HEMEN hemen 3,5 yaşında ki yeğen büyük bir yatağın üzerinde zıplarken yakalanır ve rızası dışında boğuşmaya başlanılır. boğuşulur, boğuşulur, kurtulmasına numaradan müsade edilir, o tam yatağın ucuna ulaşıp kaçacakken yakalanır, yatağın ortasına çekilir ve yeniden boğuşmaya başlanır. bu eylem bir müddet devam ettikten sonra yeğen artık dayanamaz ve ''sen beni oyuncak mı sanıyorsun ne? oyuncak değilim ben!!'' der ve güler.
bakalım bu sefer nasıl fantastik bir bahane uyduracak merakı ile:
-baba arabayi neden vermiyorsun ? - oğlum veririm, sana güvenmediğimden, arabaya acıdığımdan değil de... (zaman kazanma suskunluğu) -de ne ? - (oh be buldum bakışı) de köprülerin üzerinden aşağıya taş atıyorlar, sen geçerken atarlar, genç çocuksun kovalamaya kalkar kaza yaparsın, kavga edersin karakola düşersin -baba buna madalya ya.
uzman teyze kesret, uyandığında iki buçuk yaşındaki yeğeninin uyuduğu odaya girer. bir de bakar ki minik yeğeni yatağında oturmuş ve sabit bir biçimde camdan dışarıyı seyrediyor.
kesret: k yeğen: a
k: bıldırcınım günaydın. a: günaydın teyziş. (hala sabit bir biçimde dışarıya bakmaktadır) k: neye bakıyorsun bıldırcınım sen? a: havaya (hala sabit bir biçimde dışarıya bakmaktadır) k: ne var havada o kadar bakılacak? a: teyziş ben uyurken havayı süslemişler! (yüzünde kocaman bir gülümseme...)
kesret'in o an havanın sisli olduğu dikkatini çeker.
-baba ... ne demek?
- dur şimdi işim var. (çaktırmadan araştırıp öğrenir her ayrıntısıyla)
- az önce bir şey mi diyordun sen?
- evet baba. ... ne diye sormuştum.
- bak yavrum, bu konu hakkında değişik düşünceler var. kimine göre... (bütün tarihçesi ile bilgi verilir mevzu hakkında.)
adamın lügatında "bilmiyorum" kelimesi yok.
çalışmaya başladığımda sevgili halamla aynı şehirdeydim. haftada bir gelir, yemek yapar, sağı solu temizler, bekar evimi adam ederdi. sonra bir gün onu çok üzgün gördüm.
ll: hala neyin var? h: canım sıkıldı. ll: söylesene neyin var? h: gözlerim iyice kötü oldu, gözlükle bile görmüyorum. ona canım sıkıldı. ll: tak bakayım. h: (gözlüğünü takar) ll: ahahahahahahah h: ne gülüyorsun eşşek sıpası! ll: ahahaha h: ... (halam küser, kapıya doğru yönelir) ll: hala dur dur. camları düşmüş gözlüğünün. gel şöyle üzülme. h: vıyh! anammmm!
çok şeker kadındır halam. bir hafta boyunca boş çerçeve ile gezip kendi kendine üzülmüş.
üniversite yılları, halam ziyaretime gelmiş, hafta sonu ben bilgisayar başında oturuyorken, örgüsü elinde, gözlüğü gözünde, gelip arkamdaki kanepeye oturur.
h: larden ll: efendim hala? h: bir işin ödevin falan mı var? ll: yooo? h: o zaman şu küçük adamları açsana bakayım örgü örerken. ll: hangi küçük adamlar? h: oğlum hani şu adamcıklar var ya be! odun kesiyorlar, tarla biçiyorlar. ll: settlers'ımı diyorsun? h: aç sen ben bu derim. hah bu bu. sen oyna ben izliyorum.
1 saat sonra ll: hala yeter mi? h: ...
2 saat sonra ll: hala? h: ...
