Eğitim öğretim faaliyetlerinin toplu halde gerçekleştiği sınıf ortamından uzakta mekana bağlı olmayan eğitim modelidir. On yıllardır trt ekranlarında verilen açık öğretim derslerini buna örnek gösterebiliriz. Anlayacağınız virüsle gündeme gelen bir şey değildir. Alt yapısız yapılaması ciddi sıkıntılara neden olabilir.
Son dönemde eve kapanmamızla sıkça gündeme gelen ve Özellikle özel sektörün öğrenci kaybetme kaygısı taşımasından kaynaklı öğretmenleri ile duygusal bağ oluşturup velilerden gelecek aidat sürekliliği sağlama çabası sonucu hızlıca devreye sokulduğu kanaatindeyim. Sırf bu yüzden kimi özel okullar tüm öğretmenlerini okula çağırıp sınıf ortamı yaratarak sonradan yayınlayacakları videolar ile ders anlatımı yaparken ekseriyeti evden, öğrencileri video konferans şeklinde bir araya toplayarak süreci yürütmekte.
Her sektörde olduğu gibi Özel okulların gelir sıkıntısı yaşaması birçok ailenin ciddi anlamda geçim sıkıntısı yaşamasına sebep olacaktır. Devletin aldığı/alacağı önlemler ne derece etkili olur bunu önümüzdeki ay daha net göreceğiz.
Son olarak mart aidatlarını yatıralım değerli veliler, yatıralım ki insanlar en azından nisan ayında maaş alabildin de bir ay daha kazansınlar.
ancak yeterli altyapıya ve bilinçli öğrenci kitlesine sahip düzeydeki ülkelerin verimli kullanabileceği eğitim şekli. öğrencilerinin %60 kadarının toplumun ve sistemin kendisine biçtiği rolü yerine getirmek için, %10 kadarının askerliğini ertelemek için, %5 kadarının da sadece bir diplomaya sahip olmak için eğitim gördüğü bir ülkede uygulanması yanlıştır. olağanüstü durumlar olabilir. pandemi bunlardan biridir. ancak eğitim, verimli olmadığı takdirde başka şekilde devam etmeden, sadece bekletilmelidir. henüz yalnızca demolar halinde uygulanmış bir sistem, milyonlarca öğrencinin ve bu konuda henüz tecrübesiz öğretmenlerin ellerine bırakılamaz. şayet bırakılırsa, şuanda olduğu gibi herkes sistemi biraz yorumunu katarak kullanır ve genel eğitim sisteminde kaosa sebep olur. gelişmiş ülkelerde alternatif bir sistem olan uzaktan eğitim, gelişmekte ya da gelişmemiş olan ülkelerde sadece son çare olarak devreye girer ve mevcut eğitime sadece zarar verir.
"hocam izin verirseniz ocaktaki yemeği kapatıp geleyim ben bi. beş saniye sürer sadece." veya kedi gelip kameraya götünü dönüp kendince şov yapıyor falan.
enstrüman öğrenme konusunda, özellikle perde işareti bulunmayan enstrümanlarda, uygulamanın zor olduğunu düşündüğüm eğitim türü.
öte yandan uzaktan öğrenilebilecek en iyi enstrümanlar gitar, mandolin, bağlama gibi nota yerleri belli olan ve ses çıkartmanın kolay olduğu enstrümanlardır diye düşünüyorum.
nefesli çalgılarda artikülasyon konusu da uzaktan zor öğretilir gibi duruyor. bu konuda çok acı tecrübelerim oldu.*
yaylı çalgılarda ise doğru teknik, doğru tutuş sanki bire bir ders olmazsa zor öğrenilir gibi. yayı tutmak bile epey karmaşık bir durum.
eğitim için muhakkak bir dış uyarana ihtiyaç duyan 2-16 yaş grubu (bkz: pedagoji), uzaktan eğitimde uyaran sayısı az olduğundan güdülenmesi zor olabilir. lakin doğru bir programlama ile, uzaktan eğitim destek olarak kullanılıp, okullarda resim, müzik, hatta bahçe, hayvan bakımı gibi çok keyfli uygulamalı dersler olabilir.
kendi eğitim tercihlerini oluşturup, eğitim ihtiyacını belirleyen yetişkinler için (bkz: androgoloji) uzaktan eğitim oldukça faydalıdır. zaman ve mekandan, doğal olarak maliyetten tasarruf sağlar. örgün eğitimin, sosyal önemi yadsınamaz ise de muhakkak 21. yy da uzaktan eğitim ile desteklenmelidir.
