Marx'ın "aptal" argümanlarını savunarak "siyasal islamcıların" altyapısını oluşturduklarını, Türk ve Türk Tarihine düşman olduklarını, İstihdam sağlayan patronların ne kadar iyi niyetli olduklarını öğrendiğim girdilere sebep olmuş kişilerdir.
Uzunca bir analiz yazmak ve katılmadığım düşüncelere karşı spesifik argümanları ve karşılaştırmalı somut tabloları paylaşacak kadar ne vaktim var, ne de enerjim; lakin her canlının doğasında olan beğenilme / takdir edilme güdüsünün, (bkz: alternatif dikkat çekme yöntemleri)' ne ne kadar ucuz şekilde evrildiğini görünce dayanamıyor insan.
Marx'ı, Hitler'i, Atatürk'ü, Perinçek'i, Demirtaş'ı, Erdoğan'ı,Stuart Mill'i, Keynes'i vb. gibi tüm teorisyenleri, siyasileri, akademisyenleri eleştirebiliriz, sevmeyebiliriz; o dönem ortaya koydukları çıktıları oyun hamuru gibi yoğurarak istediğimiz hale getirebilir, adına propaganda bile diyemeyeceğimiz kahvehane dedikodusu haline getirebiliriz; kabul. Hepsine kabul. Ama lütfen; bir kişiyi, teoriyi eleştirirken azıcık da olsa belli bir referans birikime sahip olun. Hangi görüşün, ideolojinin mensubu olursanız olun; fakat mesnetsiz, hiçbir dayanağı olmayan, tamamen kendi subjektif söylemlerinizle "tü kaka" demeyi bırakın. Kişilerin ve görüşlerinin ortaya çıktığı konjonktürde dünyanın, politik / iktisadi durumunu anlamaya çalışın, tematik olarak okuyun, izleyin, araştırın. İktisadi sistemlerde, politik tercihlerde net bir doğru olmadığını unutmayın. Her sav, kendi konjonktüründe ve dönem dünyasında bir antitez niteliği taşımakla beraber, aynı zamanda yeni dünya söyleminin ve ütopyanın kuramsal bir zemine oturtulmasıdır.
Sermaye dediğimiz şey, sadece maddi zenginlik olarak ifade edilemez. Bazen bir kol kuvveti, bazen el becerisi, bazense cehalet bile bir sermayedir. Bak, farkındasın değil mi, akademik bir cevap yazmıyorum; elimden geldiğince basit anlatmaya çalışıyorum. Kapitalistlerin, sermayedarları el üstünde tutması bir sistemin gereğidir ve saygı duyarım, çünkü bu sistemin ortaya çıkış amacı da budur. Fazla uzağa gitme; Fransız Devrimi döneminde tüm "solcular" burjuvalardan medet umdu ve sonraki yıllarda karşılaştığımız tarihsel gerçeği sanırım iyi biliyorsundur.
Bizim itirazımız, daha doğrusu benim şahsi itirazım; ekonomik sistemin ilerleyebilmesini, istihdam ve milli refah artışını salt "sermaye" kavramından sadece "kapitalist patronları" anlamak ve o sermayenin büyümesi için, senin tabirinle daha çok "işçi" nin istihdama dahil edilebilmesi için ortaya konulan diğer bir unsur olan (ki bana göre en önemlisi) "emek" kavramının gözardı edilmesi. Yani işçinin sermayesinin sistem dışına itilmesi.
