"yapılandırmacılık", "kuruculuk" anlamlarına gelen akım.
daha çok plastik sanatlarda etkili olmuştur. tekniğin ve malzemenin yüceltilmesi ilkesi benimsenmiştir. benimseyenleri, geçmişle bütün bağları koparma amacındadır. akım, sovyetler birliği'nde 1934'teki yazarlar birliği kongre'sinde toplumcu gerçekçiliğin resmi sanat anlayışı olarak ilan edilmiştir.
kesinlikle* en çok mimari sanatlarda etkili olmuştur. sebebi ise, ssri nin yönetim politikası gereği yaşam ve kamu binalarında, rusyanın yaygınlaştırdığı bu akımın dışına çıkılmamıştır. bu akım, sscb tarafından yozlaşarak yaygınlaşmıştır hastane ve okullarda aynı planlar kullanılması gibi
modern mimarinin bir formudur, gereksiz hacim bulunmaz, oluşturulan her hacim her alan her duvar her pencere-cam bütün malzemeler, motifler, ölçüler, bütün çizgiler bir amaca hizmet etmektedir.
kontrüktivizme sadık yapılmış binada eğer afilli birşeyler görüyorsanız kesinlikle bir fonksiyona sahiptir.
bina gibi binaların mimari akımıdır konstrüktivizm
konstrüktivizm-yapılandırmacılık, 1915'te Rusya'da Vladimir Tatlin ve Alexander Rodchenko tarafından oluşturulan, özellikle sert soyut yaklaşımları ile bilinen bir sanat akımıdır.
ikinci dünya savaşının sona ermesiyle birlikte uluslararası konjonktürde baş gösteren soğuk savaş dönemi, zaman içerisinde uluslararası politikanın doğasını dönüştürmüştür. bu dönem içerisinde var olan rasyonalist teoriler (realizm ve liberalizm) uluslararası sistemdeki dönüşümü tek başına açıklamada yeterli değildi. Temel teorilerin, devletlerin sadece egemenlik, güç ve çıkarlarına vurgu yapmaları sebebiyle uğradıkları bu başarısızlık; fikirlere ve normlara da önem veren Konstrüktivizmin uluslararası ilişkiler disiplininde etkin olmaya başlamasına sebep olmuştur.
Konstrüktivistler devlet davranışlarının belirlenmesinde sadece anarşi ve gücün kullanılmasının yetersiz olduğunu düşünerek, fikirler ve normlar gibi sosyal faktörlerin de bu konuda önemli etkiye sahip olduğunu savunmuşlardır. Konstrüktivist teorisyenlerin özellikle kimlik ile çıkar arasındaki ilişkiyi incelemeleri ve fikirlerin çıkarları nasıl etkilediğini araştırmaları, kimlik kavramının bu teoride önemli bir yer tutmasına sebep olmuştur.
Konstrüktivistler de tıpkı realistler gibi devletlerin uluslararası sistemin temel aktörleri olduğunu kabul etmektedirler. Fakat Konstrüktivistlere göre devletlerin çıkarları, yapının devletlere dışarıdan empoze ettiği bir durum değil, devletlerin etkileşim sonucu tanımlayarak yapılandırdıkları yeni kimliklerinin sonucu olarak ortaya çıkar.