yani bir zamanlar dünyamız üzerinde elfler, orklar falan vardı. ama bunlar yeryüzünden silinince dünya insanlara kaldı. elfler, orklar falan da mitoloji haline geldi.
adamın ingiltere için bir mitoloji yaratmaya çalıştığını göz önüne alırsak, mantıklı duruyor aslında.
dün tolkien'in doğumunun 130. yıl dönümüydü. buna ithafen bir şeyler yazmak istiyorum. Tolkien 1892 yılında güney afrikada doğmuştur daha sonra ingiltere taşınmış burada annesinin ölümü ile beraber katolik kilisesinin yurduna yerleşmiştir. orada daha 16 yaşında iken eşi olacak olan edith mary ile tanışır ve yıllar sonra buluşarak evlenmişlerdir. tolkien 13 yaşından beri yazdığını, dil yarattığını anlatmıştır. 48 farklı dil yarattığından söz ediliyor. antik ve eski ingilizce üzerine uzmanlaşmış bir dilbilimcidir. oxford'da profesör olarak çalışmıştır yazarlık konusunda ise kendini kanıtlamış. Hobbit Yüzüklerin Efendisi Silmarillion Kayıp Öyküler Húrin'in Çocukları Bitmemiş Öyküler Beren ve Lúthien Gondolin'in Düşüşü gibi kitapların yazarıdır, bilinen 50 civari kitabı vardır. tabii kitapları direkt kendisi tarafından basılamadı. örn: silmarillion kitabı oğlu c. tolkien tarafından kitaplaştırılmış ve bastırmıştır. hobbit kitabı en iyi çocuk kitabı ödülünü almıştır. oğulları der ki babamın bize anlattığı hikayeler bu kitapta var. bunun dışında yazmaya bir ingiliz miti yaratacağım diyerek başlıyor lakin başarısız görüyor kendisini yahut gerçekten de başarısız oluyor. daha sonra işler orta dünya ile kısıtlı kalıyor. sonuç olarak tolkien çok büyük bir insan ya, bambaşka bir insan ben de çok severim.
1966 senesinde bir dostuna yazdığı mektupta, efsanevi bilim kurgu serisi dune hakkında kısa da olsa bir yorumda bulunmuş yazar. tabi o zamanlar sadece ilk kitabın olduğunu en baştan belirtmek lazım. kendisi, mektubunda dune'dan söz ederken açıkça sevmediğini belirtmiş fakat, henüz ayrı kulvarlar olarak nitelendirilmeyen fantazi ve bilimkurgunun, konu edildiği eserleri yazan bir başka yazarı da aşırı şekilde eleştirmekten geri durmuştur. bunu mektubundaki şu cümlelerden anlıyoruz;
“”thank you for sending me a copy of dune. i received one last year from lanier and so already know something about the book. it is impossible for an author still writing to be fair to another author working along the same lines. at least i find it so. in fact i dislike dune with some intensity, and in that unfortunate case it is much the best and fairest to another author to keep silent and refuse to comment. would you like me to return the book as i already have one, or to hand it on? “”
neden beğenmediğine gelecek olursak; tamamen kişisel zevklerden ötürü olması ve iki yazarın dünyaya bakış açısı öne çıkan iki sebeptir bana göre. şimdi ikinci nedeni doğru kabul ederek olayı biraz daha açalım.
-ilk olarak tolkien yazdığı eserler göz önüne alınırsa, çocuk kitapları yazan birisi. dolayısıyla kullandığı dil ve anlatım da buna göre şekillenmiş. olayların masalsılığı, karakterlerin keskin denecek kadar bariz kişilikleri, kullanılan dillerin türetimi vs. buna karşılık herbert ise, bir carl gustav jung hayranı olmasından da mütevellit romanlarında genel olarak, analitik psikoloji, kuşkucu gerçeklik ve nihilizm'den bolca yaralanarak, gerçeğe yakın bir kurgusal evren yaratma yoluna gitmiştir.
-tolkien romanlarında iyiliği, iyi bir birey olmayı, dürüst amaçları yüceltme yoluna giden bir yazardır. herbert ise romanlarında gri karakterler ve bolca kötü düşünceler bulundurmayı sever. her ne kadar içten içe bir iyilik kavramı işlense de, karakterlerin genel durumu kötüye yakındır. hatta bir nevi 'iyi niyet barındıran kötü kişiler' dersek yanılmış olmayız. bunu romanında geçen şu sözlerden de anlayabiliriz;
''insanoğlunu altın yol'umdan yürütmeye karar verdiğimde, onlara hiç unutamayacakları bir ders vermeye yemin ettim. insanların sözleriyle inkar etseler de davranışlarıyla sergiledikleri derin bir davranış kalıbı var. güvenlik, huzur ve barış istediklerini söylüyorlar. ama bunu söylerken bile kargaşanın ve şiddetin tohumlarını atıyorlar.'' ki bu paragraf, romanlarını genel hatlarla tanımlar.