Bir nesli covidden koruyalım derken kanser edecek olan eğitim modeli. Allahını kitabını karmasını, hiç olmadı kedisini seven şu hocalara internet, bilgisayar ve microsoft teams nasıl kullanılır öğretsin.
Mart ayından beri oğlum nedeniyle yaşadığım şey.. Dersler (özel okul) genelde müfredat paralelinde öğretmenlerin evinden, eğer ev ortamı uygun değilse okulun içinde düzenlenen bir sınıftan çevrim-içi yapılıyor. Maalesef akıllı tahta, diğer görsel malzemeler (sunumlar-resimler-videolar) kullanılamadığı için (teknik yetersizlik ve öğretmenlerin sisteme -MS teams- yeterince hakim olamamaları) kısır ve zevksiz geçiyor, genelde 15-20 dakikalık bir monolog ardından interaktif olunmaya çalışılan diyaloglarla sürdürülüyor. Daha önce bir pratiği yapılamadığından tam bir "kervan yolda düzülür" modeli uygulanıyor. En sık rastlanan sorun, elektrik kesintisi vb. nedeniyle iletişim kopukluğu ya da düşük internet hızı nedeniyle kesilen-donan bağlantılar.. Her şeye karşın eğitimin bir sene dondurulmasını çok doğru bulmuyorum, bir sağlık çalışanı olarak salgının ne kadar süreceğini bilemiyoruz; 2-3 yıla taşarsa; bu kadar uzunca bir süre nasıl dondurulur kestiremediğimden... Ha daha iyisi yapılabilir miydi? Hakkını yememek lazım, çok da eleştirecek bir şey bulamıyorum.
aynı zamanda eğitimde fırsat eşitliği oluşturabilecek bir sistemdir de. bu sistemin ülkemizce anlaşıldığını göremedim. ne eğitimi verebilecek öğretmenlerin bu konu hakkında hakim olmayışları ne de sistemin kullanıldığı alt yapının sağlam olmayışı maalesef bu sistemi daha kötü hale getirmiştir.
bir çok kez kişisel gelişimim ve dünya üzerindeki eğitim olarak sayılabilecek ders ve öğretiler için, görsel video olarak ya da uzaktan bir kişinin anlatması ile bir çok eksik olduğum konuyu kendi başıma halletmiş olmamın verdiği hazzı ve de bu çağda yaşadığımız bilginin internet üzerinden her yerden ulaşılabilme hazzı bence yadsınamaz.
gerekli önlemlerin, gerekli altyapının ve de eğitimi verebilecek insanların sisteme hakim olması durumunda başarılı olabileceğini düşündüğüm sistemdir.
beni hayatımda olmadığım kadar fit hale getirmiş eğitim modeli.
bilgisayar başında oturmak içimi baydığından ders esnasında hulahop çeviriyorum, freeleticsle kuduruyorum, ip atlıyorum, dambıllarla jonglörlük yapıyorum derken bir vücut/kas yapmışım, dostlar başına. beynime giden oksijen artışından mıdır nedir, dersi de daha iyi anlıyorum bu şekilde. yalnız bu manyaklığa öyle bir alıştım ki normal eğitime geçince ne yapıcam en ufak fikrim yok. "hocam ben şu köşede hulahop çeviriyorum, siz bana takılmayın, anlatın dersinizi" falan dicem herhalde. artık oturabileceğimi sanmıyorum.*
ozellikle seyahat ya da baska sehirlerde surunme gereksinimlerini en aza indirdigi icin cok faydali ancak sosyallesme azalmasi yuzunden cok zararli egitim sistemidir. gecici ya da donemsel olmasinda bir sakinca olmamakla beraber surekli hale getirilmesi egitim-ogretim in sosyallesme kismi olmadan yapilmasina ve yemegin tuzunun kacmasina sebep olacaktir.
