günün en beğenilmeyenleri
günün en çok girdi girenleri
günün en çok başlık açanları
tuttuğumuz şeyleri zamanı gelince bırakırız. hepsi bırakınca düşmez eline yapışır. daha zamanı var dersin beklersin. tekrar bırakmak istediğinde bırakamazsın çünkü tutmuyorsun. hepsini göster
Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek. Örnek kullanım: iz bırakmak. Leke bırakmak. hepsini göster
Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak. hepsini göster
Sahiplik hakkını başkasına vermek. Örnek kullanım: Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış. hepsini göster
Yanına almamak, yanında götürmemek. Örnek kullanım: Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim. (Atatürk) hepsini göster
Bakılmak, korunmak için vermek. Örnek kullanım: Eşyamı size bırakacağım. hepsini göster
Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek. Örnek kullanım: Başkalarına on ikiye veriyoruz ama sana onar kuruştan bırakayım. (M. Ş. Esendal) hepsini göster
Sınıf geçirmemek, döndürmek. Örnek kullanım: Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı. hepsini göster
Ayrılmak, terk etmek. Örnek kullanım: Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi. (P. Safa) hepsini göster
Kötü bir durumda terk etmek. hepsini göster
boşamak . Örnek kullanım: Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler. (Ö. Seyfettin) hepsini göster
Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak. Örnek kullanım: Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı? (R. H. Karay) hepsini göster
Bıyık veya sakal uzatmak. hepsini göster
Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak. Örnek kullanım: Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim. (R. H. Karay) hepsini göster
Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek. Örnek kullanım: Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı. (H. E. Adıvar) hepsini göster
Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak. Örnek kullanım: Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu. (C. Uçuk) hepsini göster
sarkıtmak . Örnek kullanım: Saçlarını omzuna bırakmış. hepsini göster
Engel olmamak. Örnek kullanım: Bırak, burasını benim defterimden okuyayım. (Ö. Seyfettin) hepsini göster
Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek. Örnek kullanım: Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı. (F. R. Atay) hepsini göster
Saklamak, artırmak. Örnek kullanım: Paranın bir kısmını bırakırsan rahat edersin. hepsini göster
Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek. hepsini göster
unutmak . Örnek kullanım: Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım? hepsini göster
Bir işi başka bir zamana ertelemek. Örnek kullanım: Gezmeyi haftaya bıraktık. hepsini göster
koymak . Örnek kullanım: Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı. (T. Buğra) hepsini göster
Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak. hepsini göster