başkenti, günümüzde manisa'nın salihli ilçesi sınırlarındaki sardes olan lidyalılar tarafından bulunan takas aracı. paranın icadından önce de, ticaret takas yöntemiyle yapılıyordu ancak lidyalılar parayı icat ederek, bu takas usulüne bir standardizasyon getirmişlerdir. öncesinde, 'ben iki teneke un vereyim, sen şu ayakkabıları ver.' , 'ben senin tarlanda bir gün çalışayım, sen beş tane karpuz ver.' biçiminde olan alış verişi, 'ben üç kilo et vereyim, sen iki birim para ver.'e dönüştürerek, ticaretin gelişmesini sağlamıştır.
parayı tek bir kelimeyle tarif etmek gerekirse, güven demek yeterli olur sanırım. zira, güven yoksa paranın da herhangi bir değeri yok demektir. tabii ki, kimileri 'ama efenim enflasyon, dış ödemeler dengesi, gayrisafi milli hasıla vs. vs.' diye itiraz edeceklerdir ama dediğim gibi, diğer bütün değişkenleri bir kenara bıraksak bile, parayı güvenden ayrı tanımlayamayız. şayet, bir otorite -ki bu otorite genellikle devletler olur ama illa devletler olacak diye bir şart da yok. günümüzde kripto para piyasaları buna örnek olabilir- parasını kullanıma soktuysa, her şeyden önce, o paranın piyasada bir değer ifade edebilmesi için (değerli madenlerden üretilen paraları bunun dışında tutuyorum. misal altın para.), o otoriteye güven duyulması esastır. otoriteye duyulan güven herhangi bir sebeple sarsıldıysa, o otoritenin parası da önce değer kaybetmeye, daha sonra da piyasada kullanımdan kalkmaya başlar. zira, kullanıcılar birikimlerini daha güvenli buldukları para birimi ya da emtiaya kaydırırlar.