-tolkien ve herbert romanlarında geçmişe dair birçok gönderme ve öge barındırmasına rağmen, tolkien bunu fantazi ve iyiliğin geçmişle, bir nevi çocuklukla ilgisi olduğu için yaparken, herbert ise geçmişi geleceğe giden bir unsur olarak görür ve olayları geleceğin karanlık ve karamsar dünyasına taşır.
-bugün eseri bazı bilmeyen kesimlerce bir savaş alegorisi olarak görülen tolkien'in, aslında alegori sevmediği bilinirken, herbert ise eserlerinde bu yola çokça başvurmuştur. tolkien için bir karakter ne ise o'dur. altında, kıyısında, yöresinde başka anlam aramak gerekli değildir. herbert için ise karakterler genellikle bir durumu veya düşünceyi temsil ederler. hatta karakterlerinden biri başlı başına bir mesih alegorisi iken, genel kurgu ise her ne kadar yazıldığı zaman böyle bir durum yoksa da günümüzde 'orta doğu ilişkileri ve petrol' konusuna açık bir gönderme olarak yorumlanmakta.
-tolkien eserlerinde gerekirse yeni bir dil oluşturma yoluna giderken, herbert ise olan dili değiştirme ve geliştirme politikası izlemiştir.
tüm bu nedenler tamamen bir varsayım olmakla beraber, tolkien sadece kitaptan hoşlanmamış da olabilir. sonuçta herkesin zevki farklı.
bugün kendisinin doğum günü olan büyük yazar. iyi ki doğmuşsunuz profesör, bu dünyadan herkes geçiyor ama herkes bu dünyada kalamıyor, siz kaldınız, her şey için teşekkürler!
doğum gününde kendisini anmak isteyenler, hayatının bir kısmının anlatıldığı tolkien adlı filmi izleyebilirler, oldukça başarılı bir yapımdı.
kitaplarında sembolizm kullanmamış yazar. hatta "aslında güç yüzüğüyle şunu anlatmak istediniz değil mi?" diye soranların kafasına piposunu fırlattığı rivayet edilir.
şaka bir yana, bu amcamızın amacı ingiltere'ye bir mitoloji kazandırmaktır. çünkü ingiltere'nin mitolojisi, tamamen ingiltere'ye özgü değildir. insanlar cermen ve iskandinav efsanelerini kendi efsaneleri zannetmektedir ve koca ülkede kral arthur'dan öte destan yoktur.
işte bu amcamız bunun eksikliğini hissetmiş ve "öyle bir şey yapayım ki hem ülkeye bir mitolojik eser kazandırayım, hem de güzel bir destan kazandırayım; gençlerimiz bu tür edebi eserleri unutmasınlar" diye böyle bir kitap yazmıştır. zaten hobbit ile hedef aldığı kitle de çocuklardır.
tabii ortaya çıkardığı iş hem adamın edebi hedeflerini aşmış, hem de ingiltere'yi aşmıştır. ben zannetmiyorum ki bu adam lotr evrenini yarattığında en çok rusya'da benimseneceğini tahmin etsin...
bu arada kendisinin lotr evrenini yaratma amacını, kendisinin yayıncısına yazdığı bir mektupta okuyabilirsiniz. mektup silmarillion'un girişinde mevcut.
Yarattığı dünyayı bir gerçeklik olarak gördüğünü çok rahatlıkla söyleyebilirim çünkü yazarın olaylardan bahsediş biçimi, bir hayal dünyası betimlemesinden ziyade gerçek olaylar anlatır gibidir. Bazen "acaba harbiden başka bir evrende yaşanan gerçek olaylardan mı bahsediyor?" Diye düşünmeden edemiyorum. Şöyle ki yazar, oğlunun "bitmemiş öyküler" kitabında bahsettiği bir mektubunda, okur isteklerinden bahsederken, bu dünya ile ilgili olarak şöyle bir yazı kaleme almış;
"...sizin gibi pek çokları daha fazla ve çeşitli harita talep ederken, bazı diğerleri ise yer isimlerinden ziyade jeolojik işaret ve belirteçler görmeyi tercih ediyor; bazıları elflerin diline özgü gramer ve ses özellikleri ile bunların örneklerini görmeyi diliyor, diğerleri kullanılan ölçülerden örnekler istiyor... Müzisyenler o dünyada kullanılan Ezgi ve notaları öğrenmek, arkeologlar seramik ve maden bilim numuneleri görmek, botanikçiler "mallorn, elanor, niphredil, alfirin, mallos ve symbelmyne" gibi bitki ve çiçeklerin daha eksiksiz betimlemelerini okumak, tarihçiler gondor'un sosyo-politik yapısı hakkında daha detaylı bilgi edinmek, genel okuyucu kitlesi ise arabasürücüleri, harad, cücelerin kökenleri, dunharrow'un ölü adamları, beorningler ve beş büyücü içinden kaybolan ikisi hakkında daha fazla şey okumak istiyor."
Şimdi bu nasıl bir hayal gücü ki, orta dünya hakkında en ince ayrıntısına kadar birçok açıklamaya yer veriyor ve bunu sanki basit birşeymiş gibi dile getiriyor. "Backstory" kralına sevgilerle... seviliyorsun. :)