uluslararası ilişkiler bağlamında edebi bağlamdaki teriminden çok daha değişik bir yere oturan bir kavramdır realizm. idealizm ile beraber en eski uluslararası ilişkiler teorilerinden birisidir.
realizm için devletlerin temel derdi güvenliktir - herkesin birbirinin gözünü oyduğu, herhangi bir üst kurum veya devletin yönetmediği anarşik bir uluslararası ortamda devletler kendi güvenliklerini sağlarlar ve bunu sağlamak için de güçlü olmanın zorunluluğuna dikkat çeker. hobbes'un çok kısa ve öz biçimde ifade ettiği "homo homini lupus (insan insanın kurdudur)" düşüncesini uluslararası ilişkilerin mihenk noktası olarak görür bu düşünce geleneği. bu anlamda lord palmerston'un ünlü sözüne de değinmeden geçemem: "devletlerin daimi dostu veya düşmanı yoktur; daimi olan şey kendi çıkarlarıdır ve bu çıkarlar değişebilir niteliktedir."
peki bir devlet fazla yükselirse, fazla güçlenirse ne olur? realizm bu soruya diğer daha güçsüz devletlerin birleşerek bu devlete karşı birleşeceği öngörüsüyle yanıt verir. güçlü bir lider veya adayın arkasında sıralanmaya yatkın (bandwagoning) iç politikanın aksine dış politikada devletler hayatta kalma tehdidi yüzünden kendilerini imha edebilecek bir devlete karşı dengeleme politikası yürütürler der. Nitekim modern devlet kavramının temelinin atıldığı 1648 Westphalia barışı sonrası dünyada yükselen Fransa ve Almanya'ya karşı tam da bu şekilde yanıt verilmiştir.
Bir realist için bir devletin iç politikadaki temel hedefi stabilitedir. iç politikada bir düzen veya stabilite olmaksızın diğer politik, ekonomik ve sosyal hedefleri takip etmek mümkün değildir. bu hedeflerin minimumu başka devletlere karşı güvenliğin sağlanması iken, napolyon fransa'sı veya 2. wilhelm almanya'sı gibi bölgesel veya dünya fetihlere kadar genişleyebilir. bu anlamda da uluslararası kurumlar, müttefiklikler ve benzeri diğer koalisyonlar idealistlerin beklentisi olan "küresel bir düzen" yaratmaz, bunlar sadece devletlerin tahakkümlerini, güçlerini ifade etmekte kullandıkları kullanışlı araçlardır. burada güç yumuşak da olabilir sert de olabilir - her ne kadar realizm bağlamında "güç" denildiğinde benim aklıma sadece askeri güç geliyor olsa da bu böyle olmak zorunda değil en nihayetinde.
ancak realizm (ve daha sonra bahsedeceğim liberalizm) tüm bu tantanalarına rağmen ne soğuk savaşın sonunu tahmin edebilmiş, ne de bu olay yaşandıktan sonra neden yaşandığını tutarlı biçimde açıklayabilmiştir. ki zaten tam da bu noktada yapılandırmacılık devreye girecektir.
realizmi özetlemek için aslında thucydides'in "the history of the peloponnesian war" adlı eserinde geçen melian diyaloğundaki bir cümleyi almak yeterlidir: "The strong do what they can; and the weak suffer what they must", ben thucydides kadar dramatik ifade edemiyorum, affınıza sığınarak çevireyim: güçlü istediğini yapar, zayıf da bunu çekmekle yükümlüdür.
okuduğunuz için teşekkür ederim.
kaynakça:
- Understanding Global Conflict - Nye
- International Relations and World Politics - Viotti
gözlem ve deneyi ön planda tutan sanat/edebiyat akımıdır. türk şiirinde realizmin etkileri 19. yüzyılda çoğu şairde gözükse de gerçek realizmin mehmet akif ersoy ile başladığı düşünülmektedir. akif'in gerçek realist öncülü sayılması ise kuvvetli gözlem yeteneğiyle şiirlerini oluşturmasındandır