1989 yılında ilk filmiyle ortalığı kasıp kavuran marvel karakteri.
punisher'ın diğer marvel karakterlerinden biraz daha farklı olduğu söylenebilir. çünkü frank castle ne bir mutant, ne bir süper kahraman ne de kötülerin korkulu rüyası, iyilerin dostu.
eski bir deniz piyadesi olan frank, ülkesine tamamen aşık, ordu ne isterse yapan bir asker. fakat daha sonra ordunun başındaki yolsuzluk yapan bazı adamların kuklası olup, kötü şeyler yapıyor bilmeden, kullanılıyor.
daha sonra her klasik hikayede olduğu gibi, bir şeyleri fark ediyor, ailesi elinden alınıyor, bolca ihanete uğruyor ve adaletin olmadığı yerde, kendi adaletini sağlamaya karar veriyor. işe karışan her kim varsa, düşüyor peşine.
punisher izlerken hoşuma giden bir diğer olay da, kahramanımızın diğer film ya da dizilerdeki gibi insan üstü davranmıyor olması. herif sürekli vuruluyor, direkten dönüyor, göte geliyor çoğu zaman verdiği kararlarla. her zaman zekice davranamıyor, insani duygularla adım atıp hatalar yapıyor, bedel ödüyor falan.
bu yıl da, netflix dizisi olarak yayına sunuldu. ne olur, ne biter diye konuşulurken, efsane bir dizi çıktı ortaya.
baş rolü hiç beklenmedik biri aldı;
'' jon bernthal ''
o kim la? diyenler için, the walking dead dizisinden hatırlarsınız diye umuyorum kendisini.
harika bir iş çıkarıyor dizide, karaktere cuk diye oturmuş.
eğer böyle bireysel silahlanma kafasında biriyseniz, adaletin devletle falan olmadığına inanan anarşist kafadaysanız azıcık, bu dizi iyi gelebilir size. zira ''çekerim emaneti, zükerim adaleti'' diziye uygun bir tanım olabilir.
birinci sezon bitti, 13 bölümden oluşuyor. varsa boş vaktiniz, bir göz atın derim.
-fragmanın ilk saniyesinden metallica - one'ı duymak, detayları bilmeden sempati beslememe sebep oldu. -fragmanın genel durumuna bakılırsa, aynı evren içerisinde geçen ve kalite olarak (bence) zirvede olan daredevil dizisi ile aynı seviyede olacak bir diziye benzemekte. jessica jones, luke cage, iron fist dizileriyle gittikçe düşen ve the defenders ile dibe vuran kalite, the punisher sayesinde tekrardan yükselecek gibi. -diğer kahramanların zorlama bir şekilde uymaya çalıştığı "öldürmek yok" veya "en az ölüm" mottosuna karşılık the punisher, temsil ettiği çizgi doğrultusunda takır takır adam harcamakta.
frank castle'ın , suçla savaşan lakabıyla punisher'ın yeni marvel evreninde geçecek dizisi.
öncelikle, ben bu kahramana nice nöronumu, göz hücremi, paramı, pulumu, mesleğimi -tamam abarttım ama hayranıyım işte- verdim. conan'dan sonra iki numaradır, üç numara da yoktur o derece. Jon Bernthal denilen eşekten ise hiç hazzetmem ancak önümüzdeki, şimdiye kadarki en iyi ekran uyarlaması. helal olsun. sadece malzeme değil, tarif ve aşçı da önemli tabi. çok gaza geldim, saçmalıyorum.
umarım meşhur "silahlarım uzuvlarımdır, bırakamam" ve "insan olmayanlar için insan haklarından söz edilemez" repliklerini bir şekilde dünya kulağıyla duyarız dizide.
ilk filmi 1989'de çekilmiş. daha sonra 2004'te tekrar çekilmiş. 2008'de de serinin 2. filmi olan "war zone" çıkmış. Bu Marvel filminin konusu şu; Frank Castle ailesi ve ruhu mafyalar tarafından öldürülmüş adeletin işlemediğini görmüş bir adamdır ve kendi ailesini öldüren mafya ailesi başta olmak üzere geriye kalan tüm mafya ailelerini öldürmeyi kafaya koymuştur. ilk film daha hafif olsa da ikinci film oldukça mide isteyen bir filmdir.
ikinci sezonu ağlattı kido. "aksiyon dizisinde ağlanır mı?" diyenleri duyar gibi oluyorum. ağlarım ben. çocukken winnie the pooh'un bir bölümünde, paskalya tavşanı küçük domuza bağırıyor diye ağlamışlığım var benim. ama bunda da harbiden duygulanıyor insan yaf. şimdi anlatmayayım, izlemeyenlerin keyfi kaçmasın.
güzel dizi olmuş. gerçi ben billy russo için izliyordum, artık kese kağıdı falan idare edeceğiz hayal kurarken. ehem. lakin bu sefer punisher için de duygulandım biraz işte. ulan kido. dağ gibi frank castle'ı nettin. hey gidi.
rezalet dizi. punisher dediğin çeker emaneti siker adaleti bu ne lan ilk bölüm yalandan iki üç elemanı öldürdüler geri kalan bölümlerde bi cacık olmadı. rezalet.