1. serbestlik. ekonomide ve felsefede "erkincilik".

    (bkz: )
    #16168 ma icari | 8 yıl önce (  4 yıl önce)
    0düşünce akımı 
  2. en basit tanımıyla “bireysel özgürlük”tür. Düşünce, ifade, inanç, ticaret yapma, mülkiyet edinme ve siyaset yapma özgürlüklerini kapsar. Yakın tarihimizde de çok partili hayata geçiş döneminde deneme örneği mevcuttur.
    (bkz: ) ekonomide devletçilik yerine liberal ekonomiyi savunmuştur.
    #148963 aptiisakrak | 6 yıl önce
    0düşünce akımı 
  3. modern liberalizmin doğduğu geliştiği yerin İngiltere olmasında benim kanaatimce yönetici elit ile halkın farklı kökenden gelmesi bir hayli etkili olmuştur. Roma'nın Britanya'dan çekilmesinden beri bu bölgeyi yöneten asillerle, halk çoğunlukla farklı kültürlerden gelmiştir. Ango-Sakson göçleri sırasında asiller bu Cermen savaşçılarken, yerel Briton onların tebaalarını oluşturmuştur. Zamanla Sakson kültürü zamanla bu Kelt tebaayı asimile etmiştir, bu arada Saksonlar da Britonlar gibi Hristiyanlaşmış böylelikle yeni bir Britanya kültürü yaratılmıştır. Bu yeni kültür ilk olarak Danimarkalı Vikinglerce sonrasında Fransa'ya yerleşmiş Vikinglerin yönettiği feodal Normandiya düklüğünce boyunduruk altına alınmıştır.

    Yabancı asillerin boyunduruğu altında İngiliz halkının ve ironik bir şekilde Anglo-Norman asillerinin, yönetimde temsil edilmenin önemini, devlet yani mutlak güç ve tebaa arasında ilişkiyi, Kral John gibi tiranların bu temsil haklarını nasıl elinden alabileceklerini öğretmiş ve bu ivmeyle libaralizme giden yol açılmıştır.

    Bu aşamadan sonra Britanya'da ne despot mutlakiyetçi Fransız kralları, Rus çarları, ne faşist veya sosyalist diktatoryalar yer bulamamıştır. Avrupa'nın fanatizminden uzak kalarak Pax Britannica'yı emin adımlarla ilerlemişlerdir.

    Türklerin de eğer benzer refaha kavuşması arzulanıyorsa, bu devlet ile tebaa ilişkisini anlaması, ota boka vatan sağolsun demek yerine taleplerini iletmesi daha doğru olacaktır.

    Türkiye Cumhuriyeti maalesef kurulduğu tarihten bu yana ne siyasi ne ekonomik refahın olduğu bir dönem yaşamıştır ancak buna karşın halk ekonomik ve siyasi belirsizliğe rağmen halk kendi talepleri doğrultusunda ülkeyi şekillendirmek yerine mutlak gücün korkarak seslerini çıkarmamışlardır.
    #149314 diogenes | 6 yıl önce
    0düşünce akımı 
  4. liberalizm der ki "devlet ekonomiden elini eteğini çekmelidir" prensibi kocaman bir liberal yalandır. liberalizm de ki iktisadi özgürlükler tamamen sermaye sınıfı lehinedir. işçi sınıfı kafasını kaldırırsa faşizmin jopu soppası devlet aygıtının elindedir.
    #162333 memosh usta | 5 yıl önce
    0düşünce akımı 
  5. oburluk, açgözlülük ve şehvet günahlarıyla özdeşleştirilebilecek olan politik görüş.
    #181779 jean baptiste de la rose et la croix | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0düşünce akımı 
  6. uluslararası ilişkiler bağlamında kadar eski ve önemli teorilerden birisidir liberalizm. Tarihçe olarak , , , ve gibi önemli isimleri bulunduran bu düşünce yapısı realizm ile kıyasla çok idealist (ki tam da bu yüzden idealizm ile karıştırırım ben hep) bir dünya çizer. aslında modern anlamda en etkili ismi 1. dünya savaşı sırasında amerikan başkanı olan 'dur diyebiliriz sanırım.

