Her yılın martının sekizinci günü, kadınların hak ve eşitliklerini, daha çok da kadının emeğinin önemini dünyaya açıklama maksatlı gün.
Sayın benim için özel ve değerli kadın,
Dünya kadın gününü kutlayanlardan değilim. Her özel günün kutlama olmadığını sevdiğinin kırkını okutanlara çiçek ve çikolata alarak anlatmak isterdim birilerine ama gücüm yok. Bu günün varoluşunu sağlayan kadınların hatırasına zerre saygı duymadan bugünü çiçek, böcek çikolata günü haline getirenlerden olmaman da seni benim için değerli kılan bir başka özelliğin.
Senin ve tüm kadınların her gününün güzel geçmesi için elimden gelenin en iyisini hep yaptığımı ve hep yapacağımı bilmen benim için yeter. Sana bu özel günde verebileceğim tek hediye de bu bilgi.
8 mart 1857’de new york’ta tekstil işçisi kadınlar, 16 saatlik çalışma saatleri, düşük ücret ve insanlık dışı çalışma koşulları sebebiyle greve çıktı.
bu grev, abd’deki işçi mücadelesinin önemli eylemlerinden biri oldu. 8 mart tarihçelerinde, karşımıza çıkan pek çok kaynakta 1857 yılında meydana gelen bir yangında, greve çıkan kadınların fabrikaya kilitlenmesi nedeniyle hayatını kaybetmesinden söz edilir.
yani 8 mart kutlamadan ziyade bir anma günüdür. asıl adı 8 mart dünya emekçi kadınlar günü'dür. fakat bu anma günü ticari meta sektörünün elinde anlamını yitirmiş, oyuncak edilmiştir. yoksa kadınlara hediyeler almanın günü olmaz. kadınlara verilebilecek en güzel hediye istismar, mobbing, dayatma ve tacizin son bulması olacaktır.
Her güne en az bir kadın cinayeti sığdırdığımız bu ülkede kadın haklarından, eşitlikten bahsetmek için önce hukuk sisteminin işleyişini düzeltip sonra da var olan yasaları uygulanır hale getirmekten daha öncelikli işiniz yok pek muhterem kadın hakları savunucusu iktidar sahipleri.
Eğer Bir kadın, canını korumak için yetkili makamlara otuzuncu şikayet dilekçesini vermeye giderken öldürülüyorsa yolda, Bir kadının çantasından "ben öldürülmemek için elimden geleni yaptım" notu çıkıyorsa katledildikten sonra, o kadının, kadınların katili tek bir kişi olamaz.
Öyle iki yüzlü, samimiyetsiz tweetler atmakla durduramazsınız kadın cinayetlerini, eyleme geçmelisiniz. İstanbul sözleşmesini uygulamalı, kadınları aşağılayan, hor gören, hedef gösteren cinsiyetçi dilinizi terk etmelisiniz. Bir kadına etnik kimliğinden, siyasi görüşünden, evli olduğu erkekten ötürü hakaret eden, ahlak dışı yorumlarda bulunan istisnasız herkesi şakşaklamayı kesmelisiniz. Hakkını arayan, susmayan, sinmeyen kadını "yollu, fahişe, namussuz" ilan etmeyi bırakmalısınız. Bir takım elbise, iki sahte sözcüğe kanmayı ya da "mış gibi" yapmayı da.
Gerçekten de 8 martı anlıyor ve içselleştiriyorsanız, samimi iseniz bir kadın daha katledildiğinde çıkardığınız seste, o zaman kanunları kişiye özel değil, herkes için eşit, koşulsuz, istisnasız uygulayın lütfen.
Yoksa bir kadının insanca muamele görmesi için önce şiddet görmesi, değerinin bilinmesi için de ölmesi mi gerek?
Emekçi, ezilen, direnen tüm kadınlara ve onların gerçek savunucularına selam olsun!
