Premier lig tamamen bir endüstridir... öncelikle futbolu paraya çevirmek.yani tamamen duygusal...
Ligde ki maçlarında pek faul olmaz (mücadeledeyi arka plana atıp, stada gelen taraftarlar memnun olsun diye oyunu durdurmazlar.) Show amaçlı, görselliğe önem veren bir futbol oynarlar... bu lige daha çok artislik ve marka değeri yüksek bireysel oyuncular gelir.
Aslında bu ligin mücadeleden öte, para endüstrisi olarak görmemizin en önemli kanıtı da fifa tarafından seçilen yılın 11inde son 10 yılda (bu kadarına bakabildim) bir tane bile primier lig'de oynayan oyuncu yoktur..
bu ligin en çekici yanı tribünlerin sahanın dibinde olması; statların çimlerinin mükemmel olması; tribünlerde kavga, gürültü olmamasıdır. ayrıca logosu da enfestir. [logo]
hakemin varlığı hissedilmez. futbolcular hakemin verdiği kararı uzatmaz hemen kabullenir. taraftarlık bilinci üst düzeydir herkes semtinin, kentinin, bölgesinin takımını destekler. askerliğim sırasında ingiltere'de yaşayan tertip vardı hangi takımın taraftarısın? sorusuna milwall deyince herkes aynı tepkiyi verdi "o ne a.q".
her ne kadar beşiktaşıma 8' de atmış olsa liverpool premier league' de desteklediğim takımdır.
Bugün bir istatistik gördüm ki yanlışım yoksa man city, tottenham, chelsea, liverpool, arsenal ve man utd'nin 2014 ağustosundan bu yana ligde aldıkları galibiyet sayıları arasındaki en büyük fark 10, o da MAN city ve MAN Utd arasında ve yanlışım yoksa 104 - 94 gibi bir sayıydı. 4 senede bu kadar az olması bu sayının ilginç geldi bana. İkinci sırada Tottenham var bu arada, Ağustos 2014 pochettino'nun takımın başına geçtiği tarih.
bu sene avrupa'nın iki futbol kupasının tüm finalistleri bu ligden çıkmıştır. bünyesinde yer alan en küçük takımların bütçesi bizim ligimizin en büyük takımların bütçesinden fazladır. örnek vermek gerekirse, bu sene küme düşen cardiff city 97 milyon euro'luk kadro değeri ile en değersiz takımdır. sondan ikinci sıradaki huddersfield 121 milyon euro, sondan üçüncü sıradaki burnley ise 172 milyon euro kadro değerine sahiptir. adının premier lig olması sebebiyle değerlerin biraz şişkin olduğunu hesaba katsak bile yine de futbol dünyasının birinci sırasında yer alan ligdir. çünkü ispanya gibi 2+1 şampiyonluk adayı olan, almanya gibi 1 şampiyonluk adayı olan, fransa gibi 1 şampiyonluk adayı olan, italya gibi 1+2 şampiyonluk adayı olan bir lig değil. ligin en çok şampiyon olan takımı manchester united günümüzde şampiyonluk adayı olarak görünmez bile.
17 haziran'da yeniden başlayacak olan futbol müsabakası.
geride bırakılan 29 hafta itibariyle liverpool en yakın rakibi ve bir maçı eksik manchester city'nin 25 puan önünde lider. tabi söz konusu olan takım liverpool olduğu için kesin bir şey söyleyemiyoruz ama "normal şartlarda" şampiyon olacağı neredeyse kesin. 2013-14 sezonunda üst üste 11 kez kazandığı fikstür de dahil olmak üzere ilk kez bu kadar yaklaştılar. geçen sene kılpayı şampiyonluğu kaçırdıktan sonra kadroyu dağıtmadıkları gibi ( ki dağılmasını bekliyordum ben. sözgelimi 2009'da kaçırdıktan sonra -ki real ve manu'ya 4 atmışlardı o sezon- xabi alonso 30 milyona real'e gitti. gerrard'ın ayağının kaydığı sezonun yazında da suarez dünya kupasında chiellini'yi ısırdığı için futboldan men cezası aldı. ayrıca sterling ile görüşmeler tıkandı ve o da manchester city'ye transfer oldu) bu sezon da kupaya çok yakınlar. ve bütün gereksinimleri sağlamış durumdalar; 2008-09'da olduğu gibi saçmalayan "benim sistemime uymuyor" diye robbie keane'i gönderip yerine boyuna beraberlik alan takıntılı "mad scientist" rafael benitez yerine gayet esnek, olabildiğince kısıtlı malzemeyle (ki hala biraz kısıtlı bence, sonuçta robertson'un yedeği sağ ayaklı james milner) elinden gelenin çok çok fazlasını yapan bir menajer var. 2014'teki gibi kötü bir defans bloğu ve kaleci yok, kalede ederson'un yerine birinci kaleci olan alisson becker, önünde de eğer şampiyon olursa çok rahat sami hyypia'nın önüne geçecek olan, premier ligin en iyi stoperi olan virgil van dijk var. yedeği de dünya kupası finalinde oynadı, daha ne olsun?