    liberaller devletlerin yanısıra küresel bir toplumu da var kabul eder. ticaret ile sınırlar aşılır; insanlar birbirleri ile etkileşir ve devletlerüstü kurumlar (milletler cemiyeti, birleşmiş milletler vb.) uluslararası anarşinin dozunu biraz olsun yumuşatır derler. realistler burada dudak bükerek bakar - yani ben bu şekilde kendimi ifade eden bir insan olarak böyle bakıyorum - liberallerin "ama siz ekonomik birliktelik ve ulusötesi küresel toplumun oluşmasını açıklayamıyosunuz" demesine de "her hava kapandığında nasıl yağmur yağmazsa, uluslararası ortamın anarşik durumu da sürekli savaş anlamına gelmez" diyerek ve Hobbes'tan alıntı yaparak yanıt verirler.

    liberallerin kendi içinde üç kampa ayrıldığı şeklinde bir sav da vardır. bu sava göre:
    - ekonomik
    - sosyal
    - politik
    liberaller bulunur.

    liberalizmin ekonomik türü ticareti vurgular. birbiri ile ticari etkileşim içinde olan devletlerin savaşa başvurmadan, yani askeri zapturapt olmadan, ekonomik büyüme ile çıkarlarını tanımlayabileceklerini ve savunabileceklerini söyler.

    sosyal türü bireysel etkileşimin anlayışı destekleyerek çatışmaları engelleyeceğini ifade eder. bu türden ulusötesi değişimler çok boyutlu olabilir: öğrenciler, işadamları ve turistler gibi. burada diğer maddeye geçmeden şöyle bir yorum yapayım, bu türden cici şeylerin 2. dünya savaşı sonrasında "normal" hale geldiğini unutmamak lazım - bunun öncesinde başka bir ülkeye gitmek falan büyük olaydı.

    politik liberaller ise kurumların ve demokrasinin önemine dikkat çekerler. kurumlar önemlidir zira bu sayede bilgi ve beklentileri şekillendiren bir altyapı sağlanır. Kurumlar sayesinde (milletler cemiyeti vb.) anarşinin negatif özellikleri törpülenir der. kurumlar beklentileri dört biçimde şekillendirirler:
    1. bir süreklilik hissi sağlanır
    2. karşılıklılık olanağı verir (sen bana bunu yaparsan, ben de sana bunu yaparım)
    3. bilgi akışı sağlanır
    4. çatışmaları çözmekte muhtelif yollar sağlarlar.

    basitçe liberalizm devletlerin güvenlik sorunu iletişimsizlikten kaynaklanan ve devletlerüstü bir otorite olmadığı için yaşanan bir şeydir. devletlerüstü bir otorite olmadığı için devletler sorunu kendileri çözmeye kalkarlar ve bu çözüm biçimi de çok zaman savaşla sonuçlanır. gerek kant'ın "sonsuz barış (perpetual peace)" adlı yazısında ifade ettiği, gerekse wilson'un 14 maddesiyle bunu gerçeğe koymaya çalıştığı biçimde devletlerüstü bir mecliste sorunların çözülme olanağı savaşları gereksiz kılacaktır. saldırgan devlete karşı da diğer devletlerin ortak biçimde tepki göstermesi yüzünden kimse buna cüret edemeyecektir der. bu tepki de bu arada ekonomik yaptırımlardır - askeri müdahaleye çok sıcak bakmaz liberaller.

    ancak gerek birleşmiş milletler'in gerekse milletler cemiyeti'nin tarihine baktığımızda bu türden yaptırımların çok bir şeyi engellemediğini - ancak ve ancak bm'nin güvenlik kurulu ile beraber realist güç dengesini denkleme dahil etmesi ve askeri müdahaleyi bir çözüm olanağı olarak sunmasıyla beraber az da olsa bir şeyleri yapabildiğini görüyoruz. ticari ambargo ve yaptırımlar italya'nın etyopya'ya saldırmasını engellemedi, veya japonya'nın mançurya'ya girmesine mani olmadı.

    kaynakça:
    - Understanding Global Conflict - Nye
    - International Relations and World Politics - Viotti
    #193118 kissingerinpaltosu | 4 yıl önce
    0düşünce akımı 
  7. Bireysel özgürlük üzerine, bireyin özgürlüğünü, özerkliğini hukuka bağlı devletçiliğine bağlı olarak kurulan siyasi ideolojidir. Liberalistlere göre tüm bireyler eşit haklara tabi tutulmalıdır; rüşvetçilik söz konusu dahi olamaz, din ve devlet işleri birbirinden ayrılmalıdır. (bkz: )
    #248103 ikincil tekir sahis | 4 yıl önce
    0düşünce akımı 
  8. Liberalizm, her şeyden önce iktisadi ve siyasi sistemler olarak ayrı ayrı incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken bir sistemdir.

