fıkranın da bir yeri var hayatımızda. aynı fıkra siyasetimizdeki isimlere de uyarlanabilir.
Trump, şoförünün kullandığı limuzin ile kırsal alanda hızla yol almaktaymış. Yanından geçtikleri köyün domuz çiftliğinden kaçan bir domuz yolun ortasına çıkıvermiş. Şoför direksiyonu kırsa da domuza çarpmayı engelleyememiş. Domuz ölmüş. Durmuşlar... Trump şoföre talimat vermiş: -"Git şu çiftliğe, domuzu öldürdüğünü söyle, ne isterlerse ver." Şoför arabadan inip çiftliğe gitmiş. Aradan yarım saat geçmiş. Geri dönmüş... Elinde bir şişe şampanya, yanaklarında rujlu öpücük izleri, saçı başı darmadağın... Trump hayret içinde şoföre sormuş: -"Yahu ne oldu da bu kadar geç kaldın ?" Şoför anlatmaya başlamış: -"Durumu söyleyince; çiftlik sahibi bir şampanya açtı, güzel karısı beni yanaklarımdan öptü, hatta elime biraz da para tutuşturdular..." Trump sinirlenmiş: -"Ne dedin ki onlara?" Şoför yanıtlamış: -"Valla, sadece doğruyu söyledim. Ben Trump'ın şoförüyüm, domuzu öldürdüm. Onu haber vermek için geldim, dedim..." ;)
Polisin ırkçı cinayeti sonrası çıkan olaylarda önce elinde incil'le poz verdi hadi dedik orada başkanlık yemini ederken bile incil var ama abi ulusal muhafız ve ordu tehdidinden sonra birde "silent majority" diye tweet atıp %50 yi evinde zor tutuyoruz göndermesi yapmak nedir yav? Koca Amerika başkanısın abi sen, özgün olsana biraz.
son başkanlık münazarasından sonra "al birini vur ötekine" diyen çok oldu ama, açıkça ırkçı bir grubu desteklemesi kendi kemik sayılacak tabanından da oy kaybettirmiş.
covid olması hem mazlum rolü oynamasına hem binbir sağlık desteğiyle, gözlerden ırak atlattıktan sonra "bakın ben sırça köşkte oturmuyorum, ben de oldum, dediğim gibi abartılacak birşey değil, haklıyım" mesajıyla hamur kafalı seçmenini geri kazanmasına yarayabilir.
daha önce simpsons 'ın 2000 lerde yayımlanmış bir bölümünde, trump'ın seçim kampanyasında yaşadığı bir merdivenden inme sahnesinin neredeyse birebir canlandırılmış olduğu ortaya çıkmıştı. hatta şöyle bir benzerlik dahi yakalanmıştı.
galiba dünyanın sonu çoktan geldi. öyle iklim miklim değil, ağır göktaşı falan yolda. panik yaratmasın, millet komşusuna tecavüz etmesin diye açıklamıyorlar.
bunu bilenler de komple taşağa sardı, giderayak yarı kaos yarı manyaklık eğleniyorlar.
son mektubundan başka birşey çıkaramadım. bir de kongreye masa masa dağıtmış aferin bekler gibi.
"when the looting starts, shooting starts" - "yağma başlarsa, ateş açılır" tiviti yüzünden twitter'dan blok yemiş başkan. maşallah kırk yıl düşünsek aklımıza gelmeyecek konularda bir ilk olmayı başarıyor.
bu arada o yağmaları, haklı bir nedenle başlamış gösterilerin ürünü olduğu için alkışlayanlar var. olayların bu yönünün geziyle falan alakası yok. Ali İsmail Korkmaz öldürüldüğünde geziciler nedir, kimindir diye bakmadan dükkanları yıkmadı, soymadı. polisler aynı gün ceza alsa, buna rağmen konuyla alakasız, hatta gezinin destekçisi insanların lokantaları yakılsa, halk "öldürülecek, dövülecek miyiz?" diye korku ile beklese, sonunda ordu sokağa inse, haklılık pozisyonumuza leke düşmez miydi?
ha söylememe gerek var mı bilmiyorum, bu kriz bu dille, beceriksizlik ve hata kötü niyetle idare edilmez.
çok zeki bir iş adamı, tam zıttı bir politikacı... bir sonraki seçimi kazanması mümkün mü? evet mümkün. çünkü her toplum hak ettiği insanlarca yönetilir... bu sadece bize özgü bir durum değil yani.
amerikalıları aptal olarak nitelendirmeden önce, 2. kez başkan olması halinde yerine getirmeye söz verdiği vaatleri bilmenin elzem olduğu zengin insan.
- göçmenlere savaş açacak: özellikle ilk başkanlık döneminde yapımına başladığı meksika sınırındaki devasa duvarı bitirecek. böylece güneyden gelen göç dalgasını hafifletecek. özellikle joe biden döneminde meksika'dan kaçak gelenlerin sayısı baya artmıştı.
