Uzaktan eğitim pandemi döneminde, "pandemi" kelimesinin de hayatımıza girmesiyle başlamış yeni bir eğitim modelidir. Sadece ülkemizde değil, genel olarak tüm dünyada ani gelişen bir olay, ve akabinde hızlı alınan bir karar olarak işleme konulduğundan, hep birlikte hazırlıksız yakalanmış bulunmaktayız elbette.
Alt yapı olarak internet sisteminde bizimki gibi sıkıntılar olan ülkeler için elbette sorun daha büyüktür. İnternet sıkıntısını bir kenara bırakırsak, haliyle çok iyi gözlemlediğim (ilkokul sonu ve ortaokul başı olan bölüme uzaktan devam eden oğlum sayesinde) kısmı naçizane aktarabilirim. (gerçi bana kalırsa hala ilkokul , ilkokul 5, orta 1 olunca durum karıştı)
her neyse, küçük yaş grubunda sıkıntı çok büyük. zira bu çocuklar kıçları üzerinde rahatça duramayan bir yaş grubuna dahiller. Öğretmenler de çocuklar kadar şaşkınlardı ilk günler. Teknolojik sıkıntılar eski öğretmenlerde daha çok görüldü. bu öğretmenler az çok bilgisayara hakim olsalar bile, ders anlatırken ekranı tahta gibi kullanacak, muhtelif görsellerle vs zenginleştirecek kadar iyi bilmiyorlardı.
Yoklama alma konusu net bir sıkıntıydı. çocuklar da ellerinde ıpad ile doğduklarından, bilgili olmayan öğretmenleri kafalarına göre işletmeye başladılar. ben burdaydım mikrofonum kapalıydı, duymamışsınız gibi bahaneler başladı.
bir grup öğretmen ödevleri yollayıp, bunları print edin sonra çözün, sonra fotoğraf çekip bana gönderin dedi. amaçları çocukları bilgisayardan uzaklaştırmak, eski tip ödev yapmasını sağlamaktı ama, bu sefer de veliler arkadaş burası kırtasiye mi, herkeste printer yok ki, nasıl basalım vs diye çıkıştılar.
o zaman da değiştirdiler ve slayt üzerinde veya form üzerinde doldurma yapması gereken ödevler yollamaya başladılar. bazıları tam dizayn edemediği için üzerine yazılamayan formlar gelmeye başladı, bazen yapmayan çocuklar bana gelmedi ki demeye başladı vs.
bir ara bizim şirketin fotokopi odası gibiydi ev. kağıtlar uçuşuyor, onu bastın, bunu basmadın. sonra pazarlama ofisine döndük, slaytlar açık, ha babam sunum hazırlıyor. ödevler hep sunum. iş hayatımın toplamından fazla sunum hazırlamıştır zavallı çocuklar.
bir ara da video modası başladı. bir video çekin konuyla ilgili, yollayın. işte o zamanlarda da öğretmenler çocuklara yüklenmeye başladı. az ders anlat, yolla sunumu, iste videoyu.
ha tabii bunların hepsi derse giren çocukların dertleriydi. bir grup çocuk ise; evdeyim amaaan ne dersi, moduna girdiği için hiç derse girmedi ve onların zavallı ebeveynleri de onları derse sokmaya çalıştı durdu.
çok enteresan bir grup daha oluştu bir ara. bu gruptakilerin çoğu annelerden oluşuyordu, evde olup sıkılan anneler, çocuklarının ödevlerinde içlerinde kalan pazarlama müdürünü ortaya çıkararak çocukların sunumlarını dönem toplantısı gibi hazırlamaya başladılar. bazı öğretmenler de, bunu sen yapmamışsın demedi iyi mi? hatta örnek olarak göstermeye başladılar. size de örnek gösterip bakın bunun gibi, demek çok isterim de yasal olmaz. artık tahmin edersiniz. dönerek gelen videolar mı ararsınız, sizi muhtelif linklere yönlendiren kaynaklar mı ararsınız. ama çocuk ilkokul 4'te.
sonra kameralar açık olacak, yoksa gelmemiş sayılacak dendi. bu sefer çocuklar bağlanıp kaçmak yerine direkt orada takılmaya başladı. hazır tüm arkadaşları orada, topluca online oyun oynamaya başladılar.