    Bir kere iktisadi / ekonomik liberalizm; kapitalizm, nepotizm ve mafya, diğer bir ismiyle ahbap / çavuş ekonomisini fikren maskeli olsa da, pratikte destekleyen / yol veren bir sistemdir.

    ile de bireysel özgürlüğü teminat altına aldığını iddia eder. Şöyle ki
    * "bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar."
    * "hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz."
    gibi.

    Tüm bu ideolojik fikirler bütününe ve kuramsal taahhütlere hiçbir birey ne ahlaken, ne de bir yönetim sistemi olarak itiraz etmez. Fakat tüm bu iyi niyetli ütopyaları gerçekleştirmek; bizzat yine iktisadi liberalizm 'in sunduğu, savunduğu ve koşut saydığı parametrelerden oluşan bu sistem ile imkansızdır. Geçmişte köle diye tabir edilen sınıfın emeği sömürülürken, şimdi ise insanların fikirleri / mevcut zekaları / eğitimleri; özetle bireyler bir bütün olarak sömürülüyor. Ki kol gücüne bağlı emek sömürüsünün devam ettiği de yadsınamaz bir gerçek. Otomasyon sistemleri, robot teknolojisi gibi teknolojik devrimler ile sözde daha iyi / daha adil ve ütopik bir dünyanın bizi beklediği iddia edilse de, yakın gelecekte robotların, bizzat kendisini üreten insanların iş akdi feshini gerçekleştireceğini 4 yaşında maymun biliyor.

    Tamamen soyut taahhütlerden oluşan liberalizm, mülkiyet sorununu göz ardı ettiği için hiçbir zaman daha özgür / daha adil bir dünya hayalini gerçekleştirecek bir sistem değildir. Daha doğrusu Kolektif özgürlük için muhakkak ama muhakkak tabana yayılmış bir sistematik düzenden bahsetmek gerekir. Bu 'devlet' i kutsallaştırmak değil; bilakis Sosyalistlerin öncelikle mülkiyet sorununa parmak basmaları bir nebze olsun bu itirazların sebebini açıklamaktadır.

    Ayrıca liberalizm' en en büyük defolarından bir diğeri ise ile çelişmesidir. Son 20 yılda Türkiye'de de reformüle edilerek ve seçim vaatleri olarak duyulduğu zaman toplumsal bir gülümsemeye yol açacak savların / taahhütlerin, pratik uygulamada siyasi erk ve kapital sahibi zümreler tarafından ne şekilde acımasızca yürürlüğe koyulduğu da ortadadır. Fazla uzağa gerek gitmeye gerek yok.

    ' in dediği gibi; cahilliğin bedeli, okumanın bedelinden düşük olduğu için seçmenler oy pusulasındaki tercihlerini mantıklarına göre değil; yanlış'a dayalı halüsinasyonları neticesinde yaparlar. Bu da belki de en büyük toplumsal paradokstur ama bir nebze olsun çözümü de ülkelerinin bir kısmında görülebilir.

    Dolayısıyla şahsi tavsiyem; politik demagojiye girecek ölçüde sistem değerlendirmesi yapmadan önce, muhakkak , gibi en temel iktisadi kuramların ortaya çıkış sebeplerini ve dönem dünya siyasetini araştırmakla beraber; güncel modern teorilerle harmanlayarak nihai bir mantığa ulaşmanızdır.

    Hani deriz ya; insanın zikri neyse, fikri de odur diye. Liberalizm, insan değildir ve zikrine de güven olmaz, fikrine de.
    #248114 becoolnotfool | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0düşünce akımı 
  9. Mutlakiyete ve kralların ilahi hakkına karşı çıkarak devlet ve kilise karşısında bireyin haklarını savunan 18. Yüzyılda ortaya çıkmış felsefe.
    #250361 nenki | 4 yıl önce
    0düşünce akımı 
  10. solcu, yağlı saçlı, kirli sakallı, 3 öğün patates yiyen, ter kokan kişilerin bok atmaya çalıştığı ideoloji. ne gariptir ki kendileri bu ideolojiyle yönetilen ülkelere göç etmek için can atarlar. halbuki onlara kuzey kore, çin, venezuela müstehak.
    #272448 ramos | 3 yıl önce
    0düşünce akımı 
  11. Tek kurtuluştur.
    #272467 titanic | 3 yıl önce
    0düşünce akımı