komintern içinde her zaman "sağ" kanadı temsil etmiş, komintern'in sınıfa karşı sınıf politikası yerine halk cephesi taktiğinin mimarlarından biri olan georgi dimitrov'un "en"li tanımı olarak yetersiz ve açıklayıcı olmaktan uzak bulduğum, burjuva demokrasisiyle faşist diktatörlüğün arasındaki mesafenin kısalığının göz ardı edilmesine ve avrupa'daki büyük komünist partilerin avro-komünizm batağına saplanıp burjuva demokrasisinin figuranı haline gelmesinde önemli katkısı olan "finans kapitalin en gerici, en şovenist, en emperyalist unsurlarının açık terörist diktatörlüğü" tanımına göre clara zetkin'in "devrimini yapamamış işçi sınıfına kesilmiş ceza"sını kısa ama dimitrov'unkinden çok daha politik bir tanımdır.
klasik faşizm, i. dünya savaşı'nın yıkıcı etkileri ve büyük ekim devrimi'nin de yarattığı coşkuyla 1917-21 yılları sınıf mücadelesinin yükseldiği, yaygın grevlerin, fabrika işgallerinin ve birçok kentte büyük çatışmaların yaşandığı işçi sınıfının öncü partisinin yokluğu nedeniyle iktidarı alamadığı italya'da burjuvazinin ve katolik kilisesi'nin büyük desteğiyle karşı devrimi yapan, tabanı kent ve kır küçük burjuvazisinden, lumpen proletaryadan ve işçi sınıfının küçük bir kesiminden oluşan, sınıfların dikey ilişkisi yerine, sınıflar arası işbirliğine dayanan meslek birliklerini(korporasyon) temel alan bir burjuva politik hareketidir.
1918-23 arasında almanya'da devrimci durum yaşanmasına rağmen sosyal demokrasinin ihaneti, işbirlikçiliği ve işçi sınıfı içerisinde bu partinin güçlü olması nedeniyle büyük oranda işsizlerin örgütlendiği almanya komünist partisi'nin(gelecekte alman demokratik cumhuriyeti'nin ve sosyalist birlik partisinin lideri olacak erich honecker de uzun süre işsizlikle boğuşan parti üyesi bir çatı ustasıdır); göreli güçsüzlüğü, ideolojik-politik yalpalamaları ve hem kendi örgütleri içinde hem de dönemin uluslararası devrim örgütü komintern'le zaman zaman yaşadığı iletişimsizlik sebepleriyle sosyalist devrim yapamaması, nazi partisinin bayer, siemens, krupp, bmw, mercedez-benz gibi büyük uluslararası tekellerin desteğiyle "cezayı kesme"si de italya'dakine benzer bir sonuca yol açmıştır.
aynı dönemde portekiz ve ispanya'da da iktidara gelen faşizm; ilk iki örneğe nazaran, ii. dünya savaşı'nda tarafsız kalmanın ve uluslararası sermayenin, savaş sonrası ortaya çıkan sosyalist sistemin ideolojik ve politik etki alanını daraltma stratejisi sayesinde çok daha uzun hüküm sürdü. inanması zor ama, ekonomik gelişkinlik, tarih, kültür, sanat gibi alanlarda dünyanın merkezi olduğu iddiasındaki avrupa'da, portekiz'de 1926-74, ispanya'da 1939-75 yılları arasında faşizmin hüküm sürmesi insanlığın en büyük utanç kaynaklarından biridir.
latin amerika'nın, afrika'nın ve türkiye vd. asya'nın orta ve az gelişkinlikteki kapitalist ülkeleri de askeri darbeler sonucu kurdukları rejimlerle klasik faşizmi zenginleştirerek(!) birtakım farklı özellikler barındıran deneylere imza attılar. hareketin anti-komünist ve karşı devrimci karakteri ise tüm coğrafyalarda aynı kaldı.