kesinlikle yüz yüze eğitimin yerini tutmayan eğitim modelidir. lisans ve üstü eğitim için, sözel derslerde ve bölümlerde, öğrenci tercihine bırakılmasında sakınca görmemekle birlikte lise ve altı düzey için teklif dahi edilmemelidir. çocukların ve gençlerin yaşıtlarıyla sosyalleşme imkânını elinden alıyor, henüz odaklanma ve sorumluluk yetisi gelişmemiş yaştaki bireylerin bu özellikleri geliştirmesinin de önüne geçiyor. daha teknik imkansızlıklara, öğretmenlerin acemiliklerine falan da girmedim.
lisans ve üstü eğitim için ise uygulamalı dersler online sistemde doğru düzgün yapılamaz halde. moleküler biyoloji ve genetik öğrencisiyim, mikroskop kullanmayı bilmiyorum. nasıl bilim üreteceğim, büyük merakla bekliyorum.
ayrıca gençlerin sosyalleşme, karşı cinsle ilişkiye girme, sevişme, yalnız yaşama, gezip tozma gibi isteklerine neden sürekli sövüldüğünü de hiç anlamayacağım. üniversite çağı insanların ailelerinden ayrılarak bireysel yaşamı öğrendiği dönemdir. hele bizimki gibi ailenin çocukların üstüne karabasan gibi çöktüğü ülkelerde çok daha değerlidir bu dönem. seks de fizyolojik bir ihtiyaçtır. nasıl ki karnı aç insan bilim, sanat, teknoloji üretmez; tenasül uzuvları aç insan da üretmez. bu da hayatın bir gerçeği. sevecek de sevişecek de gençler. gezip tozacak da içip sıçacak da. bu yaşlar bunlar için en güzel yaşlar. üniversite hayatı bir bütün. ben ilk üniversitemdeki zamanımı anlatayım, ailemden maddi destek almıyordum, hem bir hukuk bürosunda çalışıyor hem hukuk fakültesinde okuyordum, konser konser geziyordum, sevgililerim de oldu sevişiyordum, şehir dışına eğlenmeye de çıkıyordum. ben kendi başıma hayat kurup idame ettirmeyi 18-22 yaş arasında öğrendim. maddi düzen nasıl kurulur, ev temizliği yemek nasıl yapılır, karşı cinsle ilişki nasıl yürütülür vs hepsini bu aralıkta öğrendim. online eğitimle beraber gençlerin elinden kendilerini tanıma ve tek başlarına hayatlarını idame ettirmeyi öğrenme şansları da alınmış durumda. hayır gerçekten anlamıyorum, insanların tahayyülündeki nedir, bütün gün kütüphanede inekleyip ders mi çalışacak bu çocuklar? bu yaşlarda kanı kaynıyor insanların, enerji dolup taşıyor vücuttan. geleceklerini söndürdük yetmedi, bir de üniversitede gezme eğlenme sevişme haklarını alalım ellerinden. erkenden geberip gitsinler.
çok üzülüyorum ben bu z kuşağına yemin ederim. hiç hak etmediler böyle bir ülkeyi.
Uzaktan eğitim pandemi döneminde, "pandemi" kelimesinin de hayatımıza girmesiyle başlamış yeni bir eğitim modelidir. Sadece ülkemizde değil, genel olarak tüm dünyada ani gelişen bir olay, ve akabinde hızlı alınan bir karar olarak işleme konulduğundan, hep birlikte hazırlıksız yakalanmış bulunmaktayız elbette.
Alt yapı olarak internet sisteminde bizimki gibi sıkıntılar olan ülkeler için elbette sorun daha büyüktür. İnternet sıkıntısını bir kenara bırakırsak, haliyle çok iyi gözlemlediğim (ilkokul sonu ve ortaokul başı olan bölüme uzaktan devam eden oğlum sayesinde) kısmı naçizane aktarabilirim. (gerçi bana kalırsa hala ilkokul , ilkokul 5, orta 1 olunca durum karıştı)
her neyse, küçük yaş grubunda sıkıntı çok büyük. zira bu çocuklar kıçları üzerinde rahatça duramayan bir yaş grubuna dahiller. Öğretmenler de çocuklar kadar şaşkınlardı ilk günler. Teknolojik sıkıntılar eski öğretmenlerde daha çok görüldü. bu öğretmenler az çok bilgisayara hakim olsalar bile, ders anlatırken ekranı tahta gibi kullanacak, muhtelif görsellerle vs zenginleştirecek kadar iyi bilmiyorlardı.
