yıllarca kendisine ağır eleştirilerde bulunduğum siyasetçiydi fakat şu meral akşener olayından da anlıyorum ki türkiye'de soğuk savaş yıllarından itibaren günümüze iyice katmerlenerek gelen müesses gelenekçi-sağ düzen kendisini istemiyor; sırf bunun için kendisini desteklemek gerekir bence.
nedir bu müesses düzen, her zaman bir öteki yaratma derdinde olan, kutuplaştırıcılığı ve toplumsal bölünmeyi körükleyen, diyalog kanallarını kapalı tutan buna bağlı bir rant düzeni kuran karmaşık bir devlet içi parazit yapıdır hatta zihniyettir denebilir.
türk insanının kafasını kaldırtmayan ahmet hamdi tanpınar'ın, "Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor." dediği düzendir; kafamızı çalıştırtmayan düzen, demokrasi kültüründen yoksun yetişmemizi sağlayan düzen, bizi yıllarca pısırık yetiştirip incinmiş egomuzun namusunu "kurtarıcılık" gibi büyük meselelerle kurtarmamızı salık veren bu yolla aklımızı zehirleyen düzendir.
kemal kılıçdaroğlu nefret ettiğim islamcıları dahi ısrarla masada tutarak bir diyalog ve demokrasi kültürü oturttu ve bunu bize rağmen yaptı; ne olacaksa hukuk ve demokrasi temelinde olacağını kafamıza vura vura gösterdi, bizi hatta dinginleştirdi. toplumsal muhalefetin her bölümüyle barış temelli bir konsensüs kurdu; bunun için bile kendisini tebrik etmek gerekir.
belli ki bu durum soğuk savaşın gelenekçi-milliyetçi kanadıyla bağlantılı olan iyi parti'nin üst düzey yönetici örgütünü bayağı bir rahatsız etmiş ama yönetici kısımdaki irice bir bölümü oluşturan gelenekçi tayfa bunun altında kalacaktır. Bu yönetici kesimin iyi parti tabanını mhp tabanıyla karıştırdığını düşünüyorum; iyi parti tabanı milliyetçi ama mhp tipi milliyetçi değil yüzü batı'ya dönük, yusuf akçura'nın demokratik türkçü tanımına uyan bir milliyetçi tabanı var. bu gelenekçi tayfaya zafer partisi daha uygundur, kendilerini oraya atabilirler. meral akşener hatasından çark etmezse kendisi de bu gelenekçi tayfayla beraber tarihin tozlu sayfalarına karışacaktır.
neyse, bu müesses düzenin istediğini vermemek; diyaloğun olduğu, hukukun olduğu, barışın olduğu, demokrasinin olduğu, ötekinin olmadığı yeni bir türkiye yaratmak ve bu soğuk savaş artığı rant çetesini dağıtmak için en azından o yolda adımlamak için kendisini desteklemek gerektiğini düşünüyorum. görüyorum ki bu çetenin barışçıl sosyal-demokrat bir adaya dahi tahammülü yok ama toplum da bu artıklara cevap verecektir diye düşünüyorum.
Velhasıl, kılıçdaroğlu umarım toplumsal muhalefeti kaldığı yerden örgütlemeye devam eder ve halk tabanıyla beraber bu ağır süreci atlatır; Demokratik ve barışçıl Türkiye döneminin de perdesini toplumca aralarız.
Akşener ise ya eski gelenekçi-Milliyetçilikle tarihin çöplüğüne gider ya da yeni nesil demokratik-Milliyetçilerle geleceğin Türkiye'sinde yer alır.
Umarım yaptığı hatadan döner.
eğer dönmez de diğer kampa ( 3'lü parti ) seçimi hediye ederse Türkiye'de şuanki kötülük kurumsallaşır ve Nazi almanya'sı süreci başlar bunun vebalini de toplumca nesiller boyu öderiz.