8 mart 1857'de amerika'da bir tekstil fabrikasındaki grev sırasında çıkan yangında polis şiddeti sonucu hayatını kaybeden yüzden fazla kadın işçiyi anmak ve de kadınlar ve emekçi haklarıyla ilgili farkındalık yaratmak amacıyla tüm dünyaca kabul görmüş bir anma etkinliğidir. bu yüzden "emekçi kadınlar" günüdür, bu yüzden yastır.
ancak direnmek, dayanışmak, özgürleşmektir aynı zamanda. yanan kadın emekçilerin küllerinden doğarak baş kaldırmaktır sömürüye. pozitif ayrımcılık değil, aksine tüm emekçilerin dayanışmasına dokunan bereketli bir kadın eli, doğurgan bir nefestir.
Kadının sosyal, eğitim, siyasi ve ekonomik yaşamda erkekle eşit haklara sahip olması adına farkındalığı artırmak için gerekliliğine inandığım gün. Tek bir güne sıkıştırılması yeter mi? Tabi ki hayır!
Günün çıkış noktasına değinmeyeceğim; eski tarihli girdilerde yazılmış.
Bazı kaynaklara göre 1921’den itibaren türkiye’de kutlanmaya başlamıştır. O günden bugüne kadının toplumdaki eşit haklara sahip olduğu/olmadığı konusu tek tek tartışılır. İlerici, gelişimi destekleyici politikalar cumhuriyet’in ilk yıllarına oranla çok çok geriye gitti.
Eski Türk Devletlerinde kadın erkeğin tamamlayıcısı konumundaydı. Törenlerde kadın, Hakanın her zaman yanında otururmuş. Siyasî ve idarî alanlarda görüşlerini ifade edermiş. Ta ki türkler arap kültürü ile asimile oluncaya kadar… Kadına devlet yönetiminde söz hakkı tanıyan türkler için artık kadın, erkeğin bir adım gerisinden gelmesi gereken, namusun sorumlusu, kimliğini bile taşımaktan aciz (doğuda bazı kesimlerde kadının kimliği erkekte bulunur), konuşmak için kocasından izin bekleyen varlık haline gelmiştir. İnsan olmayanlar tarafından “Karnından sıpayı, sırtından dayağı eksik etmeyeceksin” gibi tümceler türetilmiştir.
Yeri geldiğinde erkeklerle cephelerde savaşmış, okçuluk yapmış, emekçi türk kadını asırlar içinde “eksik etek “ haline dönüşmüş. Güçlü karakteri ve fedakar emekleri ile ailenin temeli olan kadının maalesef ki kendisini muhafazakar olarak niteleyen kesimlerde adı bile yok.
Bireylerin gelişiminden sorumlu kadının emeğini, gelişimini görmezden gelen toplumlar her zaman yerinde saymaya devam edecektir.
Üretmekten bi’ haber, evleneceği erkek için kriterler listesi hazırlayanlar, osu da busu da olsuncular, saçı, makyajı ve kıyafeti ile var olanlar, birlikte olduğu erkeğe “uysaldır” sıfatını yakıştıranlar, zengin koca bulup rahat etme derdinde olanlar, yediği yemeğin ücretini ödemekten imtina eden, kısacası ben kadınsam herşey bana hak, herkes bana amade diyen kadıncıklar; 8 mart dünya emekçi kadınlar gününde bir zahmet kaybolun siz.
Emeği ve ürettiği değer ile fayda sağlayan, “birey” olduğunun farkına varan kadınların günü, kutlu olmalı!
1 yıl sonra da bu başlık altında yazmak ümidi ile…
çiçek, böcek hediye etme, kozmetiklerde indirim yapma yavşaklıklarıyla can pahasına edinilen kazanımların unutturulmaya çalışılıp, kapitalizme uygun bir tüketim gününe dönüştürmek için azami çabanın sarfedildiği gün. kadınlar akıllı olsun. bu tuzağa düşmesin.
Benim aklımda her zaman; kadınlara adanmış olsa bile kadınlardan çok erkeklerin yorum yaptığı ve konuştuğu bir gün olarak kalmış ve kalacak olan gündür.
Yine karalayayım da bir şeyler 3. Döngüyü tamamlayayım bu başlık altında.