Yoklama alma konusu net bir sıkıntıydı. çocuklar da ellerinde ıpad ile doğduklarından, bilgili olmayan öğretmenleri kafalarına göre işletmeye başladılar. ben burdaydım mikrofonum kapalıydı, duymamışsınız gibi bahaneler başladı.
bir grup öğretmen ödevleri yollayıp, bunları print edin sonra çözün, sonra fotoğraf çekip bana gönderin dedi. amaçları çocukları bilgisayardan uzaklaştırmak, eski tip ödev yapmasını sağlamaktı ama, bu sefer de veliler arkadaş burası kırtasiye mi, herkeste printer yok ki, nasıl basalım vs diye çıkıştılar.
o zaman da değiştirdiler ve slayt üzerinde veya form üzerinde doldurma yapması gereken ödevler yollamaya başladılar. bazıları tam dizayn edemediği için üzerine yazılamayan formlar gelmeye başladı, bazen yapmayan çocuklar bana gelmedi ki demeye başladı vs.
bir ara bizim şirketin fotokopi odası gibiydi ev. kağıtlar uçuşuyor, onu bastın, bunu basmadın. sonra pazarlama ofisine döndük, slaytlar açık, ha babam sunum hazırlıyor. ödevler hep sunum. iş hayatımın toplamından fazla sunum hazırlamıştır zavallı çocuklar.
bir ara da video modası başladı. bir video çekin konuyla ilgili, yollayın. işte o zamanlarda da öğretmenler çocuklara yüklenmeye başladı. az ders anlat, yolla sunumu, iste videoyu.
ha tabii bunların hepsi derse giren çocukların dertleriydi. bir grup çocuk ise; evdeyim amaaan ne dersi, moduna girdiği için hiç derse girmedi ve onların zavallı ebeveynleri de onları derse sokmaya çalıştı durdu.
çok enteresan bir grup daha oluştu bir ara. bu gruptakilerin çoğu annelerden oluşuyordu, evde olup sıkılan anneler, çocuklarının ödevlerinde içlerinde kalan pazarlama müdürünü ortaya çıkararak çocukların sunumlarını dönem toplantısı gibi hazırlamaya başladılar. bazı öğretmenler de, bunu sen yapmamışsın demedi iyi mi? hatta örnek olarak göstermeye başladılar. size de örnek gösterip bakın bunun gibi, demek çok isterim de yasal olmaz. artık tahmin edersiniz. dönerek gelen videolar mı ararsınız, sizi muhtelif linklere yönlendiren kaynaklar mı ararsınız. ama çocuk ilkokul 4'te.
sonra kameralar açık olacak, yoksa gelmemiş sayılacak dendi. bu sefer çocuklar bağlanıp kaçmak yerine direkt orada takılmaya başladı. hazır tüm arkadaşları orada, topluca online oyun oynamaya başladılar.
bir sabah dan dun sesle fırladım yataktan, gece de geç yatmışım kafam kazan. ne oluyor diye açtım kapısını, ekran karşısında hoplayıp zıplıyorlar, ne o beden eğitimi. küçücük ekranda, iyice küçük kareler içinde zıplayan 9 yaşında çocuklar. hayatımda gördüğüm en saçma görüntülerden biri olabilir cidden.
nerdeyse bir adım yol alamadan geldik bu günlere. sabah 8'de geçiyor ekran başına çocuk, akşam 16.00 'ya kadar. sanırsın istanbul borsasında çalışıyor. dersler 80 dakika blok ders. ben almadım üniversitede 80 dakika. anlatmaya çalıştık, yazıktır bu kadar uzun olmasın, değiştirmediler. hele sokağa çıkma yasağı varken çok daha fenaydı, çocuğun okulu bitince sokağa çıkma yasağı saati başlıyordu. aylarca annemle oğlumu aynı anda bir yere götüremedim ben. onunki bitince, diğerinin yasağı başlıyordu.
sınavları anlatmayacağım bile. ama bilkent üniversitesinin evlere ayna yolladığı olay da şehir efsanesi değil yani. www.ntv.com.tr/...
ilkokul çocukları ise zaten daha yeni sınav işine girmişler, kafalar yandı tabii. aaa daha acayip bir şey size, şu az önce bahsettiğim pazarlama departmanı anneleri, ilkokul falan dinlemeyip, çocuğun yakınlarına bir yere oturup onunla sınava girdiler mesela.
