1. ile kazandığı 5 dalda oscar adaylığını "en iyi uyarlama senaryo" dalında heykelciği kucaklayarak taçlandırmış 'in kariyer işi. gibi "izle ve unut" filmleri çekerek hollywood'da isim edinmiş, the big short'la birlikte dikkat çekmiş, ile amerikan siyaseti üzerine ayakları yere basan eleştirilen yapabildiğini göstermeye başlamış bir yönetmen olarak mckay'in don't look up gibi bir senaryoyu ile birlikte yazması şaşırtıcı değil. böyle bir filmi 'e sırtını dayayarak yayınlatabilmesi de ortak çıkarlar söz konusu olduğunda tutarsız görünmüyor bana. 'i çekti diye sistem eleştirisinin dibini dövdüğü yıllarca konuşulmuş olan wachowskilerin şu anda durdukları noktayı düşünürseniz, 2000'lerde yapılan sosyal eleştirinin görücüye çıkarılabildiği alanların sadece sosyal medya olduğunu da anlayabilirsiniz. "sistemin içinden sistemi eleştirmek" değil bu, "kendimi en iyi duyurabileceğim mecra bu, en iyi şekilde bunu kullanmam lazım" bakış açısı. çekilen filmin yayınlandığı platforma göre değerlendirilmesi kadar aptalca bir mantık daha var mıdır, bilmiyorum. covid aşılarının deyesel sıvı olarak nitelendirilmesi olabilir belki.

    filmin '90'lar sosyopolitik bakış açısıyla yazıldığını düşünüyorum. o dönemleri şimdiye entegre etmeye çalışıldığında da kostüm, replikler ve gücü elinde bulunduran karakterlerin sıklıkla komediden beslenen çarpık bakış açılarındaki sorunlar gün yüzüne çıkıyor. amerikan başkanının kendini tekrardan bıkmayan egoizmi, sabah programlarının sadece ve sadece insanları eğlendirme ve güldürme odaklı işlemesindeki doğal olmayan süreç, basının "ama karşı taraf bunu dedi" argümanını yayınlanmış bir makaleymiş gibi öne sürerek haber yapma alışkanlığı, popülerliğin 15 dakikadan fazla sürmesinin insanın karakterini tamamen değiştirdiği ve öncesinde eleştirdiği her şeyi kendisinin de yapmaya başladığını unutması gibi ayrıntılar, yukarıda anlattığım 90'lar bakış açısının ürünleri. filmi bu bakış açısıyla birlikte eleştirenlerin haklı oldukları argüman "bu anlatılar küflendi artık be" oluyor. çoğunlukla haklılar. bugünkü sosyal medya çılgınlığıyla 90'ların her olaya baktığı açıyı birleştirmek, internet gibi bir karakter değiştiricisi oyunun içinde olmadığı için hem temelden hatalı hem de çarpık ve gülünç görünecekti. söz konusu argümanın yanlışlanabilir yönleri ise, aynı dönemlerin politik bakış açılarının hiçbir yönde değişmediği, maddi gücü elinde bulunduranların amerikan başkanı gibi güçten başka bir enstrümanla beslenmeyen karakterlerin bile üzerinde olduğu, manipülasyonun birkaç kelime oyunu yapabilme yeteneğine sahip herkesin kullanabileceği iki ucu boklu değnek olduğu ve tabii ki insanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen/bilmeyecek ego ve güç isteği. bu saydıklarımın hepsi ne son 30 yılda değişime uğradı ne de 130 yıldır farklı bir yönde kullanıldı. kullanım çeşitleri ve amaçları ile üzerinde kullanılan kitleler değişmiş olabilir ama ana taktik ve kullanım sonrası ortaya çıkacak faydada hiçbir azalma olmadı. filme bu açıdan yaklaştığınızda, 30 yıl sonra da izlenebilecek ve 30 yıl sonranın değer yargılarına göre de anlam ifade edebilecek yapısının tutarlı olduğunu görebilirsiniz.

    'tan fırlamış gibi görünen başkan orlean rolündeki 'in yerine başka bir aktris de olurmuş. 1-2 sahnesindeki enfes mimikleri hariç, filme etkisini anlamadım. yerden yere vurulmuş kate dibiasky rolündeki bile filmin belli sınırlar içinde ilerlemesinde streep'ten daha fazla etkili olmuş. 'nun psikolojik patlamalı sahneleri gerçekten de müthişti. 'dan sonra "daha iyi olamaz" denilen adamın 45'inden sonra oyunculuk dersi vermesine laf edebilmek mümkün değil. 'in canlandırdığı jason orlean karakterinin in kanlı canlı hali olarak gösterilmesini çok sevdim ama hill'in mizah anlayışı da filmi mars attacks! seviyelerine çekmiş. zaten filmin en çok eleştirilen kısmı dram-mizah arasındaki dengenin çok sık değişmesi ve tutarlı gibi göründüğü yerlerde bile oluşturulan atmosferin birkaç espri ile yerle bir edilebilecek kadar kırılgan olması.

    filmin son 20-25 dakikasını ayrı tuttuğumda, genel yapısının oldukça tutarlı, anlatmak istediği metni izleyiciye doğrudan verdiğini ve 2021 için netflix'ten çıkmış en iyi film olduğunu düşünüyorum. the big short'u sevmediyseniz ve "ne oscar'ı aga yaae, adaylıkları bile falso" diye düşünüyorsanız, don't look up'ın ilk 15-20 dakikasından sonra filmden soğumanız olası. toplum eleştirisinin çapının güce bağlı olduğu ve bu gücün yaydığı etkinin bütün eleştirilerin üzerinde olabileceğini düşündüğünüzde, filmin değerini net bir şekilde görebileceğinizi düşünüyorum. herkese göre bir film değil, netflix bataklığının bağımlısı olmuş kitle için ise anlaşılabilir olmaktan uzak bir seçim olacağını düşünüyorum. sadece oyuncu kadrosuna bakıp da karar vermeyin.

    edit: 'umuz 'ı da yıllar sonra ekran karşısında bir karakteri canlandırırken kanlı canlı görmek paha biçilemez. çok özlemişim kendisini. opening credits'te adını gördüğüm gibi onun yer aldığı sahneleri beklemeye başlamıştım. 71 yaşında ama etkisi halâ ekran çatlatıyor. hastasıyız ailecek.
    #271482 lake of the hell | 3 yıl önce (  3 yıl önce)
    0film