adı yıllarca "bank asya 1. lig" olarak bilinen, spor toto sponsorluğu da akıllardan çıkmayan, genellikle "bok gibi futbol oynanır, serie b maçları bu ligteki maçlara göre daha zevklidir" gibi sikko açıklamalara kurban giden, türkiye'nin futboldaki en değerli 2. ligidir.
futbolda ülkedeki erkeklerin yarışabildiği ve deli gibi kara para aklanan 4 büyük profesyonel lig var (amatör ve bölgesel amatör liglerin adını bilen bile azalıyor artık) ama adı süper, içi kokuşmuş olan süper lig'ten sonra sadece 1. lig kâle alınır. gerçi hoş; z kuşağı'nın popüler olmayana ilgisizliği ve ülke dışı liglerin yayınlarının yaygınlaşması sağ olsun; artık ülkede tek lig olduğu sanılıyor. 70 metrekare evinde premier league maçı izleyebildiği için kendisini kont zannedip kendi mahallesinin takımının 20 dakika uzaklıktaki stadındaki önemli maçını görmezden gelmeyi hiçbir zaman anlayamayacağım.
on yıllardır değişmeyen bazı özellikleri var bu ligin. olumlu ya da olumsuz olmasını gözardı ederek özetleyeyim:
- kalecileri genellikle kısa boylu, 30 yaşının üzerinde, kariyeri alt liglerde taraftarının sevgilisi olarak geçmiş, ayak hakimiyeti olmayan, refleksleri yakın mesafede berbat ama karşı karşıya pozisyonlarda bir çeşit mr. fantastic'e dönüşerek golü engelleme özelliği bulunan futbolculardan oluşur. '90'ların "bandanalı futbolcu" ekolünün devamını sadece bu ligin kalecilerinde görebilirsiniz. aklıma gelen ilk örnek vedat kapurtu oluyor nedense. radoslaw majdan'ın tacını da bandana gibi düşünebilirim.
- defans oyuncuları genellikle kazma diye tabir edilen, ayak hakimiyeti bulunmayan, el-göz koordinasyonu konusunda ciddi sorunları bulunan, fiziksel olarak geniş, ayakları yere iyi basan, aklıyla değil, fiziksel gücüyle oynayan futbolculardan oluşur. '90'larda "sezonu kapattı" haberlerinin çoğunluğu bu ligten çıkardı. bu ligte oynamaya gelen yabancı defans oyuncuları bile kazma olurdu. takoz recep* süper lig için ne ifade ediyorsa, birand yaytaş, aytek aşıkoğlu, metin depe, ramazan kahya gibi futbolcular da bu lig için aynıdır. "kadrosunda 2 kasap defans yoksa, o takım 1. lig'te başarısız olur" atasözü geçerliliğini halen korumakta.
- orta saha oyuncuları öne çıkan tek bir özelliğine göre değerlendirilir ve fiyatlandırılır. fiziği kuvvetli ama yavaşsa "çapa", ayakları yere sağlam basıyor ama hava topu alamıyorsa "kapı", tekniği kuvvetli ama ikili mücadele gördüğü gibi kendisini yere bırakıyorsa "takımın beyni", hızlı ama aklını kullanamıyorsa "pır pır" olarak tabir edilir. ceyhun eriş, ertuğrul arslan, jean jacques gosso, umut kaya gibi futbolcular yukarıdaki bütün ayrıntılara teker teker örnek teşkil eder.
- forvet oyuncuları kendi içinde ayrılsa da ("pır pır", "ayıboğan", "eşek" gibi), genellikle oldukça cüsseli, 2 kişiyi sırtına alsa bile yere düşmeyen, bencil olduğu için her maç takımı sırtladığı zannedilen ama takım oyununu komple baltalayan -genellikle- yabancılardan oluşur. ayaklarına hakim, şutu da kuvvetli olan afrikalı forvetler bu ligin tozunu attırır. hasan çelik gibi bir efsanenin adı da bu forvetler içinde örneklendirilebilir. ümit inal, taner demirbaş türkler içinde, mickael pote, emeka eze de yabancılar içinde iyi örneklerdir.
- şehir takımları en büyük taraftar desteğini her zaman bu ligte arkalarında hissetmiştir. sakarya, kocaeli, adana, samsun, manisa gibi şehirlerin futbol kalbi uzun süre bu ligte atmıştır.
'90'larda iyi kapanan takımların şampiyon olabildiği, 2000'lerden sonra ise iyi hücum organizasyonları yapabilen takımların ipi göğüslediğini düşünüyorum. hiçbir ligte değişmeyen altın kural olan "atanı ve tutanı iyi olan takım kazanır" bu ligte de işler ama belli bir yere kadar. hiçbir zaman 3-5 takımdan fazlasının sahası iyi değildir. kışın soğuğunda erzurum'da, erzincan'da, afyon'da donmuş patates tarlası görünümlü sahalarda kaval kemiğini kıran, yazın 45 derece sıcakta mersin'de havale geçirmemek için kendisini zorlayan futbolcuların cehennemi olabilir bu lig. gene de, ülkenin 3. ligi ile 1. ligi arasındaki iyi bir köprüdür. son 10 yılda süper lig takımlarının genç futbolcularının sıklıkla bu ligteki takımlara kiralanmasıyla rekabetçi kadrolar da oluşturulmaya başladı.
2. ligin kim kime dum dumalığının nispeten olmadığı, süper lig'in abartılı reklam gücünün eksikliğini buram buram hisseden bir lig olarak 1. lig, sahada oynanan futbol olarak yıllardır yerinde saymaya ve görmezden gelinmeye devam ediyor. 5-6 yıl önce faşşolig* bu ligi de etkiledi. kağıt bilet zamanlarında 80 bin kişinin maç izlemeye geldiği dönemlerden 300 kişilik bandırma, pendik maçlarına düşüş bence çok ani oldu. "köy kasaba deplasmanlarında sevdik biz bu takımı" sloganının çıktığı yer de bu ligtir. umarım hak ettiği değeri kazanması benim ölümümden sonra olmaz.