Sen burada dikkat çekme amacı güdüp, kendince popüler olma derdi güderken ve konu, dönem ile ilgili en ufak bir bilgin olmadığını şu an kucağımdaki kedimin bile anlayacağı şekilde yazarken; o "aptal" dediğin insanlar; hayatta kendi rızası dışında, sadece kendi cinsine "yüklenen" ve -doğal yaşamın sonucu olarak fizyolojik farklılıklar, insanın yaradılışı, dini ödevler- gibi aptalca kisveler altında ama esasen sistem olarak "kapitalizm"in dayattığı; çamaşır yıkama, bulaşık yıkama, yemek pişirme, akşam "bey"i ile sevişme, ütü yapma, temizlik yapma, vb. gibi görev ve ödevleri hiçbir bireysel menfaati olmadan, kendisine dikta edilen menüden bir yemek seçmek zorunda olan "kadınlar"ı, yani ev hanımlarını düşünmüşler, savunmuşlar, sömürüldüklerini (madden ve manen) ifade etmişler, itiraz etmişler ve doğal yaşam sistemine dahil etmeye çalışmışlardır.
Ha senin marx'tan, engels'ten, lenin'den anladığın şey "pkk ve türevleri" ise diyecek bir şeyim yok. Çünkü böyle pazarlandı tüm dünyaya. Bunun için de biraz dünya tarihi bilmek, okumak gerekir diye yukarılarda da ifade etmiştim.
"Solcu" kelimesi şahsım adına bağışlayın ama hiçbir bok ifade etmez. Nedir solcu ? Kimdir solcu ? Günümüze gelirsek Mansur Yavaş'tan daha büyük solcu var diyebilir miyiz ? Sivas'ta insanları canlı canlı yakan bay temel'den daha çok işçiyi düşünen var diyebilir miyiz ? Kavramlar değişiyor, insanlar değişiyor, dünya değişiyor ama biz hala aynı yerdeyiz. Bok atalım, bir bok bilmeden konuşalım, neye olduğunu bilmeden bile itiraz edelim ama olsun yeter ki edelim, hehehe belki 3-5 iletişim kanalı açılır diye midemizden sallayıp duralım. Kırk kez yazdım; marksist, osust,busust birisi değilim; "kemalist" de değilim. Ben sadece ama sadece Atatürk'çüyüm. (kemalizm ile farkını araştırırsın artık, cidden vaktim yok.) Dolayısı ile itirazım Marx özelinde değil, insanlık tarihine bir şeyler katmaya çalışan insanların mazisine göstermiş olduğunuz saygısızlığadır.
Özgecan kızımız öldüğünde, soma'da işçiler öldüğünde, gezi'de, şurada, burada; ne yaptık bizler ? En fazla 3-5 saat yürüdük, sosyal medyadan bas bas bağırdık, ertesi gün unuttuk değil mi ? Bu normal, elbette unutacaktık; sonuçta ateş düştüğü yeri yakıyor en nihayetinde ama bu saygısızca bok attığınız insanlar günü kurtarmayı değil, reklam yapmayı değil; dünyayı, insanlığı daha iyi bir yere getirmek için "düşündüler".
Neyse, bakayım bugün avm'lere kaç kişi gitmiş; ne de olsa artık günümüzde milli refah'ın tek ölçütü avm'lerdeki kişi sayısı ile ölçülüyor. Akşam gelir, kalabalıklarla ilgili raporumu veririm.
Piyasasız işler zor olduğu için kafadan 1-0 geriden başlayan grup. Bir de liberalizm insanı, sen çalışmadığın için yatın yok; malsın'a, ikna edebilen bir sistem. Sürekli bir vitrini var zenginleri gösterebilecek.
Ama sosyalizmde böyle bir vitrin ve aldatmaca yok, sosyalist insan tipi başkasının yararına çalışacak, gönüllü ve çok çalışacak insanlar ister; şu an bu tip insan da kalmadı bu da başka bir eksi.
Bir de özeldeysen işten atılma riskin var, çalışma da göreyim; sosyalist sistemde keleşli birini dikersin başına hadi çalışmasın da göreyim.
Yani işin özü liberal sistem cambaz gibi her şeyi perdelerken, insana her hatanın kendinde olduğuna inandırabiliyor, insanlar milyonda bir zengin olma ihtimalinin peşine düşmeyi seviyor; sosyalist sistemde bütün işler kör göze parmaktır.