Her bireyin bir bütünün parçası olduğu ve bir bireyin eylemlerinin, davranışlarının ve zihniyetlerinin daha geniş bir toplum üzerinde etkisi olabileceği fikrinden hareketle; Emekçi kadınlar günü ekonomik ve sosyal hayatta hakettiğini her yıl bıkmadan/usanmadan tekrar tekrar dillendirildiği gündür diyebiliriz. Tıpkı abd'de grev yapan kadınların sokaklarda "Ekmek istiyoruz, gül de!" diye haykırdıkları gibi. o güzel şiirin tamamı şöyle:
**** Emek ve Güller
Yürürken biz, yürürken günün güzelliğinde, Karanlık mutfaklara, gri fabrika kuytularına, Dokunur apansız çıkan güneşin tüm parlaklığı, Ve duyar insanlar bizim şarkımızı: Ekmek ve Güller! Ekmek ve Güller!
Yürürken biz, yürürken, erkekler için de savaşırız, Çünkü kadınların çocuklarıdır onlar ve biz analık ederiz yine onlara. Yaşamlarımız doğumdan ölüme kan ter içinde geçmeyecek; Kalpler de ölür açlıktan bedenler gibi; ekmek verin bize, ama verin gülleri de.
Yürürken biz, yürürken, sayısız ölü kadın da yürür bizimle Ve bizim şarkımızda duyulur yaşlı çığlıkları ekmek için. Küçük hünerleri, sevgiyi ve güzelliği bilirdi onların kahırlı ruhları. Evet kavgamız ekmek için, ama güller için de.
Yürürken biz, yürürken, daha güzel günleri getiririz, Kadınların yükselişi insan soyunun yükselişi demektir. Köle gibi çalışma ve aylaklık yok, on kişinin çalışıp bir kişinin yattığı, Paylaşalım yaşamın görkemini: Ekmek ve güller, ekmek ve güller.
Yaşamlarımız doğumdan ölüme kan ter içinde geçmeyecek; Kalpler de ölür açlıktan bedenler gibi; ekmek verin bize, ama verin gülleri de. *****
"Ekmek isteriz, gül de" sloganı ilk Feminist işçi lideri Rose Schneiderman tarafından kullanılmış meydanlarda. 1912’de oy hakkı için yapılan bir mitingde tarihe mal olmuş sınıfsal ayrım vurgulu cümlelerine imza atar:
“Emekçi kadının istediği yalnızca var olma hakkı değil, ‘yaşama’ hakkıdır -zengin bir kadının nasıl yaşama hakkı varsa, güneş görme hakkı, müzik dinleme hakkı, sanattan keyif alma hakkı varsa aynı öyle! Sizin sahip olduğunuz hiçbir şey, en ‘mütevazı’ koşullardaki işçinin de hak ettiğinden fazlası değil. İşçinin ekmeği olmalı ama aynı zamanda gülleri de… Siz, ayrıcalıklara sahip kadınlar, mücadele edecek oy hakkını alabilmemize destek olun.” "Ekmek ve Güller" şiirinin yazılmasına da ilham olmuştur.
Dinlemek isteyenler için bread and roses şiirinin bestelenmiş hali Judy Collins sesinden youtu.be/... ****
Anma günüdür/kutlama günüdür tartışmalarına düşmeden günün anlam kazanmasına neden acı olayı hatırlarda tutarak hak edilenlerin peşine düşüp, mücadele sonunda elde edilen kazanımların/başarıların da kutlandığı ve kutlanacağı bir gün olmaya devam edecek.
Bir kutlama, şenlik, çiçek alıp verme, kadınlara pozitif ayrımcılık yapma günü olmadığının anlaşılmasını ve tüm insanların "kadın hakları, üretim, emek, eşitlik, dayanışma" kavramları üzerinden tüm canlı haklarına doğru bilinçlenmesini, evrilmesini, devrilmesini umduğum anma günü.
O kadar ki bazı şirketler 8 mart tarihinde ya da 8 martı içeren hafta içerisinde sadece kadın çalışanların katıldığı parti düzenliyorlar.
Bunlardan bir tanesine özel davetli olarak katılma şansım olmuştu. Hayatımda damızlık erkek muammelesi gördüğüm nadir anlardan biriydi.
Hayır, açık büfede füme somon var; tam uzanacağım ensemden tutan dansa kaldırıyor. Yediğimiz iki lokma balık, etmek zorunda kaldığımız dansın haddi hesabı yok.