diyeceğim o ki sevgili dostlar olmadı. yapamadık. elimize yüzümüze bulaştırdık. çocukların hepsinde garip garip tikler çıktı, tırnak yiyenler, saç yolanlar ne ararsan.
işe gitmek zorunda olan ailelerin durumu çok daha vahim. çocuk derse giriyor mu girmiyor mu? elbette çoğu girmiyor.
geçenlerde okulda sınav oldu, mecburen gittik. bütün çocuklar 130 cm'lik toplara dönmüş. sabahtan akşama ekran, sonra yaşasın ders bitti online oyun, biraz ıpad, biraz televizyon. tebrikler, nur topu gibi obez, asosyal ve donuk zekalı bir çocuğunuz oldu. içim acıyor cidden.
aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. bunun böyle olacağını tahmin etmiştim. eşime de gel dedim bu sene bu çocuğun okulunu donduralım, bomboş gezelim coşalım, evde karantinadaysak neşeli günler falan izleyelim, bak oğlum adile naşit, bak oğlum bu mevlana, bak yavrum bu rubens takılalım dedim. ben işimi yapayım, o bisiklete binsin, ağaca çıksın. hem bir sene erken gitti okula ne güzel olur. okul onaylamadı kaldık böyle.
kafanızı açtım ama durum kötü. biz şanslıyız, internet iyi, her tür aleti var, buna rağmen destek atıyorum. ekrandan anlaşılmıyor bir şey. millet ne yapacak, uçurum oldu çocukların arasında. zaten eğitimde son yıllarda iyice batırdık, e bu da tüyü oldu işte.
oğlum yabancı bir okul bünyesinde olduğundan eba'dan sorumlu değil. ama arada açıp bakıyoruz, kaynak videolar oluyor bazen, onları izlemek için. eba da ise durum daha fena. çocuklara her girdiğinde ve bir takım işler yaptığında puan veriyor. çocuklar bu puana göre okul sıralamasına giriyor. hiç giremeyen çocuk ne olacak?
daha da vahimi aynı şekilde eba'da iş yapan öğretmenlere de puan veriyor, öğretmenler orada puan toplamaya çalışıyordu inanın. durum gerçekten çok fena.
vesselam dediğim gibi, bunlar bizim evdeki yansımaları. zaten bu durumun yol açtığı sorunlar 5 seneye suratımıza yapışacak o zaman göreceğiz zaten her şeyi. sınıfta kalma kalktığından beri sokakta uzatılan mikrofonlara 6x5'e 35 diyen adamlardan, osmanlı'nın uçağı vardı elbette diyenlere kadar uzanan bir düz yol.
eba güçlenmiş, bütün okullarda, bütün illerde eşit eğitim verilir hale gelmiş, her şey çok harika olduğu için lazım tabii. fikirde süper, uygulamada meh sistem.
Öğretmen ihtiyacını neredeyse sıfırlayacaktır. yaygınlaşırsa eğitim kadroları sınavları denetleyen elemanlardan oluşacak çoğunlukla.
okulun hepi topu 3 yararı var
1- sosyalleşmeyi öğretmesi: Aşık olmak, manita yapmak, yapamamak, arkadaş bulmak, arkadaş grupları üzerinden topluluk ilişkilerini kavramak
2- mikroplara karşı bağışıklık kazandırmak
3- evlerde ne olup bittiğinin kontrolünü ve takibini sağlamak
bunları yapamadıktan sonra seçersin 10 öğretmen, okutursun videoya, soruları da belki %1 kadroyla online alır cevaplarsın.
zengin de özel hoca tutarsa tutar ama eski kafa müfredat, ders programı, anlatımı, sınıf kafasıyla uzaktan eğitimi birleştirmek olacak iş değil.