Milliyetçiliği ağır basan yurttaşların da şunu bilmesi lazım, bir tek kendileri düşünmüyor bu memleketi ve bu memlekette kendileri yaşamıyor sadece.
O yüzden kendilerini gereğinden fazla yükün altına sokup ezmemelileri gerekir çünkü kendinize gereğinden fazla yük yüklerseniz insanlıktan çıkarsınız.
( tamamen benim görüşümdür size göre doğru veya yanlıştır; bilemem.)
aylarca beka, pkk terörist bay kemal diye bağırmaların, yandaş kanalların ve gazetelerin, o hezeyanları döndüre döndüre vermesinin, vatandaşın, futbol takımı tutar gibi şuursuzca cahilce parti tutmasının sonucu olarak bugün gittiği şehit cenazesinde saldırıya uğrayan siyasetçi.
en büyük rakibi gibi güçlü bir hatip değil. daha çok bülent ecevit tadında bir tür karaoğlan tadı bırakıyor damakta. vatandaşa "ananı da al git!" diyeceksin diye zorlasan en fazla "annenizi de alıp gider misiniz!" diyebilir gibi... haliyle bu efendi haliyle evlenilecek adam gibi duruyor. aman yok dur konu bu değildi.
lakin kurt bir siyasetçidir. ki bu yüzden deniz baykal'dan beri solun en büyük partisinin genel başkanıdır. ki o parti öyle lideri ne derse onu yapacak kişilerin toplandığı bir güruh olmasa da bunu başarmıştır. seçim kazanamadığı halde yerini korumuştur. vakti zamanında kendisinin aday olduğu istanbul belediyesine parti içindeki önemli rakiplerini aday göstererek tasfiye etmiştir. sarıgül misal. ya da muharrem ince'yi başkan adayı yapmıştır. ki onu da bu sayede tasfiye etmiş oldu. öyle ya da böyle, o partinin uzun süredir başında kalmayı başarmış bir adam kılıçdaroğlu. ve bu siyasete birazcık temas etmiş insanların bilebileceği üzere hiç de kolay bir iş değil. nitekim chp gibi demokrasiyle yönetilen partilerde üye olan herkesin o koltuk hayallerinde bulunur.
başarılı mı? bence başarılı. ama türkiye'de herhangi bir seçimden lider olarak çıkabilir mi? ihtimal vermiyorum. bunun için mansur yavaş gibi, ekrem imamoğlu gibi, muharrem ince gibi adamlara ihtiyaç var.
Ülkenin görüp, görebileceği en düzgün adamlardandır ama iyi bir siyasetçi midir, iyi bir insan olması yeterli midir, vb, gibi konuları daha derin tartışmak gerekir.
kedi olalı belki de ilk kez fare tutan siyasetçi. bir saatlik konuşmasını buraya bırakıyorum. uzun ama dinleyin bence. çünkü ana akım medya yayınlamaz böyle şeyleri.
Mansur'dan da İnce'den de daha doğru isim. Şu ikisinin cb olduğu bir ülkede mi bir işçi olmak istersin kk'nin cb olduğu ülkede mi? Birisi aşırı sağcı diğeri ulusalcı kimse kusura bakmasın sizin mideniz sağlamdır tuvalet terliği kemirmek istiyor olabilirsiniz ben tayyip gidince nefes almak istiyorum. Ha bana kalsa Ekrem'i aday gösteririm. Hem kazanma ihtimali daha yüksek hem daha ılımlı ikisinden de.
Kendisi muhalif türk seçmenini siyasetten uzaklaştırmak, iktidarın karşısında durabilecek her gücü tarumar etmek amacıyla koltuğunda tutulan bir saruman olsa gerek. Kendisinin içinde bulunduğu durumu başka bir açıklama bulamıyorum.
Bugün (bkz: alparslan türkeş) 'in eşini evinde ziyaret ederek, 'siyasi manevra' yapmayı, zamanı geldiğinde doğru yeri dürtmeyi öğrendiğini gösteren siyasetçi. mhp kanadından gelen yoğun tepkiler de bunun ne kadar doğru bir 'hamle' olduğunu ispatlar nitelikte.
'bu işleri' öğrenmek için biraz geç kaldı ama olsun; eldeki bir kuş, daldaki iki kuştan her zaman iyidir.
yok canım olmaz derken aday olmuş siyasetçi. bir ekmek için ekmelettin felaketi değil en azından. ve bu kez arkasında sağlam gibi duran bir birliktelik var.
işin açıkçası seçimin sonucu ne olur bilmiyorum. ama kemal amca seçilirse türkiye'nin ikliminin değişebileceğine dair inancım tam. yani en azından "hayt huyt!" uslüpsuzluğu son bulacaktır. hiçbir şey olmasa bile en azından bu olacaktır.
kendisi hakkında daha önce yazdığımda başka isimlere göre pasif bulduğumu anlatmaya çalışmıştım. ama şimdi fikrim o kadar da pasif olmadığı yönünde değişti. zaten çok fazla bir şey yapmasına da gerek yok gibi. nitekim en büyük rakibi yapabileceği her tür hatayı yapıyor zaten.
yani misal deprem oldu diye üniversiteler niye uzaktan eğitime geçer? neden gençlerin eğitimine sekte vurulur? hem de oy kaybetme riski göze alınarak. sebebi çok basit esasen. statta 50 bin seyirci bir araya gelince olanın daha fazlası milyonlarca öğrenci bir araya gelince olmasın diye. yoksa ne yapsın insan evi hatay'da iken istanbul'daki yurdu.
dediğim gibi, bu kez arkası sağlam duruyor. bakalım neler olup bitecek, hep birlikte göreceğiz.
Uygarlık tarihinin gördüğü en ahlaksız, en edepsiz, en kötü iftiralarına, yalanlarına maruz kalmış ve bu ahlaksızlığa karşı kendisiyle beraber ülkece yenildiğimiz, her şeyden evvel tertemiz bir insan.
Hakkını helal et, bu ülkeyi de affet ama bu iftiraları üzerine öyle bir yapıştırdılar ki, belli ki bu durumu, bu "anadolu irfanı" ile aşamayacağız. Hak ettiğin huzurlu yaşam için istifa et artık başkan.
Cehalete ve apartman dairesi karşılığı vatandaşlık verilen güruhun sözde oylarına yenildik. Sıkma canını.
Bakma sen bu tarihin en büyük manipülatörünün türlü yalanları, yalan propagandaları neticesinde seçimi kazanan kişiyi tebrik eden sözde demokrat muhaliflere.
Demokrasi , bu değil. Biliyoruz ve bu sonuca saygı duymuyoruz.
Git bu ülkeden, bizi de alırsın yanına belki.
Not : Tüm teolojik inanç sistemleri yeryüzünden silinmelidir.
Not 2 : oy vereceği parti hangisi olursa olsun, bile isteye oy vermeyen istisnasız herkesin vatandaşlık hakkı iptal edilmelidir diyeceğim ama, ama işte.
sıfır inançla desteklediğim kişiydi. bazı kişiler zorla aday olduğu için kazanamadığını iddia etse de durum çok daha farklı. aslında kazanmıştır. inançsızlığım da bu noktada başlıyordu zaten.
türkçe bilmeyen yavşaklara, ülkesini savunmaktan aciz gelip burda kıçını deviren orospu çocuklarına oy hakkı verilmesiyle kaybetmiş gibi görünmektedir. usulsüzlüklerle, yapılabilen bazı kaydırmalarla, üzerine de bu itoğlu it sürüsünü ekleyince kazanan kişi bu oyları aldı. yoksa bunlar çıkınca gerçek seçmenin oyuyla kemal dedemizin oyu 60'lar civarında.
derseniz ki sonuç değişmiyor. evet ben de bunu demeye geldim. bu şekil ile bu sonuç, kemal değil peygamber gelse değişmez.
bu kadar adamı getirip getirip bu seçime hazırlaması planlıydı elbette. günlerdir "aman arkadaşlar kimse eksik kalmasın, herkes oyunu atsın" diye suriyelilerin organize bir toplaşmaları vardı sosyal medyada. dua edenler mi ararsın, birbirini dürtenler mi ararsın. adam benim ülkemde kalmak için benden çok çalışıyor gibi görünüyordu. her neyse, 51'e 49 ise sonuç -tam bakmadım ortalama yazıyorum- kimse kazanmış değildir. kemal de kazansa kazanmış gibi olmayacaktı ama en azından bu sefer biz "bir şey deniyoruz" diyecektik.
elimde tek oyla sandıkta mal mal beklerken geçen günler... bu düzenden kurtulma ihtimalimin olduğu bir zaman dilimi daha gelince oğlum 17 yaşında olacak. bu mu demokrasi? sikmişim böyle demokrasiyi.
yazmak istemiyordum ama siniri de çıkarmak lazım mecbur...
söyledik ya, onca kez söyledik...
- anketlerde yavaş ve imamoğlu önde gidiyor, Allah rızası için yol ver şu adamlardan birine dedik, dinletemedik. (imamoğlu'nun davası, kürtler yavaş'a oy vermez vs.) burada da ekşi'de de onca kişiyle mesaj üzerinden tartıştık, dinletemedik.
- 2014'te kendisi aday olamadı, 2018'de de aday olamadı çünkü kazanamayacağını biliyordu. ancak bu sefer kazanacağını "öngördüğü" bir seçim vardı. ekonomi çok kötü, deprem felaketi var, sığınmacılar var, bu düzen böyle gitmez diye düşünüyor ancak "yine de bu halk bu adama oy vermez" dedik. yıllardır bu adam üstünde oluşturulan algı üst düzeyde, 1 tane akp'li bile gidip oy vermez dedik, dinletemedik.
- akşener masadan ne diye kalktı? o bile söyledi erdoğan karşısındaki en güçsüz aday kılıçdaroğlu diye. bırak bizi, o bile dinletemedi. masada babacan, karamollaoğlu, davutoğlu, uysal adaylığını destekledi, yüzüne karşı "anketler sizden yana değil" diyen kadına edilmeyen küfür kalmadı. sonuç? ne tbmm'de üstünlük sağlandı ne de kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilebildi. oy oranını toplasan %2 etmeyen siyasi partilere 40'a yakın da vekil verildi üstelik.
- bulduğu her fırsatta "gençlerin önü açılmalı" diyen 74 yaşında bir genel başkan... chp'yi yeniden kalkındıracak gençler yok mu chp'de? chp'deki politikacıların yaş ortalaması 150 de biz mi bilmiyoruz? 13 yıldır seçimlerde müthiş bir başarı elde etti de bizim mi haberimiz yok? insanlara "istifa mekanizması vardı ya eskiden" diyen birinin istifa etmeyi ağzına alamaması absürt bir durum değil mi?
ben 23 yaşındayım arkadaşlar. hatırlayabildiğim en eski siyasi figür bile recep tayyip erdoğan... bizim de artık iktidarı eleştirdiğimiz kadar muhalefeti de eleştirmeye hakkımız yok mu?
dürüst olması, çok iyi olması, nazik olması, kibar olması "artık" beni ilgilendirmiyor. anketleri dinlemediği için, bizi 5 yıl daha akp'yle baş başa bıraktığı için ben kendisine söyleyecek söz bulamıyorum. akp'nin oluşturduğu bu berbat ekonomik düzen içinde, milyonlarca sığınmacıyla aynı ülkede hayatımızdan 5 yıl daha gidecek...
74 yaşındaki pek muhterem kemal dede, piro dede, yorgun demokrat ya da adına ne derseniz deyin, bu saatten sonra dahi istifa edip gitmeyecekse ölene kadar kalsın partisinin başında. 2028'de yine aynı teraneleri yaşayalım.
Kendisi başarısız bir siyasetçidir. Chp'nin tüm kırmızı çizgilerini yok etmiştir. 11 yıldır chp lideridir ama sadece 2019'da yerel seçimlerde ekrem imamoğlu ve mansur yavaş'ın üstün gayretiyle ankara ve istanbul kazanılmıştır. Şu an muharrem ince seçimi kaybetti, adam kazandı dedi oy vermem diyenler kılıçdaroğlu'nun kepaze chp'sine oy verecek. Ülkede siyaseti tıkayan bir isimdir.
Sanılanın aksine liderlik vasfına sahip bir isimdir. Öyle bir psikolojik manipülasyon çalışması yapılıyor ki Kılıçdaroğlu adına halk üzerine, kendi seçmeni bile liderlik vasfı yok diyebiliyor adama karşı. kemal kılıçdaroğlu/#149631 numaralı girdide @iskiski 'nin bahsettiği gibi Chp'ye ve bence ülke siyasetine çok büyük katkıları oldu bu adamın. Her zaman sakin kalmaya çalıştı. İnsanımız genellikle TV'den öğreniyor. TV kanallarıyla birlikte sosyal medya aracı olan Facebook üzerinden (bkz: paint) ile yapılmış karalama kampanyaları da Kılıçdaroğlu'nu dibe çekmeye yönelik oluyor. Öyle ki ülkemizdeki 30-50 yaş arası cahil kesim, Facebook'ta gördüğü çoğu şeye inanırken, bu türlü şeyleri A Haber gibi kanallar da gerçekmiş gibi gösterince son kaçınılmaz oluyor. Gerçekte Kılıçdaroğlu iyi bir ekonomist ve iyi bir siyasetçidir. Kabaca Her 10 Tv kanalından 9'u Chp ve Kılıçdaroğlu üzerine oynayınca halk da bu yönde etkileniyor. Ayrıca başa geçmeyen bir insanın liderlik vasfından yoksun olduğunu anlayacak kadar zeki olan halkımız, aynı zeka örneğiyle gelse bile ''yönetemez'' demekten de geri kalmıyor. Medya gücü denen bir şey var ve bu güç sürekli olarak adamın üzerine oynuyor. Aynısını şu an ekrem imamoğlu 'na da yapıyorlar.
Mesela öyle bir ssk yalanı dolanıyor ki ortada inanılmaz. Üstelik bu yalana kabaca her 4 kişiden 3'ü inanıyor. Ağızlarda sürekli ''Kılıçdaroğlu Ssk'yı batırmış, ülkeyi nasıl yönetecek'' söylemleri dolanıyor. O kadar farklı şeyler ki Ssk yönetmek ile devlet yönetmek. Bunun bile bilincinde değiller. Allah akıl fikir versin. SSK yani sosyal sigortalar kurumu, sosyal devlet anlayışının en önemli parçalarından biridir. Asli görevi çalışan vatandaştan topladığı paraya (bkz: prim) ek devlet katkısı ile emekli aylıkları, sağlık giderleri gibi şeyleri karşılamaktır. Dolayısıyla bu kurum dünyanın hiçbir yerinde cahil deyişiyle kar, bilinçli bir vatandaş değişiyle fazla vermez, sürekli olarak açık verir. Yalnız bunun da bir istisnası var. Ek olarak Devlette bu harcamalara transfer harcamaları denir. Farklı sesler çıkmaması için istisnayı belirteyim, bu tarz kurumlar sadece ve sadece devletin ek katkıları ile fazla elde ederler. Aksi durumda fazla verilmesi imkansızdır. Özellikle de Türkiye Cumhuriyeti gibi kalabalık ülkelerde. Kaldı ki devlet kurumları kar-zarar olarak değil fazla-açık olarak değerlendirmeye alınır. Bunu da atlamamak lazım. Zira cahil kesim zarar-kar olarak bakıyor. Sanki bakkal dükkanı, dayısının şirketi... Ayrıca diğer bir husus, SSK'yı yöneten kişi, kurumu devletin koyduğu yasalara, yönetmeliğe ve iç tüzüğe göre yönetir. Yasalar dışında harcama yapılamaz. Buradan da SSK genel müdürünün devlet talimatları dışında açık ya da fazla verilmesi için çalışma yapması mümkün değildir sonucu çıkar.
Kılıçdaroğlu'nun yöneticiliği zamanında SSK açığı toplam 2 milyar 341 milyon lira idi. Eski parayla 2 katrilyon 341 trilyon lira. Yöneticiliği devrettiği zamanda ise toplam açık 1 milyar 111 milyon lira yani eski parayla 1 katrilyon 111 trilyon lira idi. Aynı dönemde, kadınlar ortalama 40 yaşında ve erkekler ise ortalama 45 yaşında emekli oluyordu. Yukarıda da yazdım. Emeklilik primleri ödemekle yükümlü bir kurum SSK. Ne kadar erken emeklilik o kadar çok gider yani açık. Bu aklımızın bir köşesinde bulunsun. Yanlış hatırlamıyorsam 2006 yılında SSK'nın çıkarılan yasalar ile devir işlemleri gerçekleşti. Bugünlere gelindiğinde ise devletin aynı görevi yapan kurumunun 2018 yılı itibariyle toplam açığı ise 22 milyar lirayı buldu. Aynı yıl içinde 34.5 milyar liraya çıkarak Cumhuriyet tarihinin açık rekoru kırıldı. 2019 yılı açığı ise 15.5 milyar liraya tekabül etti. Emeklilik yaşı ise kadınlar için ortalama 55, erkekler için ortalama 60. 65 yaşı bulan kişiler de mevcut tabii ki. Bu durum da kurumun daha az açık vermesine sebep oluyor. Buna rağmen eskiye nazaran çok daha fazla açık veriliyor.
Şimdi biz bu kurum beceriksiz insanlar tarafından yönetiliyor mu diyeceğiz? Tabii ki hayır. Adı üstünde sosyal sigortalar kurumu, devletin vatandaşa yönelik yükümlülüğüdür. Sosyal devlet anlayışının bir tezahürüdür. Ve bu tarz kurumların açık veya fazla vermesi, kurumun başındaki kişiden çok devleti yöneten iktidar ile ilintilidir.
"Yeterince karizmatik değil." muhabbetleri halen daha devam ediyor mu bilmiyorum ama bugünkü (tüik) hareketiyle milyonlarca insanın hakkını aramış ve akabinde siyasallaşmış, kabile tarım kültürünün esiri olmuş devlet kurumlarının kapısından geri çevrilmiştir.
Yürüyedur kılıçdaroğlu; bu ses sadece senin değil, halkın sesidir ve güzel günler yakındır.
Aklımdaki gibi bir helalleşme olamayacaksa gayet güzel gidiyor şu aralar.
Gazı kaçıp tatsızlaşan bim'in ucuz kolası recep tayyip erdoğan'a karşı yıllanan fransız şarabı gibi güzelleşen bir kemal kılıçdaroğlu var.
İdeal lider midir kesinlikle değildir; çok sever miyim sevmem fakat şunu belirteyim ki yenile yenile güreşmeyi de öğrendiğini görüyorum kendisinin. şu çok sert geçen günlerde türkiye'ye yumuşak bir geçiş yaratabilecek tek kişi şu anda.
Fakat türkiye'de 24 saat çok uzun bir süre olduğu için bu girdi de sonsuza kadar benim fikirlerimin yerini tutmayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti 'nin verdiği ikinci özgürlük ve iktisadi bağımsızlık savaşına ilaveten; kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları, doğa anaya saygı, eğitim ve hukuk reformu gibi alt alta 2627 madde yazabileceğim konuda umuduzun, hayallerimizin direği.
İkinci kurtuluş savaşımızın ideolojik lideri. Her şeyden önce tertemiz bir insan evladı.