Adı üstünde, emekçi kadınlar günü. Yani bugün emekçilerin günü, pozitif ayrımcılık isteyenlerin değil. Kendi işini kendi yapabilen kadınların günü, en ufak bir şeyde başkasından yardım istemek için cinsiyetini kullananların değil. Hesabını kendisi ödeyen kadınların günü. Çalışıp didinen kadınların günü. Her zorluğa rağmen kendini yetiştiren, geliştiren kadınların günü. Başkaları için kendinden taviz vermeyen kadınların günü. Güçlü kadınların günü. Kutlu olsun.
günümüzde sevgililer günü gibi bir kutlamaya dönüşen anma günü. sosyal medya kocişlerinin veya aşiktolarının aldığı hediyelerin paylaşımıyla dolu. mücevher mağazalarının indirim reklamları tv’lerde radyolarda bas bas bağrıyor.
öteki yandan kadın cinayetlerini önleyeceğiz platformuna göre , 1 ocak 2021’den beri 68 kadın öldürülmüş.
Nasıl geçtiğini anlamadığım bir yıl önce, şurada dünya emekçi kadınlar günü/#132252 yeniden bu başlık altında yazmak ümidi ile demişim. Bir süredir yazmıyordum. Kadın-emek ikilisi konu olunca göze batayım dedim, yazmaya geldim.
Tekstil fabrikasında çıkan yangın günün simgesel olayı olsa da dünyadaki yükselen trendini 1911 yılında rusya'da resmi olarak kutlanması ile yakalamış. 1913 yılında da rusya resmi tatil ilan etmiş. 1. Dünya Savaşı'nın neden olduğu zorluklar kadınlara kötü günler yaşatmış. Erkekler savaşta iken kadınlar kıtlık ve kendilerine fayda sağlamayan bir hükümetle mücadele etmek zorunda kalmış. 1917' de de hükümeti protesto etmek ve değişim yaratmak için sokaklara çıkmışlar. Sokaklardan yükselen çığlıkları kadınlara oy kullanma hakkının önünü açmış.
Birleşmiş milletler 8 martı dünya kadınlar günü olarak 1975'te resmi şekilde kabul etti. İlk yılki tema "Geçmişi kutlamak, Gelecek için Planlama" imiş. 2020'de ise eşitsizliğe #EachForEqual teması ile dikkat çekilecek.
Bu yıl da kadınların toplumsal cinsiyet rollerinin, boş zamanını tadında değerlendirmesindeki engeline ve nasıl kısıtladığına değinelim. Kendisine ayıracak zamanı neredeyse kalmayan kadın profilini çizelim: evli, çocuklu ve çalışan kadın. Aile işletmesini kalkındırmak için dışarıda ücretli çalışmanın yanısıra çocuk bakımını ve ev işlerini üstlenir. Kurulmuş saat gibi çalışmaz da evin işlerini aksatırsa pasaklı olur. İlgisiz bir eş ve anne ilan edilir. Kendisini ifade edebileceği boş zamanı bulamayan kadın öznel ve sosyal faydadan mahrum kalır ve ruhsal sorunlar yaşamaya başlar. Yazık ki bir çok kadın rolüne öylesine bürünmüş ki serbest zaman hakkı olduğunun bile farkında değildir. Kendisine atfedilen tüm görevleri yaptığında ideal eş ve anne olabilmektedir. Sözde Mutluluğunun kaynağı adanmışlığıdır. Bitmek bilmez yorgunluğunun ve duygusal tükenmenin temelde yatan sebeplerini bilmez. Oysa erkek ve kadının, iş ve ev sorumluluklarında kuracakları iyi bir denge ilişkinin çok daha sağlıklı sürmesini sağlayacaktır. Paylaşımlarla emek verdikleri ilişkinin değeri katlanacaktır.
Emeğin saygıyla ait olduğu değere yükseleceği bir dünya dileği ile...
Kapitalizmin günümüzde emekçi kelimesini ayıklayıp "kadınlar günü" olarak erkeğinden hediye isteme günü şeklinde ehlileştirdiği ama aslı devrimci bir nitelik taşıyan belirli gün.
