genelde bu tarz filmleri(ünlü kişilerin hayatı) sevmem fakat Tolkien bi başka güzel göründü gözüme. Sanırım izleyeceğim vizyona girince.
Tanım; başrolde Nicolas Hoult’un olduğu J rr tolkien’in erken dönem hayatını anlatan film.
güney kıbrıslı yönetmen dome karukoski'nin 20 milyon dolara kotardığı, irlanda'nın pek bilinmeyen dahi adamlarından david gleeson'ın senaryosuna yardım ettiği, isminden ötürü büyük beklenti oluşturduğu için gişede patlamış film.
3 adı arasında ronald'ı daha sık kullandığını öğrendiğimiz tolkien'ın the hobbit'le başlayan fantastik kurgu yazarlığı macerasının hayal gücü kaynaklarını inceliyor. tolkien'ın çocukluğu ile gençliği arasındaki dönem anlatılmış, ki birçoğumuzun tolkien'ın bu genç yaşlarına dair bilgisi oldukça kısıtlı. annesinin zamansız ve tam anlamıyla "çocuklarını bir başlarına bırakan" ölümünün nedenlerini, sonrasında kardeşi arthur ile birlikte neler yaşadıklarını, koruyucu aile yanındaki dışarıdan görkemli, içeriden ise hapishane hayatına oldukça benzer şekilde olan hayatlarını izlemek güzel. ayrıca tolkien'ın kafasının içindeki fantastik dünya(lar)ın bitmek tükenmek bilmeyen kaynaklarının nedeninin de kim olduğunu anlamak müthiş zevk verdi bana. bu filmi dümdüz bir biyografi olarak nitelemek işin kolay yönü. bana göre ise tam bir masal. bunu akılda tutup masal okurmuş gibi izleyince, filmden alacağınız keyif de izlediğiniz her dakika katlanarak artacaktır. filmin büyük bölümünde bunu aklıma getiremedim. başından sonuna kadar böyle izlerseniz, yaklaşık 2 saatiniz unutulmaz bir şekilde geçebilir.
edith ve ronald'ı lily collins ve nicholas hoult'un canlandırması cuk oturmuş. gerçek halleri yle bu denli benzeyen bir ikiliyi bulan cast direktörünün eli öpülmeli. hoult'un şapşal bakışları bir süre sonra "tolkien bu kadar da donuk değildir ya" tepkisini de beraberinde getirebiliyor ama özellikle 1. dünya savaşı ayrıntılarının anlatıldığını yerlerde tolkien'ın kafasının içindeki fillerin boyutlarını da gözlemleyince, hoult'un iyi bir seçim olduğunu anlıyorsunuz. collins'in kaşlarını edith rolü için bilinçli yapılmış gibi algılayabilirsiniz ama bunlar kendi kaşları, plastik makyaj harikası değil yani. filmin fellowship kısmını tıka basa dolduran christopher wiseman, geoffrey smith ve robert gilson rolleri bana göre filmin her şeyi. zaten tolkien'ın ilk gençliğinden bu denli kafaca dolu olarak çıkmasının temel sonucu (ve bence aynı zamanda nedeni) olarak da, bu dörtlünün kurduğu kulübün bütün hayatını etkilemesi gösterilebilir. 1. dünya savaşı ise, hayatının tam anlamıyla dönüm noktası olmuşa benziyor.
ben beğendim. tolkien'ın özellikle middle-earth'ü yaratırken kafasının içinde tepişen fillerin henüz birer bebekkenki hallerini gözlemleyebiliyorsunuz. sadece bu ayrıntı bile, filmi sonuna kadar büyük bir heyecanla izlememi sağladı. belki sizde de aynı etkiyi bırakır. bir dönem filmi olarak da değerlendirilebilir. bu türün hayranları için de güzel bir izlencelik bence.
john ronald reuel tolkien'in defalarca "benim yazdıklarımın wagner operalarıyla bir ilgisi yok!" demesine rağmen, filmde "bakın, adam yüzüğü wagner operalarından esinlenerek tasarladı" şeklindeki sahnelerin ısrarla gözümüze sokulduğu film.