üniversiteler için konuşacak olursam okuldan okula verimliliği değişiyor bu eğitim tipinin. ben şahsen derslerin verimliliği açısından memnunum. okulun sağladığı imkanlar, teknik aksaklıkların olmaması ve öğretmenin ne kadar efektif kullandığına bağlı. istanbulda okuyan biri olarak beni trafik çilesinden kurtarmıştır ve uykularımı geri vermiştir.
pandemi döneminden önce genellikle açık öğretim fakültelerinde uygulanan fakat pandemiyle birlikte birçok öğrenci ve eğitimcinin kullanmak zorunda kaldığı sistem. *
artılarından daha önce bahsetmiştim aslında ama eksilerinden de azıcık bahsetmek istiyorum.
kesinlikle uygulamalı dersler için sıkıntılı evet. bunda tamamız ama bunun dışında işin bi tarafında olan bir öğrenci olarak hocaların bu süreçte maalesef çok anlayışsız olabildiklerini kendimden ve çevremde başka okullarda ve fakültelerde olan arkadaşlarımdan da gördüm.
sınav süreleri çok sıkıntılıydı mesela; 20-25 soruya 10-15 dakika verildiğine şahit oldum. spesifik sorular olsaydı belki tamam denilebilirdi ama paragraf sorusu gibi sorular sorup her soruya yarım dakika vermek ? tuhaf.
sistem kendileri için de yeni ve sorunları olan bir sistem iken; sınav esnasında yaşanan tüm sıkıntılar öğrencinin sorumluluğuna bırakılıyor. bunlara internet, elektrik kesintileri ve sistemsel kaynaklı sorunlar bile dahil. üzücü.
sadece kendi bölümüm için değil. birçok başka bölümdeki öğrencilerden de birçok şey duydum maalesef. sanıyorum bu noktada hocanın/eğitimcinin insafına kalıyor her şey. çünkü çok anlayışlı hocalar olduğu gibi "kopya çekiyosunuz siz yia" deyip tuhaf tuhaf işler yapan da vardır. bu noktada yüz yüze eğitim sırasında gözüne sokulan kopyaya laf etmeyip görmediği şekilde itham eden eğitimcilere(!) de selam olsun^^
hocalar kısmından da elbette sorunlar var. kendi kendilerine ders anlattılar, karşıda kimse yok. interaktif yapalım dedik 2-3 kişi katıldı koca sınıftan ee bir şey de demediler o noktada görmüyorlar ki o hususta onlar da haklı. bunun dışında uygulamalar konusunda onlar da sorun yaşadı evet. kopyalar çekildi haklılar ama biraz da düşünmek lazım vizede kopya çekmeyen öğrenci finalde buna neden yeltendi ? neyse.
evet her açıdan sorunların olduğu bir dönemdi kesinlikle ama bu sorunların sebebi ne öğrencilerdi ne eğitimciler. karşılıklı anlayış gösterip ekstrem bir dönemde olduğumuzu fark eden hocalar olduğu gibi, insafına kaldığımız ve sanki virusu biz dünyaya yaymışız gibi davranan hocalar da vardı.
tuhaf bir dönemdi. bu kadar zorlamasalardı, sorun yaratmasalardı, bu sistemi doğru şekilde kullanabilselerdi/kullanabilseydik teorik dersler için mucize olabilirdi. gerçekten. dersi dönem boyunca istediğiniz zaman tekrar dinleyebilmeyi kim istemez ? neyse. geçti gitti gibi bir durumdayız artık.
umuyorum bir gün sorunları fırsata dönüştürmeyi hep birlikte öğrenebiliriz.
avrupa birliği'nin (tüm dünya gibi) kovid pandemisinde mecburiyetini farkettiği ve avrupa çapında kalitesinin arttırılması için 6 yıllık çağa adaptasyon planı açıkladığı eğitim türü. 2021-2027 sayısal eylem planı nda:
- yüksek kalite uzaktan eğitimin tüm avrupa erişimine uygun hale taşınması
- pandemi süresince saptanan eksik ve aksaklıkların giderilmesi
- başta eğitimciler olmak üzere tüm taraflara gerekli teknolojik eğitimin verilmesi ve standartlaştırılması
- mevcut pedagojinin uzaktan eğitime göre değiştirilip yapılandırılması
var.
uzaktan eğitimin pandemi ile dünya çapında uygulanmaya başlaması sadece -aynı evden çalışma gibi- çok gecikmiş bir teknolojik dönüşümün zorla güne yetişmesidir. pandemiden sonra da ortadan kalkmayacaktır, ilerleyecektir. yüz yüze eğitimin yerini tamamen alıp almayacağı çok daha geniş bir tartışmadır.