ayrıca iki sezonun iyi özelliklerini barındıran bir takım var, skorer ve formda santrforlar (torres-suarez-firmino) çok güçlü merkez ortasahalar (gerrard, xabi alonso - gerrard, henderson - henderson, fabinho, keita).
sakatlıklarla boğuşan manchester city'nin önünde ise zor bir süreç var. premier lig yetmezmiş gibi bir de deplasmanda yendiği real madrid'i evinde ağırlayacaklar. guardiola yanlış hatırlamıyorsam jürgen klopp ile kupaları değiştirmek istediğini söylemişti. sırf arap sermayesi var diye psg ile asla bir tutulmamalı. paris sg (kısmen de olimpik lyon) ligue 1'in ayarlarıyla oynadı. * buna rağmen uefa'da çeyrek final'in ötesini göremediler. city'nin ise diğer çoğu ingiliz kulüplerinde olduğu gibi bir tarihi, kültürü var. zamanında manu ile girdiği rekabet var ki o zamanlar boyuna küme düşüyordu. şimdi roller değişti sayılır.
arsenal... ligin son namağlup şampiyonu. thierry henry gittikten sonra bir türlü yerine yeni bir süperstar gelmedi. mesela rakibi rus sermayesi altında chelsea drogba, ballack, john terry, frank lampard, michael essien gibi takımı tutacak, şapkadan tavşan çıkartacak birini sürekli bulmayı başardı. zaten bu isimlerle uefa şl'yi kazandılar. arsenal ise "henry'nin aldığı parayı vermezseniz giderim" diyen adebayor'a kaldı. ki o da gitti zaten. 2015-16'da iki maçta da yendikleri leicester'a şampiyonluğu kaptırdıkları sezon birçok şey ayyuka çıktı zaten. sonraki sezon şl'ye bile gidemediler.
manu zaten alex ferguson idaresi altında iken... o isimleri hep buldu. önce cantona, sonra cole-yorke ikilisi sonra van nistelrooy, sonra ronaldo-rooney... bunun yanında vasatın biraz üstü isimleri takımda sürekli bulundurarak onlardan gerektiği zaman yararlanmayı gerektiği zaman göndermeyi beceriyordu. mesela 2011 şl finalinde rezalet bir performans sergileyen anderson'u 20 maçtan fazla oynatmazdı. oysa günümüzde jesse lingard denen yetenek fakiri bir sezonda 30 üstü lig maçına çıkabiliyor! dediğim gibi manu'da "ferguson'un kullandığı vasatın biraz üstü futbolcular" fazlasıyla var. ama bir nemanja vidic, ryan giggs yok. hatta solskjær bile yok! de gea ve pogba (ki o da tartışılır) dışında birinci seviye oyuncusu yok be yazık ki. o eksikliği gidermek için alexis sanchez'i aldılar zamanında, ne yazık ki yanlış tercihti.
her ne kadar bu girdiyi girdiğimi unutacak ve ligi izlemeyecek olsam da herkese başarılar.
Bu sene düzenli olarak takip ettiğim dünyanın en güzel ligi.
Kendi ligimizdeki kavga ortamı ve vasatlıktan dolayı uzun süredir futbol ile ilgilenmiyordum fakat oyunu ve oyuna dair düşünmeyi seven birisi olarak imdadıma bu güzel lig yetişti.
Sıkıcı mı sıkıcı lig. geçen sene takip etmeyi bıraktım zira maçlar birbirinin neredeyse tamamen aynısı. takımların çıkmaya çalıştıkları tempo, futbol anlayışları vs. 3 aşağı 5 yukarı aynı. Zaten şampiyonluk için yarış falan olmuyor, her sene biri ligi alıp götürüyor. Her sezon birbirinin aynısı. 2022 yılında futboldan gerçekten zevk almak istiyorsanız, her zaman yıldızlardan oluşan takımın maçları kazanmadığı kıran kırana mücadelenin, farklı oyunların oynandığı ligleri izlemek istiyorsanız adresiniz ligue 1 ya da serie a