Herkesin (annelerimiz, karılarımız, kardeşlerimiz, kulzos'taki kadın yazar arkadaşlarımız ve en önemlisi tüm ezilen kadınların) emekçi kadınlar günü kutlu olsun (Özlem Zengin veya Kamala Harris gibilerininki kutlu olmayabilir).
Dunya Emekçi kadınlar günüdur o. Evinde oturup got büyüten kadinin neyini kutlayacagiz. Üretime katılan tüm kadınların Emekçi kadınlar günü kutlu olsun.
8 mart 1857 yılında bi tekstil fabrikasında kilitli kapılar ardında yanarak hayatını kaybeden 129 kadın emekçi için 1910 senesinde kabul edilen gündür. temelinde işçi ve emekçi kadınların olduğu ve o maksatla kabul edilen bu özel günün, bugün sadece 8 mart dünya kadınlar gününe indirgenip kozmetik indirimleri ile geçiştirildiğini görüyoruz. kadına ve emeğe verilen değerin artması dileklerimle. tüm kadınların 8 mart dünya emekçi kadınlar günü kutlu olsun.
kadınların, erkeklerin; kadın olmak, erkek olmak değil insan olmakta birleşeceği, emekçi tüm kadınların, emekçi tüm insan evlatlarının haklarının son damlasına kadar verileceği, verilmek zorunda olacağı günlerin başlangıcı olsun. öteki beriki olmaktan çıkıp şu bu olmaya çalışan tüm zihniyetlerin de köküne kibrit suyu dökülsün. umarım bir gün bu gezegen insanlık görür.
basligi acan yazara tesekkurlerimi iletmek istiyorum. cunku günün gercek adi 8 mart dünya isci (ve emekci) kadinlar günü. Ama daha sonra birlesmis milletler de olmak uzere herkes dünya kadinlar günü olarak yazdi. kardesim, gün boyu brunchlarda, kuaforde, alisveriste zaman harcayip koca parasi yiyen (bkz: gold digger) kadinlar da bugünü kokteyllerde kutlamasin bir zahmet. bugün de onlarin olmasin bir zahmet.
birkac sene önce güzel bir pazar günü parkta oturmus bir seyler okuyordum. 8 mart icin video cekmek isteyen biri kiz biri erkek iki kisi geldi. bana "8 mart kadinlar günü icin video cekiyoruz, insaat mühendisleri bilmem ne toplantisinda gösterimini yapacagiz. acaba birkac soru sorabilir miyiz?" dediler. ben de ulan daha ismini bilmiyorsunuz dedim icimden. ve sorduklari üc soruya yanlis cevap verdim. hatta bir soruda trolledim, defolup gittiler. yarin öbür gün ünlü olursam ve videom cikarsa burada yazmis olayim dedim.
tanim: siklikla "8 mart dünya kadinlar günü" adiyla karistirilan gün. özellikle türkiye'de karisina cicek almayan bir kurum calisani erkekler tarafindan tanimadigi kadinlara cicek/karanfil verilen gün. her tarafi mor rengiyle kaplayip kutlanilan gün.
öncelikle yazacaklarım kulzos'ta yazılanlardan bağımsız. genel bir eleştiri niyetiyle yazıyorum.
clara zetkin'in 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Martın dünya kadınlar günü olmasını önerdiği gün. dikkatinizi çekiyorum, "emekçi kadınlar günü" değil, sadece "kadınlar günü." Clara Zetkin bile hiçbir ayrıma gitmemiş, bizde her sene aynı patırtı: vay sen emekçi misin, yok öteki koca parası mı yiyor, bir yerlerde şeyma subaşı olacaktı, (joker gibi bir şey oldu o kadın, her boka şeyma yapıştırılıyor artık) ev içi emek vardır tamam mı, yok sosyal medyada paylaşılmasın, yok kutlanmasın anılsın, eylem yapmak isteyen kadınlara ve translara polis saldırdı, ya biz erkekler olarak neden kadınların eylemlerine kabul edilmiyoruz (tacizciler üşüşmesin diye olabilir mi süper zeka?) vıdıdı vıdıdı... yemin ederim herkes bi sussun artık diye bağırıcam, çok az kaldı.
kadınların maruz kaldığı fiziksel ve cinsel şiddetin haddi hesabı yok. ekonomik psikolojik şiddet mevzularına girmeyeceğim, o kısım erkeklerin de başında aynen var çünkü. sadece bir gün en azından bir yandan över gibi yaparken öbür yandan ayrımcılığa girişmese de kimse, 8 martı kutlayan kutlasa, anan ansa, belirli konulara dikkat çekmek isteyen çekse, eylem yapmak isteyen yapsa. olur mu, asla kabul edilebilemez.
