hudut, vergi, kamu malı, vatan toprağı, yurttaşlık hakları vs. gibi bir çok kavram namustur diye büyütülen ve yetiştirilen bir ülkenin çocuklarından bir olarak konuşuyorum. namus gitti paramparça oldu en sonunda ülke de gerçekten elden gidiyor, cahillerle komprador kişiler elbirliğiyle namusu ıskartaya çıkarttı. ülkenin ve kamunun namusunu önemsemeyen adamlar "vajina namusundan ! " bahsederse ağızlarına kürekle vurun, zaten bundan sonra canlı şahit olursam böyle bir şeye paramparça ederim herhalde diyen kişiyi.
namus zihindedir, akıldadır, vicdandadır, "öz"dedir.
Namus kavramını "cinsellik" üzerinden açıklamaya çalışmak ikiyüzlülük ve cahilliktir. Bunu kadınların bacak aralarında, memelerinde, saçlarında arayanlar akılları ve vicdanları kirli olanlardır.
kendi özgür iradeleriyle iki kişinin sevişmesini eleştirmek, bununla ilgili konuşma hakkını kendinde görmek cehaletin, hadsizliğin, samimiyetsizliğin dik alasıdır.
bir kaç kağıda imza atmadan sevişti diye bir kadının namussuz ilan edilip seviştiği adamın yüceltilmesidir asıl "namussuzluk". asıl namussuzluk, bir kaç kağıda imza attırdıktan(!) sonra torunu yaşındaki bir çocukla yatağa girmektir. birbirine aşık iki kadını linç ettikten sonra, kadın bedenlerini izleyerek ekrana boşalmaktır. eşcinsel erkeklerden tiksindiğini söyleyip çocuk pornosu izlemektir. zorla karısının başını kapatıp yolda gördüğü herhangi bir kadını taciz etmektir. benim öpüşmeme, sevgilime, öğrenci evime laf ettikten sonra gidip bir hayvana tecavüz etmektir. Üstelik Anne(!) vasfı taşımasına rağmen bir kadının pedofiliye ses çıkarmaması hatta göz yummasıdır.
en çok canımı yakan ise; pedofiliyi görmezden gelen/bu suçlara bir şekilde ortak olan, erkekler için nekrofiliyi mazur gören, her bacağa, popoya, eşyaya hallenen ve bütün bunları yapanları hoş görüp savunan o salyalı adam ve kadınların, bizlerin "namus bekçiliğimizi"(!) yapma hevesleri. ne kadar mide bulandırıcı olduğunuzu bilseniz aynaya bakmak ister miydiniz bilmiyorum ama bizler yaşadığımız her an sizin adınıza da yerin dibine geçiyor ve kahroluyoruz. Kahrolsun sizin de kokuşmuş namus ve ahlak anlayışınız!
ümit yaşar oğuzcan'ın çok güzel şiirinden, arto tunçboyacıyan'ın bestelediği, sezen aksu'nun 1991 yılında yayımlanan, türk pop müziğinin bence özel albümlerinden biri olan "gülümse" albümünde seslendirdiği unutulmaz şarkılardan biri.
sonraki yıllarda (üst girdilerden birinde sözler yazılmış) 2015 yılında ozan çolakoğlu düzenlemesiyle gülşen tarafından da seslendirilmiştir.
sezen aksu'nun "gülümse" albüm kaydını buradan dinleyebilirsiniz.
kökeni, aramice "ahlak yasası" anlamına gelen "numusa" kelimesidir. yunanca'da nomos olarak geçer.
peki benim işim gücüm yok, neden bunu araştırdım? çünkü vakti zamanında bir dilbilimci bana "namus kavramı sadece türklerde var biliyor musun?" demişti. kendisi profesör olduğu için "de s**** git" diyemedim ama "araştırmak lazım" diye geçiştirdim. sonra baktım ki bizim namus dediğimiz şey aslında ahlak yasası gibi bir anlama geliyormuş, namussuz da ahlaksız demekmiş aslında. buradan da aslında her ülkede namus kavramının var olduğunu görebiliriz.
işte görüyorsunuz, bir kelimenin anlamı zaman içinde nasıl da değişiyor. ahlak=iffet olmuş ki ahlak ve iffet tamamen farklı şeylerdir. bir kişi iffetli olsa da ahlaksız olabilir.
ne anlama geldiğini iki cümle ile ifade edemeyen insanların uğruna cinayetler işlediği kavram.
namus nedir?