4 saat sonra ll: of hala ya sen de herkesin halası gibi pembe dizi falan izlesen olmaz mı ya? h: ... (ses çıkarmadan kalkar gider, küsmüştür halam, daha sonra bir şekilde barışılır ve settlers oynanmaya devam edilir)
okul yeni bitmişti ve az bir maaşla işe başlamıştım. o sıralarda babamların şirketine turkcell'den hediye olarak birkaç cep telefonu gelmiş ve babam iki tanesini eve getirmişti. zamanının pahalı telefonlarından ama... aramızda yaşanan diyalog:
k: versene baba birini bana.
b: olmaz.
k: neden ya? ver işte.
b: olmaz dedim sana, annene vereceğim birini.
k: ya annem ne yapsın onu? versene bana.
b: çok istiyorsan satayım sana.
k: baba size hediye geldi onlar. ne satması... hem hediye olmasa bile insan kızına parayla mı verir? senin parayla alıp bana vermen lazım. vallahi ayıp.
b: çok istiyorsan taksit taksit odersin. her ay 200 liradan 4 ay öde, senin olsun.
k: offf baba tamam, ama çok ayıp yaptığın.
*****
telefonu aldım babamdan ve dört ay boyunca söylene söylene babama ödeme yaptım. utandım da bu davranışından. insan kızına kendisine bedava gelen şeyi nasıl satar anlam veremedim. dördüncü ayda son ödemeyi yaptığımda aramızda geçen diyalog:
k: bitti çok şükür, ama hala kızıyorum sana. ayıp baba ayıp!
b: (cebinden 600 lira çıkarıp son verdiğim 200 liranin üstüne koyarak) al. senin bu paralar.
k: baba bu ne şimdi?
b: hayatta bedelini ödeyemeyeceğin şeylere merakın olmamalı. bu telefonu istedin. bedelini de ödeyebildin. demek ki hak ettin.
Yeğenim, annesi, benim annem, babam ve Ben; beş kişiyiz. Kahvaltı yapıyoruz.
Yeğenim ve annesi yan yana oturuyorlar.
Kısa bir sessizliğin ardından yeğenim durduk yere konuşmaya başladı :
- Ben küçükken çok merak ediyordum. Acaba kadın pipisi nasıl oluyor diye. Hep merak ederdim, banyonun anahtar deliğinden bakardım.
-...
- Sonra bir gün babam açtı bilgisayarından kadın pipisi gösterdi.
-...
- Benim de merakım geçti, artık banyonun anahtar deliğinden bakmıyorum.
5 saniye kadarlık bir sessizlik daha duyuldu, ablam kıpkırmızı, biz güleceğimizi zor tutuyoruz, dikkatim dağılsın diye tabağımdaki zeytinlerle oynuyorum.
5 saniye sonra yeğenimin çığlığı her yeri inletti :
- aaaaaaaahhh!!! Ne cimciriyon yaa??
- baba anahtarlığın üzerinde ev adresi yazıyor? - evet oğlum kaybedersem bulup getirsinler diye. - ama adresin yanında ev telefonu da var? - bazen evde olmuyoruz ya, gelmeden önce arasınlar diye. -... -... -anahtar kötü niyetli birinin eline geçerse, sizin evde olmadığınızı da kontrol edip evi soyarsa? -!
bir insan nasıl olurda 70 yaşına kadar bu kadar temiz kalabilir, ya da ben ne ara kirlendim? temiz kalabilseydim canımı daha mı çok yakardı hayat? yoksa dışarıdaki cehennemi görmezden gelirdim de içimde kendi cennetimi mi yaşardım bilemedim. allah seni başımızdan eksik etmesin babam.
sözlü olmasa da yazılı olarak gerçekleşmiştir. lisedeydim.
ben uyurken işten gelen babam, sabah ben evden çıktıktan sonra uyanmaktaydı. bu sebeple yüzünü göremez oldum bir müddet. para istemem gereken bir sabah onu uyandırmaya kıyamadım ve ona dilekçe yazdım.
şu sebeple şu kadar paraya ihtiyacım var şeklindeki dilekçemin sonuna "gereğinin yapılmasını rica ederim." ifadesini kondurdum.
eve geldiğimde parayı bulacağımı sandığım yerde bulduğum not: üst makamlara rica edilmez. arz etmelisin. bunu yapana kadar sana cevabım "allah versin."