8 Mart 1857'de olan olay feci, eyvallah da, bizim ülke olmuş zaten mezarlık. sınır kapılarına selvi ağacı dikilmesini öneriyorum, ülkeye giren herkes nereye girdiğini bilsin. katliam, ölüm, kıyım olmayan gün mü var şu memlekette? her gün ağlayalım canına yanayım, her gün bir şeyleri analım. şöyle bir ülkede doğup büyüyüp de 160 küsur yıl önce dünyanın bir ucunda yaşanmış olaya göstermelik üzülür gibi yapamıyorum, sorry not sorry. tamam, 8 martın sosyal medya şovuna dönüşmesine gelişen tepkiyi anlıyorum, sosyal medya şovuna dönüşen her şey zaten tepkiyi hak ediyor da, şuna her sene anma düzenlememi bekleyen kafayla orta okulda "iyi bir müslüman peygamberin ailesini de çok sevmeli" diyen din hocasının kafası aynı yemin ederim. tanımam etmem peygamberi de ailesini de, ölmüş gitmişler bin beş yüz yıl önce. sevemiyorum diye üzülmüştüm bi de salak gibi. kafamın içi çingen çadırı gibi, neresinden ne çıkacak belli değil allah da kahretmesin. özetle ben dünya emekçi kadınlar gününü ayrımcılık olarak görüyorum ve dünya kadınlar gününü kutluyorum. yolunuz açık, keyfiniz yerinde olsun kız kardeşler.
8 mart 1857'de new york'ta bir dokuma fabrikasında çalışan işçiler çalışma saatlerinin düzeltilmesi ve ücretlerinin arttırılması talebiyle greve başlar. fabrika yönetiminin de desteğiyle grevi durdurmak için polis kadın işçilere saldırmış, işçileri fabrikaya kitlemiş bu sırada çıkan yangında içeride kilitli kalan işçilerin 129u hayatını kaybetmişti.
1910 senesinde kopenhagdaki sosyalist kadınlar konferansında clara zetkin kadınlar için bir mücadele günü belirlenmesini istemiş, öneri kabul edilmiştir. buna göre kadınlar her yıl aynı gün ülkelerindeki işçi sınıfı örgütleriyle ortak bir kadınlar günü düzenlemeye başlamıştır.
Türkiye'de her şey gibi içi boşaltılmış kavram. 8 Mart'ı sadece kadınlara hediye almalık gün ya da "özel gün" diye tanımlamamak lazım. Türkiye'de kadın olmak artık zor. Cinayete kurban giden 100'lerce kadının faili daha önceden defalarca kez polise şikayet edilmiş kişiler oluyor. İnatla şikayet edilmesine karşın polisin aynı inatla emniyete çağırıp çağırıp serbest bırakması ve resmen kadını öldür öyle gel demesi artık korkunç seviyelere ulaştı. Şule çet davası gibi kanıtların su götürmez olduğu bir dava bile bir yıla yakın süredir sonuca bağlanamadı. Niye? Çünkü halkın unutmasını, tepkisinin geçmesi bekleniyor ki suçlular sırf birilerinin yakını olduğu için ellerini kollarını sallaya sallaya çıksınlar sokağa. Bunun gibi nice davalar nice cinayetler nice taciz, tecavüz olayına yargı ses çıkartmıyor bu ülkede. Umarım bir gün ülkemizde de insana kadın ya da erkek olarak değil sırf insan olarak bakılır ve adalet sağlanır suçlular cezasını çeker. Bu vesileyle tüm kadınların kadınlar gününü kutlarım.