quiz show'u izleyip izlemeyeceğinize karar verme noktasına, goodwin'in kariyerini biraz inceleyerek başlamanız gerekiyor. goodwin, harvard'daki hukuk eğitimini dönem birincisi olarak tamamlamış, 2 başkan (john f. kennedy ve lyndon b. johnson) ve 1 senatöre (robert f. kennedy) danışmanlık yapmış, devletin "inside jobs" olarak nitelendirilen işlerini 10-15 yıl boyunca (1959-1970 arası kesin, 1980'e kadar görev yaptığı devlet katları belirsiz) perde arkasından yürütmüş kişi. quiz show'a kaynak olan kitabı da 1988'de yazmış. filmin baş aktörü her ne kadar charles van doren olarak görülse de, goodwin'in araştırmacı kişiliği ve boyun eğmez hata arama merakının etkisinin daha büyük olduğunu düşünüyorum. goodwin'in yazdığı 3 kitap daha var. fırsatını bulursanız okumanızı öneririm.
film 1950s quiz show scandals olarak nitelendirilen, yargılama süreci '80'lere kadar sürmüş cbs'in televizyon yarışma programlarının ne kadar ikiyüzlü olabileceği ihtimalinin içini oyuyor. yargılanma süreci filmin sonlarına doğru yer alsa da, televizyonun güvenilirliğine indirilen ilk darbelerden biri olması nedeniyle, bu soruşturmalardan ziyade, yarışma programlarının varlığını sorgulamaya başlama açısından müthiş önemli. goodwin'in hem filmde hem de kitabında yer verdiği "eğitimli, toplumun kaymak tabası tarafından el üstünde tutulan ve aile geçmişi nedeniyle de uzun bir süre boyunca konumunu koruyacağı belli olan bireyler neden daha fazla şöhret ve tanınırlık kaygısı taşır?" sorusu, filmin bel kemiğini oluşturuyor. cahil kesimin televizyonda göründüğü 15 dakikanın değerini kutsallaştırılmasını açıklamak, o dönemlerde bile oldukça kolayken, eksiklikleri ve ihtiyaçları toplumun tamamının anca %1'ini ilgilendiren insanların aynı kutsallaştırmayı "bilinçli" bir istekle gerçekleştirmesi kafa karıştırıyor ve insanın kolay bir açıklama sunamamasına neden oluyor. açgözlülük olarak nitelendirip işin içinden kolayça çıkabilmek ise, özellikle yargılamaların odak noktasında yer aldığından dolayı geçersiz. maddi kaygının televizyonda her zaman alıcı bulabilmesinin yadsınamaz gerçekliği de, adil olma tartısının diğer kefesinden el sallıyor. bütün bunların bileşkesini almaya çalıştığınızda, hiçbir ortak nokta bulamayacak olmanız bir yana, ortak nedenlerin de anlamını yitirdiğini göreceksiniz (maddi kaygı, şöhret isteği, televizyonun yalan ama imrenilesi bir platform sunması, herkes tarafından tanınır olmanın dayanılmaz çekiciliği gibi). bu denli derin ve mide bulandırıcı bir çorbanın içinde olup yargı dağıtmak hem zor hem de devasa şirketlerin söz konusu pisliğin içinden kaçma yollarının yasaların boşluklarından legal olarak yararlanma amacı taşımasını izlemeyi de sinir bozucu kılıyor.
filmin en güzel ayrıntısı ise, filmin afişinde dahi yer almayan, geritol firmasının sahibi martin rittenhome'u canlandıran martin scorsese'dir. biri goodwin'le doğrudan, diğeri yargılama esnasında halka açık yaptığı monologlar, filmde adil olma üzerine atılan nutukların hepsinin üzerine fışkırtılan kezzap parçaları hissi veriyor. scorsese'nin oyunculuğunu merak ediyorsanız, quiz show'un aldatma bağlamından uzaklaşmadan, devasa şirketlerin piyasayı ve halkı nasıl ve hangi boyutlarda uyuttuğunu gözlemlemek adına da filmi izleyebilirsiniz.
filmle ilgili yan okuma yapmak isterseniz, başlangıç noktanızı, filmin sütten çıkmış ak kaşık olarak nitelendirdiği ama gerçek hayatında warner bros. avukatlığı da dahil olmak üzere, gırla garip ayrıntı bulunan vivienne nearing üzerinden almanızı tavsiye ederim. biraz okuduktan sonra, "hayat ne tuhaf, vapurlar filan" saf mantığına dönmek için beyninizin içini aşındırmak zorunda hissedebilirsiniz.
insanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen ve bilmeyecek alçaklığının bir ekran ve arkasındaki büyük dişlilerin hiçbir ahlâki normu kâle almadığı bir sektör üzerinden nasıl değerlendirilebileceğini görmek için bu filmi izleyin. sinematografik kısımları o kadar önemsiz ki, sadece ve sadece gerçek hayattan uzaklaşmak isteyenlerin dikkatini çekebilecektir. "bıçak ilk girdiğinde acıtır ama sıcak kan bünyeyi zehirlemeye devam eder" lafının cuk oturduğu sahnelerde kaç sigara yaktım, hatırlamıyorum. izlemeden önce bir miktar yan okuma yapmanızı tavsiye ederim. filmi izledikten sonra da okuyabilirsiniz ama okuduğunuz şeylerin etkisi daha az olacaktır. aklınızda bulunsun.
kulzos film topluluğu'nun aralık ayı filmlerini jane fonda ve robert redford filmlerinden seçmiştik. robert abimiz yalnızca kameranın karşısında rol yapmakla yetinmeyip prodüksiyon ve yönetmenlik işlerine de yönelmiş bir sanatçı.
quiz show perdede görünmeyip yönetmen ve prodüktör olarak çıkardığı işlerden biri.
film konu itibariyle rahatsız edici gerçeklerden bahsediyor. tv dünyasının iç yüzü. 1950'lerde bir yarışma programında yaşanmış bir skandalın gerçek öyküsü. show dünyası kendi bağırsaklarının ortaya dökülmesinden pek hoşlanmıyor. insanlar da gerçekleri görmekten pek hoşlanmıyor olsa gerek ki gişede yatmış fena halde.
film başarılı. karakter seçimleri yerli yerinde, ralph fiennes charles van doren rolünde john torturro da herb stempel rolünde çok başarılı. ne var ki olaylar çok tatsız. keyif vermeyen bir film. ibretlik seyredilecek cinsten.