bu başlık kişiye özel bir başlıktır
  1. bu girdide siyaset felsefesinin ahlak felsefesi ile doğrudan kesiştiği bir alandan bahsedeceğim.

    bir kaç soru sorarak başlamak uygun olur: uluslararası ilişkilerde ahlak kurallarına yer var mıdır? ya da insanlar arası ilişkilerde geçerli olduğunu varsaydığımız ahlaki kurallar aynı şekilde uluslararası ilişkilere de uygulanabilir mi? yoksa ulusların kaderini ellerinde tutanlar başka bir düzeydeki kurallara mı tabidir?

    uluslararası ilişkilerde çıkarların esas olduğu, bu alanda duygulara yer olmadığı söylenir. tarihe ve güncel pratiğe bakıldığında da devletleri yönetenlerin uluslararası ilişkilerde kendilerini geleneksel ahlak kurallarıyla bağlı saymadığını rahatlıkla görebiliriz. bunun teorik çerçevesini makyavelizm oluşturur. makyavel ünlü eseri prens'te yöneticilerin gücünü artırmak, istikrarı sağlamak ve başarılı olabilmek için her türlü ahlak dışı yönteme başvurabileceğini vaaz eder. ona göre insanlar arasındaki ahlak kuralları devlet yöneticilerini hiç bir şekilde bağlamaz, ona göre amaca giden her yol meşrudur.

    bu bakış açısının güncel bir versiyonunu uluslararası ilişkiler teorisindeki hakim paradigma olan realizm ortaya koyar. realizme göre devletler güç arayışıyla tanımlanan bir ulusal çıkar motivasyonuyla hareket eder. önemli olan, devletlerin gücü elde etmesi, bunu koruması ve artırmasıdır. dolayısıyla realizme göre de ahlaki kurallar uluslar arasındaki ilişkilerde kabul edilebilir bir değişken olamaz.

    bu yaygın kabul gören görüşlerde bir tuhaflık var.

    yani deniyor ki ''siz kendi aranızda birbirinize iyi davranın, insanlarla ilişkilerinizde ahlaki kuralları gözetin ama bizler devletleri yönetenler olarak kendimizi bu kurallarla bağlı saymayacağız. mesela sırf öyle uygun gördük diye binlerce insanın öldüğü savaşlara gireceğiz, uzak coğrafyalardan gelip petrol çalmak için işgaller yapacağız, en iğrenç istihbarat operasyonuyla suikastler düzenleyeceğiz, şirketlerimizin çıkarlarını korumak için darbeler yaptıracağız ve günün sonunda bütün bunları sizin iyiliğiniz için yaptığımızı söyleyeceğiz.''

    buradaki çelişki çok açık değil mi? insanlar arasında geçerli olan ahlak kuralları örgütlenmiş insan toplulukları arasındaki ilişkilere gelince bir anda geçerliliğini yitiriyor. ahlak kurallarının bağlayıcılığına bundan daha ağır bir saldırı düşünemiyorum. ama daha bitmedi. sadece elitler değil sıradan insanlar da sürekli devletler arası ilişkilerde duygulara yer yoktur deyip duruyor. mesela lord palmerston'un şu meşhur ''britanya'nın daimi dostları yoktur, daimi çıkarları vardır.'' sözünü papağan gibi tekrarlayanlar sadece siyasetçiler midir? akademisyenler, gazeteciler, hatta sıradan insanlar da ne yazık ki bu talihsiz ifadeyi ahlakı yadsımak için yeterli sayıyor. yani burada bir suç ortaklığı var.

    bir keresinde kendisini antiemperyalist olarak nitelendiren ve her fırsatta amerika'nın ortadoğu politikalarını eleştiren bir arkadaşıma sormuştum. türkiye bir gün gücünü artırsa ve eski osmanlı coğrafyasında yaşayan halkların topraklarına geri dönmeye çalışsa buna karşı çıkar mıydın? verdiği cevap çok ilginçti, abd, fransa, ingiltere uzaktan gelip bu coğrafyayı dizayn ediyorsa bu da bizim en doğal hakkımız, bunu tabi ki yapmalıyız demişti. ona bunun bir çok insanın ölümüyle sonuçlanacak bir savaşı gerektireceğini hatırlattığımda, ''savaşılır...'' cevabını almıştım. tam o dakikadan itibaren arkadaşımın abd emperyalizmine itiraz etme hakkını kaybettiğini farkettim. anlaşılan bir kere uluslararası ilişkilerde ahlaki kurallara yer olmadığına hükmedilince savunulan görüşlerde de bir tutarlık aranmıyordu.

    bu girdiyi çok uzatabilirim ama daha fazla yazıp okunmaz hale getirmek istemiyorum.

    bir insan nasıl ki bireysel hayatında komşusuna, arkadaşına, yabancılara hatta hasımlarına karşı davranışlarında ahlaki kuralları gözetmek zorundaysa, yönetici olunca da bu konudaki sorumluluklarında bir azalma olamaz. aksine, ahlaken yanlış bir kararın (mesela bir savaş kararının) binlerce insanın hayatına mal olduğu bir alanda ahlaki duyarlılığa her şeyden daha çok ihtiyaç yok mudur?

    son olarak, devletler insanların oluşturduğu yapılardır. bu yapıların, yani devletlerin, bir birleriyle olan ilişkilerinde en az bireysel ilişkilerdeki kadar ahlakın yeri olmalı. ahlakın statüsü bireysel ilişkilerde uluslararası ilişkilerden farklı diyenler, bu konudaki farklılığın sebebini hiç bir yerde söyleyemiyor.
    #246854 little thirty | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0kişiye özel