- ekonomi: enflasyonu düşürecek. yıllık %2,5 olan enflasyonu %1 civarına çekeceğini zaten kamala harris de açıklamıştı. amerika'nın en büyük vergi kalemlerinden biri olan kurumlar vergisini %21'den %15'e düşüreceğini söylemişti. harris ise bunu artırıp eskisi gibi %35'e çıkaracağını vaat etmişti. ayrıca amerika'nın cari açığını kapatmak için ithal ürünlere en az %10 gümrük vergisi koyacak (avrupa birliği ülkelerinden gelen mallara ek vergi demek bu. almanya kan ağlıyordur trump seçildi diye). bir de çin mallarına %60 vergi koyacak. böylece dolaresin ülke içinde kalmasını sağlayacak.
- rednecklere öpücük: 2020'de biden başkan olduktan sonra kongre binası basan rednecklerin hüküm giymiş olanlarına af getireceğini söyledi. özellikle büyük eyaletlerde sayıları hiç de azımsanmayacak düzeyde bu andavallardan var. sırf bu vaat için bile "trump'a bas, geç" yapmış olabilirler.
- kendisini soruşturan savcıya şut: 2020'de biden'a kaybeden trump'a 2 ayrı dosya açarak kendisini soruşturan savcı jack smith'i (büyük ihtimalle joe doe gibi bi' anonim bir isim bu, gerçek adı bu değildir büyük ihtimalle) görevden uzaklaştırmasının "2 saniye almayacağını" söylemişti. zaten başkanlık seçimden önce bu duruşmaların sürekli ertelenmesini sağlayan da trump'tı. gücü eline alınca ilk işi bu dosyaları ya buhar etmek ya da halının altına süpürmek olacak. savcıyı da yok ederse, işin kreması olur herhalde.
- ukrayna tarafını seçecek: trump ülke içi sorunlara odaklanmayı seçecek. rusya yanlısı tutum sergileyen biden gibi olmayacağını henüz başkanlığa adayken söylüyordu. "bize ne rusya'dan? soğuk savaş çıkmaması için ukrayna'yı desteklemeye devam çünkü rusya güçlenmemeli" mantığını uygulamaya devam edecek.
- kürtaj: en büyük sıkıntısı bu. 2022'de yüksek mahkeme kararıyla kürtaj hakkı amerika çapında yasaklanmıştı. trump'ın buradaki etkisi ise, ilk başkanlık döneminde kendisinin atadığı yüksek mahkeme hakimlerinin tamamının muhafazakar olması ve kürtajı tanımamaları. yani, bu yasağı aslında trump getirmişti, hem de başkan bile değilken. harris'in en önemli kozu da buydu çünkü başkan olduğu gibi ilk icraatinin kürtaj hakkını geri getirmek olduğunu söyledi defalarca. trump, kürtaj mevzusu harris'in seçim planının en önemli maddesi olunca kem küm edip "bazı eyaletler kendi kararını verebilir" demişti ama ülke çapındaki kürtaj yasağını kaldırmaya dair hiçbir laf edememişti.
- iklim değişikliği: trump, özellikle barack hussein obama ile başlayan çevreci devlet politikalarını devam ettiren biden'ı, konu buralara her geldiğinde eleştirdi. elektrikli arabaları safsata olarak gördü, ilk başkanlığı döneminde yüzlerce çevreci kanun tasarısını okumadan reddetti, fosil yakıt üretmek için yeni planlar yapılması gerektiğini söyledi ve sürekli "sondaj" dedi. tekrar başkan olduğunda kutuplarda sürekli petrol aramaya devam eden bir amerika görmemiz mümkün.
harris amerika'nın ilk kadın başkanı olamayacak kadar geç kalınmış bir seçim propagandası başlatmıştı. trump ise zaten bu yoldan daha önce de geçtiği için tecrübeliydi. trump'a oy veren amerikalıların çoğu "ekonomi ve göçmenler" diyor mikrofon uzatılınca. harris bunların karşısına sadece "daha çok vergi ve kürtaja hayır" diyebildi. böyle okuduğunuzda aslında amerikalıların "dünya'dan bize ne, biz kendimizi kurtarak" diyen birini başkan seçtiğini görmeniz mümkün. gene de bu insanın trump olması yüz ekşitmiyor değil. bence amerikalılar halen aptal ama en azından ülkeyi kendi menfaatlerinden başka hiçbir şeye kulak asmadan yönetebilecek birini seçmiş oldular. benzeri bizde 22 yıldır var mesela ama menfaatler kısmı da, vaatler kısmı da sürekli değiştiği için trump'ın bile övülebilecek yerleri olduğunu düşünüyoruz. sıkıntı bizde değil, dünya'da bence.