bir sabah dan dun sesle fırladım yataktan, gece de geç yatmışım kafam kazan. ne oluyor diye açtım kapısını, ekran karşısında hoplayıp zıplıyorlar, ne o beden eğitimi. küçücük ekranda, iyice küçük kareler içinde zıplayan 9 yaşında çocuklar. hayatımda gördüğüm en saçma görüntülerden biri olabilir cidden.
nerdeyse bir adım yol alamadan geldik bu günlere. sabah 8'de geçiyor ekran başına çocuk, akşam 16.00 'ya kadar. sanırsın istanbul borsasında çalışıyor. dersler 80 dakika blok ders. ben almadım üniversitede 80 dakika. anlatmaya çalıştık, yazıktır bu kadar uzun olmasın, değiştirmediler. hele sokağa çıkma yasağı varken çok daha fenaydı, çocuğun okulu bitince sokağa çıkma yasağı saati başlıyordu. aylarca annemle oğlumu aynı anda bir yere götüremedim ben. onunki bitince, diğerinin yasağı başlıyordu.
sınavları anlatmayacağım bile. ama bilkent üniversitesinin evlere ayna yolladığı olay da şehir efsanesi değil yani. www.ntv.com.tr/...
ilkokul çocukları ise zaten daha yeni sınav işine girmişler, kafalar yandı tabii. aaa daha acayip bir şey size, şu az önce bahsettiğim pazarlama departmanı anneleri, ilkokul falan dinlemeyip, çocuğun yakınlarına bir yere oturup onunla sınava girdiler mesela.
diyeceğim o ki sevgili dostlar olmadı. yapamadık. elimize yüzümüze bulaştırdık. çocukların hepsinde garip garip tikler çıktı, tırnak yiyenler, saç yolanlar ne ararsan.
işe gitmek zorunda olan ailelerin durumu çok daha vahim. çocuk derse giriyor mu girmiyor mu? elbette çoğu girmiyor.
geçenlerde okulda sınav oldu, mecburen gittik. bütün çocuklar 130 cm'lik toplara dönmüş. sabahtan akşama ekran, sonra yaşasın ders bitti online oyun, biraz ıpad, biraz televizyon. tebrikler, nur topu gibi obez, asosyal ve donuk zekalı bir çocuğunuz oldu. içim acıyor cidden.
aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. bunun böyle olacağını tahmin etmiştim. eşime de gel dedim bu sene bu çocuğun okulunu donduralım, bomboş gezelim coşalım, evde karantinadaysak neşeli günler falan izleyelim, bak oğlum adile naşit, bak oğlum bu mevlana, bak yavrum bu rubens takılalım dedim. ben işimi yapayım, o bisiklete binsin, ağaca çıksın. hem bir sene erken gitti okula ne güzel olur. okul onaylamadı kaldık böyle.
kafanızı açtım ama durum kötü. biz şanslıyız, internet iyi, her tür aleti var, buna rağmen destek atıyorum. ekrandan anlaşılmıyor bir şey. millet ne yapacak, uçurum oldu çocukların arasında. zaten eğitimde son yıllarda iyice batırdık, e bu da tüyü oldu işte.
oğlum yabancı bir okul bünyesinde olduğundan eba'dan sorumlu değil. ama arada açıp bakıyoruz, kaynak videolar oluyor bazen, onları izlemek için. eba da ise durum daha fena. çocuklara her girdiğinde ve bir takım işler yaptığında puan veriyor. çocuklar bu puana göre okul sıralamasına giriyor. hiç giremeyen çocuk ne olacak?
daha da vahimi aynı şekilde eba'da iş yapan öğretmenlere de puan veriyor, öğretmenler orada puan toplamaya çalışıyordu inanın. durum gerçekten çok fena.
vesselam dediğim gibi, bunlar bizim evdeki yansımaları. zaten bu durumun yol açtığı sorunlar 5 seneye suratımıza yapışacak o zaman göreceğiz zaten her şeyi. sınıfta kalma kalktığından beri sokakta uzatılan mikrofonlara 6x5'e 35 diyen adamlardan, osmanlı'nın uçağı vardı elbette diyenlere kadar uzanan bir düz yol.