greta gerwig hayranları bu yorumumu beğenmeyecek ama olmamış film.
90. akademi ödülleri'nde en iyi yönetmen adayı da olan bu filmin yönetmeni ben olsam törene katılmam o derece, neyse çok abarttım.
Filmi gerwig beklentisi içinde izleyip değerlendirmedim. Aynı konunun defalarca farklı şekilde işlenmiş halinin bu kez bana ne verdiği ile ilgilendim ve sonuç benim açımdan olumsuz çünkü yeni ve özgün bir şey bulmadım.
greta gerwig'in ilk kez yazıp yönettiği (nights and weekends'i saymıyorum çünkü tek başına değildi), 90. akademi ödülleri'nde 5 dalda adaylık kazanmış 2017 yapımı film. son yıllarda akademi'nin seçimlerinin içler acısı olduğunu, lady bird'ü itin götüne sokmadan açıklamak istiyorum. bu filme 5 dalda adaylık veren oluşum, 20th century women'a sadece 1 dalda adaylık vermeyi hoş görürken, juno'yu 4 dalda aday göstermişti. yani akademi'nin rüzgara göre yön değiştirdiği, o yıl hangi konu gündemdeyse, ona uygun filmleri popüler yaptığı, ödülleri de siyasi ortama göre verdiği bilinen bir şey. bunu eleştirmeye çalışmadan lady bird'ün -adaylıklarının fazla olması yan etkisiyle- kötü olduğunu savunmak çok ağır bir eleştiri olacak. hadi beni geç, gerwig'in bir şekilde yer aldığı hemen hemen bütün filmleri beğenerek izledim ben, objektif bakamayabilirim bu filme de. film eleştirilerinde de lady bird'ün oldukça kötü bir film olduğunu birkaç kez üst üste okuduktan sonra, elimdeki kahveyi sakince masaya bıraktım ve "dunkirk'ün milliyetçi damarları okşadığı için 8 dalda aday gösterilmesini, geçen yılki hacksaw ridge'in de aynı damarı emerek 6 dalda aday olmasını, 2 dalda da oscar kazanmasını eleştirmeden, siz, hayırdır?" dedim kendi kendime.
filmin genelgeçer ergen kızcağız sorunlarından oluştuğunu, senaryonun bu konu çevresinde çok fazla tur attığı için tekrara düştüğünü, romantizm ile gençlik ateşinin dengesini kuramadığını, anne-kız çekişmesinin hiddetini genel olarak çok iyi veremediğini söylemek yanlış olmaz ama "aynı konuyu tekrar tekrar işlemeleri bıktırdı artık" eleştirisini anlamadım ben. kulzos özelinde bahsetmiyorum, tekrarlayayım; film eleştirilerinde çoğunlukla bundan bahsedilmiş. juno'nun iyi işlenmiş senaryosu ile lady bird'ün aynı ergenlik sancılarının çevresinde dönmesi neden sorun oluyor; bunu da anlamadım. 2. sınıf romantik komedi izleye izleye milletin kafası eridi sanırım. gerwig sacramentolu ve aslında kendi geçmişini anlatıyor burada. annesinin karakterinin kendisiyle taban tabana zıt olduğu anlarda bardak, tabak atılan bir savaş alanına dönüşen evini betimliyor. katolik eğitim de veren bir liseye gidip gitmediğini araştırmadım, bimiyorum ama bu da doğru çıkabilir. yani, kafaca dar kalıplar içinde yaşamayı istemeyen, doğup büyüdüğü eyaleti bir zindan olarak gören sadece filmdeki lady bird değil, aynı zamanda gerwig. ben filmi otobiyografi okuyormuşum gibi izledim ve keyif aldım. "hep aynı konular yaf" diyenler sacramento'da yaşıyorlar sanırım. the diary of a teenage girl'ün de buna benzer "tekrarlanan konu" eleştirileri aldığını hatırladım. gene anlamamıştım milletin neyden bahsettiğini. sanırım benim baktığım açıda bir sorun var.
gerwig'in frances ha'sını ve 20th century women'ını izlemeden, bu filmi izlememenizi öneriirm. gerwig, oyunculuğunda canlandırdığı tiplerin ruhsal bir toplamını filmdeki lady bird üzerinden izleyiciye yansıtmak istemiş. bunda baya da başarılı olduğunu düşünüyorum. çekimlerinde saoirse ronan'ın akıl hocası olduğundan da eminim. ronan hem genç hem de çılgınlar gibi gelecek vaad eden bir aktris. lady bird ile popülerleşmesi doğru bir kariyer planlaması olacaktır kendisi için. mimik oyunculuğunda da gayet başarılı buldum. ronan'ın başrolünün başarılı olma nedenleri, elbette ki yan rollerin tam tadında olması. lady bird'ün en yakın arkadaşı julie'yi canlandıran beanie feldstein'ın kırılganlığı göz bebeklerinden akıtması, okulun popüler kızı jenna rolündeki odeya rush'ın tam da yaşının gerektiği kadar gerçekçi olması (1997 doğumluymuş), lady bird'ün babası larry rolündeki tracy letts'in babacanlığı tam kararında yansıtması ve call me by your name ile oscar adaylığı almış, lady bird'ün umursamaz kyle'ı rolündeki timothée chalamet'nin umursamazlığı oldukça iyiydi. ama filmi ortalama civarından bir kademe üste taşıyan isim kesinlikle laurie metcalf. lady bird'ün, kendisiyle hemen hemen aynı karakter özelliklerine sahip annesi marion rolünde müthiş iş çıkartmış bence. ben çocukken ablam ile annem arasındaki gerilimleri düşündürttüğü için bile oyunculuğunu pek beğendim.
hak ettiği değerin tonlarca fazlasıyla değerlendirilmeye çalışıldığı için kızıyorum. hateship loveship'i de izlediği gibi toprağın altına atanlara çok kızmıştım. tam tersi olduğunu gördüm bu filmin eleştirilerini okuyunca. güzel bir ergenlik sancıları komedisi+aile dramı bu film. filmin afişi de bence şöyle ya da böyle olmalıydı. oldukça başarılı bir "ilk iş" olmuş gerwig adına. umarım kamera arkasında, önünde olduğundan daha çok vakit geçirir bundan sonra.
e nooldu yani şimdi? o kadar saat izledim bi yere bağlanacak mı diye.. çerezlik, hoş vakit geçirmelik aile filmi. ergen kızı olanlar kızlarıyla birlikte oturup izlesin, o kadar.
saoirse ronan'ın başrolünde yer aldığı, altın küre ödüllü, 5 dalda oscar adaylığı olan film. uğur böceği lakaplı bir hemşirenin hayatına dair kesitler sunmaktadır film.