dünyanın en güçlü ekonomisi ve en büyük ordusuna sahip ülke olan amerika birleşik devletlerinin 45. başkanı. ona buradan söylemek istediğim tek bir şey var;
eeeeyyyy trump! yenge de erik gibiymiş kütür kütür...
farklı bir gözle takip ederim hep amerika'yı. gün gelecek din ile devlet işlerinin birlikte bir yapı oluşturacağına dair bir öngörüden dolayı.
herif sanırım dün, kiliselerdeki siyaset yasağını kaldırdı bugün de bugün yarın gay haklarını dinsel özgürlük kapsamında kısıtlayacak bir kararname çıkaracak deniyor.
hadi bakalım... devlet ne zaman dini bir karar verecek noktaya ulaşacak? ki constitution a göre devlet ve din birbirinin kenarından bile gecemez, tam bir cumhuriyettir. ki başkan yardımcısını ayrıyeten takip ediyorum, herif tam bir dindar. ki bu daha dün bir bugün iki.
geçtiğimiz günlerde beyaz saray'daki odasına asmak üzere müzeden van gogh'un "karlı manzara" tablosunu istemiş başkandır. fakat müze tablo yerine altın klozet vermeyi teklif etti. haber burada .
çok güzel ingilizce konuşan adam. şimdi diyeceksiniz ki adamın ana dili ingilizce tabi ki iyi konuşacak ama kastettiğim şey o değil çok güzel bir hitabeti var bu adamın. tane tane, anlaşılır, vurgulu ve gür bir ses tonuyla konuşuyor. ingilizce bilmeyen adam bile anlar bu adamın ne dediğini, o derece.
amerika çomaristan devletlerinin başkanıdır. kendisi özü itibarıyla sebep değil sonuçtur. bütün dünyada lumpenlik bu kadar yükselişe geçmişken, ulus devletleri yöneten insanların da bu kabiliyetsiz varlıklardan nasibini almaması düşünülemezdi.
yıllardır derim ki kapitalist sistemlerde kriz sözcüğü bir anlatım bozukluğudur. zira kapitalist sistem özü itibariyle krizin ta kendisidir. gelir adaletinin bu kadar ters yüz edildiği bir sistem boyalı krizdir. özü çürük ve bok kokmaktadır. kapitalist sistemin bu kadar uzun yıllar yaşamını var etmesi marks'ı biz komünistlerden kat be kat iyi anlayıp sistemlerine montaj etmelerinden geçer. marks'ın biz komünistlere bir ammentu gibi anlattığı enternasyonelleşmesiniz öğüdünü kapitalistler çok iyi kurgulayıp sistemlerine uyarladılar. fakat yığınlarca çomarı mobilize etmek için bir yandan da mutlaka ulus devleti tanrılaştırıp kitlelere masal masal anlatmaları gerekiyordu. bir süre sonra bu masalların ilizyonuna kendileri de kapıldılar. olan biten kapitalizmin kendisini her gün daha fazla rezil etmesidir. ulus devlet ilkelliği ve kapitalist sistemin vahşi çelişkilerinin boy vermesidir.
ahval böyleyken trump'a bir deli veya çılgın tahlili yapamamaktayım. özellikle erdoğan'la olan son itilafında elinden geldiğince akıllı davranmaya çalıştı. trump çıyanı ne derse desin, erdoğan'ın suriye'ye gireceğini anlamıştı. tek seçeneği türkiye ile savaşa girmekti. ama her akıllı insan gibi iki nato devletini fiziki savaşa sürekleyen başkan olarak tarihe geçmek istemedi. lakin devlet beceriksizliği yüzünden bunu kimseye anlatamadı.
hele ki bugün kendi elleriyle sızdırdığı mektubu insana saç baş yolduracak cinsten. sözlüğümüzdeki nick altı savaşları bile daha edebi bir dille yapılmakta. ve kapitalizmin tabutuna bu bayağılıyla her gün bir çivi daha çakmakta.
duvar ve ortadoğudan asker çekmesi ile savaş lobisinin ve kaçak işçiye abanan sermayenin canını yaktı. bu yüzden bir dahaki seçimde karşı kampanyalara bağışlar büyük olacak. hilary- al gore tayfası nicedir üniversite öğrencilerini kanalize ediyor. fbi, yerel polis bundan on sene önce asla izin vermeyeceği örgütlenmelere karşı kafasını diğer yana çeviriyor. işi zor yani.
yasal göçmenler ve cumhuriyetçilerin geleneksel olarak güçlü olduğu yerlerde elbette önde ama "neden suriye'de vurmuyoruz" diyen sağcı tafyada desteği azalıyor.
nadiren de olsa bazen doğru söyleyen bir cahil bir çatlak. sonuçta bozuk saat bile günde iki defa doğru saati gösteriyor.
bir de bu adamın seçildiğini gördükten sonra, şundan eminim. bizim cumhuriyetimizin yetiştirdiği en cahil insan bile o çok methedilen amerika'nın yetiştirdiği bir çok insandan evladır.