kimseler anlamıyor ancak benim dağınıklığımın bir düzeni var, aradığım herhangi bir şeyi başkasının dağınıklık olarak nitelendirebileceği bir düzenin arasından saniyeler içerisinde bulabiliyorum. daha önemlisi evimin dağınık kalması zihnimin toplu durmasına vesile oluyor ama dağınık olmayan bir ortamda yaşamak kendimi, "yorganın kenarları yatağın etrafına hunharca sıkıştırılmış otel odası konforsuzluğunda" hissetmeme sebep oluyor, bunalıyorum. düşünme, yazma, odaklanma yetimi kaybediyorum. ağzımın tadı değişiyor. samimiyetsiz...
ayrıca misafirliğe gitmek durumunda kaldığım evin dağınık olması kendimi daha güvende hissettiriyor. eve adım attığım saniye evin sağını solunu düzeltmeye çalışan ev sahibine selam ederim, yapma bunu.
tanım: kişiye göre farklı şekillerde nitelendirilebilen düzen ya da düzensizlik şekli. şahsım adına samimiyet.
huzur... müthiş dağınık bir insanım. sağ olsun erkek arkadaşım da benden ayrı kalmıyor bu konuda. pis değil ama dağınık işte... yani an itibariyle masanın üzerinde bir kutu tütsü, güneş gözlüğü, laptop, kulzos dergi, bomboş bir toz şeker kabı, şemsiye, kedi oyuncağı, yan flüt, bir adet nar, göz damlası, koli bandı, tealight mum, el feneri, deodorant, elastik sargı bezi, headset, bir sürü yarısı okunmuş kitap, kozalak, catnip, tarot destesi, mandalina ve yazmaya bile üşendiğim tonla ıvır zıvır var. evin geri kalanını siz düşünün... ve o dağınıklığın içindeki düzen beni huzura erdiriyor. toparlandığında ise aklımı yitirecek boyuta geliyorum, hareket etmek bile içimden gelmiyor. çalışamıyorum, düşünemiyorum. hatta bak burada da anlatmışım dağınıklık/#69711
şimdi bütün bu düzenimi "temizlik yapmak" adı altında bozmak zorundayım. üzgünüm sevgili zihnim. 1,5 gün kadar "vallahi çok düzenli insanlarız anneciğim" modunda takılmak zorundayız.
Düzenliliğin tersi, her şeyin karmaşık * şekilde durması. Oysa bana göre masamda duran kahve fincanı kitaplarımla birlikte bir düzen içerisinde. Veya yatağımın üstünde soğumuş bir şekilde bekleyen sıcak su torbam da yorganımla birlikte bir düzen içerisinde. Böyle daha güzel ama anlamıyorlar. Bardak mutfak tezgahında durmalı diye bir kural mı var? Ben masamda seviyorum.
masamda bilgisayarın iki yanında düğün pastası gibi dört dokunulmaz yığın vardı. zaman içinde üst üste yığılmış defter, kitap, evrak, fotoğraf, muhtelif notlar vs. aralarda kalan boşluklarda da her türlü kırtasiye malzemesi, fincanlar, çaylar şunlar bunlar. dışarıdan bakanın aklı yerinden oynardı. o yığınların neresinde ne var bilirdim. beş yıl önce not aldığım iki satırı bile aramadan bulurdum. yani kafamın içinde bir düzeni vardı o yığınların. herkes dağınık derdi. değildi.
düzen halinin ve düzenli olma baskısının beni çok gerdiğini fark ettim. iş hayatından ya da akademik ortamdan bahsetmiyorum. oralarda düzen tertip iyidir. günlük hayatımdan bahsediyorum. düzen beni geriyor.
geçen iki arkadaşla dışarıda buluştuk, sokağa çıkma yasakları başlayınca da onların evine geçelim dedik. davet ettiler ama önden bir dünya özür de dilediler, evleri dağınık diye. oysa bence bir evde huzur olduğunu gösteren şeylerden biri de evin dağınık olması, olabilmesi.
aşırı düzenli tertipli ev, bana ortalıkta ya bir temizlik hastasının ya da uzun süredir istediği gibi seks yapamamış mutsuz bir ev kadınının, daha büyük ihtimalle de her iki özelliği aynı bünyede toplamış bir kişinin var olduğu gerginliğini veriyor. ne kalkar bir bardak su alırım böyle evlerde, ne bir şey yemek isterim.
ama dağınık ev öyle midir, canını seveyim ben dağınık evlerin. bok götürsün ortalığı demiyorum; ama biraz tozlanmış kitaplık, koltuğun üstünde unutulmuş bir kıyafet ya da tezgahta bulaşık makinesine konmayı bekleyen kirli kadehleri görünce bir arkadaşımın evinde, valla billa mutluluk basıyor içime. ev dediğinde yaşanır yahu! ev dediğinde döker saçar insanlar istediği gibi. köşe başından gergin bir anne çıkıp da germez kimseyi, koltuğa domates sosu damladı diye.
dağınık ev, o evin içinde mutlu, rahat insanların yaşadığına dalalettir. mutlu insanların böyle meselelerden gerginlik çıkardığını hiç görmedim. mutsuz insanların ise mutsuzluğuyla yüzleşemediği için çalı çırpı* meselelerden gerginlik yaratıp sanki asıl derdi bunlarmış gibi etrafını da gerdiğine çok şahit oldum. dağınıklık üzerine yazayım derken, mutsuz insanlardan sakınmak için kullandığım bir işareti bıraktığımı fark ettim başlığa da. alıcısına şimdiden hayırlı olsun.