriyle sorunların üstesinden gelebiliyordu. Ne zaman hasta olsam doktor doktor gezdiren insandı. Hastanenin soğuk yatağında yatarken yanımda sevgilim dediğim insan yokken elinde montumu tutarak bekleyen oydu.
Aramızdaki iletişim hiçbir zaman aşırı samimi olamadı ama sanki ne zaman ihtiyacım olsa ulaşabileceğim bir dost gibiydi. Şu an elimde çok güzel bir hayat varsa senin sayende baba. Sabrı ve sakinliği öğrettiğin için teşekkür ederim. Bana her zaman bir evlat gibi davrandığın için teşekkür ederim. Fikirlerime saygı gösterdiğin için teşekkür ederim. Ne zaman arkamı dönsem orada olduğun için teşekkür ederim.
Hayatta çok sevdiğim tüm dostlarım zamanla kayboldu gitti. sevdiğim herkes bir bir yok oldu. Sen kaybolma, hep yaşa baba.
Erkek olarak soyluyorum eve para getirmekten başka bir sike yaramayan, kendini evin diğer aile bireylerinin efendisi olarak gören, psikolojik şiddetin en alasını uygulayan vasat, iki yüzlü, biridir. Babanızdan iyi baba olun çünkü evladıniz sizden tiksinecek.
arkadaş, dost, sırdaş, baba.. doğrusu benim için bir insanı hangi hislerle yakın hissediyor eşliğinde ona herhangi bir sıfat veriliyorsa, hepsiydi, hepsinin hakkını verendir. ne kadar yazarsam yazayım, hiçbir zaman yeterli kadar yazdığımı düşünmeyeceğim gibi hissediyorum uzun zamandır. dad.. i miss our talks
18 yıl 9 ay 22 gün önce tarafımca toprağa verilen muhterem şahıs. ( merak etmeyin tahmininizden büyüğüm). şu acımasız, zalim ve gaddar dünyadaki en büyük kalkan. şimdi ben de çocuğum için kalkanlık yapıyorum. dünyanın daha zalim ve gaddar olduğunu öğrenip, onunla birlikte daha da büyüyorum.
Her baba çocuğunu ahlaklı ve olaylara karşı doğru bir eleştirel bakış açısı kazanan bir birey olarak yetiştirmek zorundadır.Çocuk hem kendisini hem de çevresini doğru bir şekilde anlamlayabilmeli özgünlüğünü koruyabilmelidir.Buradan baba olanlara seslenmek istiyorum.Lütfen çocuğunuza oyuncak ,giysi,para vb.şeyler aldığınızda ben babalık vazifesini yapıyorum daha ne yapayım demeyin.Çocuk oyuncaktan önce sevgi bekler şefkat bekler.Eğer sevgi ,şefkat ,güven vermezseniz güven duyulmayan bireyler olursunuz.Sonrasında dile plesenk olan şu sözü duyarız: Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin.