"oryantalizm mi, yoksa elitist bir çöp mü?" eleştirilerini antalya altın portakal film festivali'nden kazandığı 5 ödül ve 6 adaylıkla elinin tersiye itemeyen, gerçekten de fazlasıyla "fikirtepe overdose" içeren türk filmi. mustang'le karşılaştırmasına bir şey diyemiyorum çünkü hayaletler'den sonra mustang'i izleyebileceğimi düşünmüyorum.
altın portakal'da 5 ödül kazanması büyük facia bence. aday olduğu dallardaki rakipleri gelincik, çatlak, kar kırmızı, insanlar ikiye ayrılır, dersaadet apartmanı, flaşbellek, gölgeler içinde gibi filmlerdi; hem de hemen hemen her dalda. nalan kuruçim'in nezaket erden'le paylaştığı "en iyi yardımcı kadın oyuncu" ödülü hariç olmak üzere, hiçbir dalda hayaletler'in öne çıkabileceğini düşünmüyorum. kan kırmızı'ya sadece "en iyi müzik", çatlak'a da "jüri özel ödülü" vermekle yetinen bir jüri bütün filmleri değerlendirmiş işte. böyle kafalar.
filmin "birden çok sorunu aynı anda izleyicinin üzerine boca etmek" sorununu bile isteye yaşadığını düşünüyorum. varoşluğun acımasız maddi yükünü baya kötü müzikler ve sürekli gözünüze sokulan lgbti söylemleri ile meşrulaştırmasını anlayamıyorsunuz. ayrıca fikirtepe'nin eski halindeki soğuk, çelik renginin renk paleti olarak filme pembe tonlarında uygulanması da baya komik bence. azra deniz okyay'ın liseden sonra ülke içine girmemiş olması ve sürekli fransız sinema akımlarının peşinden gitmesi, hayaletler'in doğrudan 1940'ların paris ortamını sahnelemesine neden olmuş. fikirtepe'nin varoşluğunu can güvenliği skalası dışında tutarak inşaat mafyalarının devletin içinde olduğunu göstermesi ise cesaret işi ama o pembe fonla ne dersen de, sürekli bir yumuşatma çaban olduğu zannedilecek. tamamen birer "sonradan görme" olmaya çalışan karakterlerin karton olmaması, az da olsa derinliklerinin bulunması ise bu karakterlerle seyircinin yakınlık kurması için tek başına yeterli değil elbette. bu kadar çok sosyal meseleyi tek bir kadrajın içine almaya çalışmanın çamurumsu görüntülerini izlediğime inanıyorum.
deneysel bir iş olarak görürseniz gideri olabilir ama suratınıza fırlattığını sandığı sorunlar hakkında bir şeyler eveleyip gevelediğini düşünmesi düpedüz ahmaklık olan hayaletler'in aldığı ödüller gözlerinizi kamaştırmasın. aynı zamanlarda vizyona girip umutsuzca izleyici beklemiş daha iyi gırla film bulabilirsiniz çağdaş türk sineması'nda. "hayallerim paris, hayatım fikirtepe ama durma, dans et" gibi berbat bir mottosu olduğunu düşünen tek izleyici ben olamam.