1988 yılında piyasaya interplay ve electronic arts tarafından apple 2 için çıkan daha sonra commodore 64'e portlanan rpg oyunlarının atası fallout serilerinin başlangıcı olan video oyunudur. 1998 yılı nükleer savaş sonrası post apokaliptik dünyayı konu alan wasteland 2088 yılında Amerika'nın arizona eyaletinde geçmektedir. Çöl muhafızları olarak bölgede adaleti sağlamaya çalışırken çöldeki eşkiyalarla, çetelerle, mutant yaratıklarla ve makinelerle çarpışıyoruz. Hayatta kalma savaşı verirken gelişen olayları çözmeye çalışıyoruz.
Bu oyundan esinlenilerek serinin 2. Oyunu yapıldı ancak konusu biraz farklı olduğu için hayran kitlesinden çekinen electronic arts oyunu başka bir isim ile fallout adıyla piyasaya sürdü ve bambaşka bir serinin temelleri atıldı.
Bu kült oyunun arkasındaki brain fargo abimizin içinde ukde kalan wasteland serisi Kickstarter ile yeniden canlanıp üçleme olmasının kararı alındı. wasteland 2 2013 yılında çıktı. wasteland 3 ise 2019 yılında çıkması planlanıyor.
albümü sindirdim, wasteland oldukça güzel bir albüm olmuş.tema olarak artık tüketim toplumu eleştirilerini terkeden grubumuz; post-apokaliptik bir dünyanın portresini çiziyor bu albümde. riverside diskografisinde güzel bir yeri olacak gibi duruyor. gruba piotr grudzinski den sonra katılan yeni gitarist de gayet uyumlu güzel çalmış, yer yer melodileri bana anathema'yı anımsattı, sevdim.
gelelim parçalara...
1. the day after : parça mariusz duda'nın çıplak sesiyle albümün giriş parçası olma özelliğini taşıyor. hiç bir enstrüman ona eşlik etmezken vokalde sürekli reverb efekti artarak gidiyor, bazı synth sesleri de ona eşlik ediyor. güzel parça; ayrıca bu parçaya bir sonraki parçalardan birinde bir gönderme yapılıyor gibi... aynı güfte kullanılarak.
2. acid rain : bu parça albümün en progressive rock olan parçası kanımca. heavy riff ile başlayan parça; riverside'ın klasik haline gelmiş interlude bölümleriyle yardırarak devam ediyor. parça iki bölümden oluşuyor ve nakarat kısmı bence çok tatlı olmuş. ve parçanın sonundaki aaa kısmına bayıldım.
3. vale of tears : bu parçanın en çok düştüğü yeri sevdim. "wading thru the desert" kısmı, back vokaller ile çok güzel geliyor kulağa, hoş bir parça. davul ritmleri ön planda. inatçı, komplike, güzel.
4. guardian angel : hoş akustik bir parça guardian angel, ara gitar soloları çok iyi.
5. lament : işte favori parçam, albümde en çok bu parçayı sevdim. gitar riffleri olsun, ilk hafif solosu olsun, the day after'a gönderme yapan güfte olsun, sözleri olsun, çok başarılı buldum. ayrıca sondaki gitar solosu da oldukça iyi, çıkarıp çalmak istediğim parçalardan. sözler de anladığım kadarıyla bir baba tarafından; post-apokaliptik dünyada kaybettiği oğluna yazılmış. muhteşem.
6. the struggle for survival : biz cayır cayır emprovize de yaparız demenin başka bir yolu olan enstrümantal parça olmuş. iki bölümden oluşuyor yine. klasik riverside enstürmantallerini bilenler yabancılamayacaktır.
7. river down below : albümdeki ikinci favori parçam; akustik bir girişten sonra, 4/4'lük sabit bir davul ritmiyle güzel gitar seslerinin eşlik ettiği bir parça. sözleri çok beğendim "i don't have too many requirements, only one wish before you go" dizesi beni benden aldı. son solo çok melodik, çok tatlı. çıkarıp çalacağım ben bu soloyu.
8. wasteland : girişinde bas sesini kullanıyor mariusz ve ona akustik arpej çalan bir gitar eşlik ediyor, ilerleyen dakikalarda progressive bölümlerin bizleri beklediği, albüme adını veren parça. güzel.
9. the night before : piyano ile başlayan güzel bir ballad, sözler çarpıcı. albümün kapanış parçası olma özelliğini taşıyor. beğendim.
kısacası wasteland 50:47 sn'lik süresiyle, güzel bir hikaye barındıran; sıkmadan ardı ardına dinlenebilecek; riverside'ın kendine has progressive yapısını barındıran, yer yer melankolik öğeler içeren, hoş bir albüm olmuş. severek dinleyeceğim.
sizlere de tavsiye ederim.
puanım: 9/10
edit: gitar sololarını farklı farklı konuk gitaristler çalmış, şimdi öğrendim.
Mateusz Owczarek: vale of tears solosunu
Maciej Meller: diğer tüm gitar sololarını çalmış.