-namus her şeydir...
-korumakla mükellef olduğumuz kurallar.
-bana bağımlı kalan herhangi bir cismin sana karşı olan bir hükümlülüğü vekfmslfksdnfjsdngdfg....
Gülşen'in seslendirdiği bir şarkıdır. Şu sözlere sahiptir : Aradım yıllardır seni her yerde Bir türlü karşıma çıkmadın namus Nihayet bir yerde rastladım ama Utançtan yüzüme bakmadın namus
Yaklaşıp yanına dedim nerdesin Dedin ki yorulma gelmiyor sesin Gayretleri boşa gitti herkesin Kimseyi yanına sokmadın namus
Fazilet dediğin meğer masalmış Namuslu görünmek kimlere kalmış Zenginmiş, fakirmiş, halkmış, kralmış Gördüm ki kimseyi takmadın namus
Hadi yandan Hadi hadi yandan
Ben senden ne saray ne ev istedim Seni sevenleri sen sev istedim Kıvılcım aradım alev istedim Bir tek mumu bile yakmadın namus
Azizken gözümde sudan ekmekten Yoruldum uslu dur yapma demekten Yüzyıllardır namussuzluk etmekten Bir türlü uslanıp bıkmadın namus
"Namus(nomos), insanın toprakla bağının mülkiyetçi bir ilişki biçimine dönüştüğü toprak soyluluk ve onun değer/anlam dünyası ile başlar. Belirli bir mülkiyet rejimi ile ortaya çıktığı anda,kadının cinselliğinin de erkeğin mülkiyetine alındığı tek yönlü bir boyunduruk biçimidir. Bunun en kristalize olduğu ifade "kadın erkeğin tarlasıdır"cümlesidir.Toprak mülkiyeti rejimi,kadının üstünü iradi bir eyleyen olarak çizer. Bu ifade, sağ düşünce içinde ne kadar makbul ise, sol düşünce içinde de o kadar ancak utangaç bir biçimde makbuldür. Soy'un sürdürülmesi biyolojik amacı,kadının sırtına dolaylı ve çok katmanlı ideolojik anlamlarla bazen açık bazen örtük biçimde yüklenir. Sağ cenah bunu yüklerken vahşi biçimde dolaysızdır; sol cenah ise en devrimcisinden sekterine vahşi biçimde inceliklidir. Tam da bu tarihsel yükleme nedeniyle kadın-erkek arasında sınıf çelişkisinin giderilmesiyle bile ortadan kalkacağı şüpheli birçelişki vardır. Şüphelidir, ancak olanaksız da değildir.Gerçek devrimci kopuş,soyun devamı-mülkiyet ve namus arasında kurulan bağdan da kopmayı gerektirir. Bu bağ kadının aleyhine olduğu kadar erkeğin de aleyhinedir. Çünkü onun da dünyevi varoluşunun anlamını üremeye indirger. Asıl ürkütücü olan,üretim ilişkileri tarih içinde değişiyor olsa da, üreme-namus ve kadın cinselliğinin mülk edinilmesinin değişmemesidir. Erkeğin kadın üzerinde olduğu kadar kadınların birbirleri üzerinde de kurduğu iktidarın dayanak noktasıdır bu sakat bağ. Bu sakat bağıntı,toplumsal alanda zayıf düşürülmüş kadınların başka kadınlar üzerinde,erkekle kan bağına dayanarak güç uygulamasını sağlar. Kadının özgürleşimi, sadece erkeğin bu bağa dayalı uyguladığı gücü değil, başka kadınların uyguladığı gücü de yadsımadıyla başlayabilir. Kan bağına dayalı olarak başka kadınlara güç uygulamak, kadına erkeğin tanıdığı sahte bir bonus'tur, ikramiyedir. Burada kendinden kaynaklı olmayan ve sadece kendine aktarılmış bir güç olduğunu farkedebilen zeki ve şahsiyetli kadın, buna tenezzül etmez. Velhasıl kadın-erkek ilişkilerinin hasarlı yönleri, bir noktada kadın-kadın ilişkilerinin dinamiği ile de yapılandırılmaktadır."