Aslında bu konu sözlükte pek çok defa tartışıldı. genel kanıya katılarak sözlüğün bu yapısını ve oylamayı seviyorum.
benim merak ettiğim şey; sanat sepet gibi konularda, film, belgesel ya da ne bileyim kimya, tıp vs gibi konularda yazılan, işte bir sözlük için olabildiğince akademik girdilerin hangi temel fikirle eksilendiğidir? yani savaşı mı beğenmiyor, tarihini, mekanı mı beğenmiyor, filmin çekim tekniğini mi sevmiyor nedir?
zira "bok gibi film bence bu" düşüncesi orada olmaz ki, sadece filmin yönetmeninin, oyuncularının ya da çekildiği yılın yazıldığı bir girdi, "bence bu film dünyanın en iyi filmi" demiyor ki. normal olarak sözlükte bunun başlığı yok, benim bilgim var yazayım demiş kişi.
ya da şarkı veya müzisyenler için de geçerli.
ya da bir sanatçının hayatının anlatıldığı bir girdi? aynı sanatçının hayatının anlatıldığı bir kitaba, x kitabevinde göz gezdirip "bu ne lan, böyle hayat mı olur, peh" deyip yere mi atıyoruz?
şahsi fikirlerin yürütüldüğü girdilerin oylanmasını çok mantıklı buluyorum, konuşuyoruz, konuştukça öğreniyor, kim bilir belki gelişiyor, belki geliştiriyoruz. bilgi girdilerinin eksilerini cımbızla alıveresim geliyor gerçekten.
13 yaşındaki bir çocuk kendini neden nasıl asar sözlük. Nasıl olur haa. Nasıl. Aşık mı olmuş? Geçim derdi mi? Parasızlık mı? 13 yaş lan. 13. Onüç. Ne derdin vardı yavrum. Tamam meslek icabı ölüme, ölü görmeye alışığım, tamam da 13 yaş nedir arkadaş. Sapasağlam çocuk lan. Daha sabah top oynamış. Gitmiş ağaçtan meyve koparmış bir çocuk. Valla ben kendi çocuğumu seveceğim. Ne yaparsa yapsın kızmayacağım ve seveceğim.
Şimdi hep bi götü sağlama alma işi vardır ya hani. Emniyet kemerini taktıktan sonra hız yapmak, bir yere tutunup yükseklerden aşağıya bakmak, yakalanmayacağına emin olduğunda telefonla işletmek, nebleyim işte böyle şeyler.
Sorun şu; abi bu kuşlar, olur da kanadına kramp girerse filan, tutunacak hiçbir yer olmamasına rağmen düşerim korkusu yaşamıyorlar mı? Geçen gün önden 6, arkadan 8. katlı bir yerin balkonunda sigara içiyorum, karşıda da böyle zebellah gibi bir bina var, 10-12 kat arasında pencere pervazlarında oynaşan serçeler. Hop oraya aman buraya atlayıp duruyorlar, kanat bile açmadan. Ya olm kafan çarpar, takılıp düşersin, bir an başın döner filan, hiç korkmuyor musun?
Benim asıl merak ettiğim şey ise şu; hani uçak ilk kalktığında, türbülansa girip hafifçe irtifa kaybettiğinde, araçla giderken birden yer altı tüneline girince, lunaparkta gondola filan bindiysen düşüş hareketlerinde böyle bir için gider, yüreğin hop eder hani. İşte kuşlar yüksek yerden kendilerini aşağı atıp biraz düştükten sonra kanat çırpıp uçuyorlar ya, o düşüşte onların da yüreği hop ediyor mudur? İçlerinden eheheh diye böyle irtifa kaybedip yükselen var mıdır? hayır minnacığın yüreği misminnacık ya. o hop edişe kurban işte ehheh.
Ulan hayvanlarla konuşamamak çok üzücü be. Uzuvlarımı kaybetme pahasına hayvanlarla konuşabilmek isterdim. Nihayetinde iletişim hareketten daha özgür. Hey gidini.
İnsanların kendine yapılmasını istemediği bir şeyi, neden başkalarına yaptığı? Sonra kendilerine yapılmasını istemediği şey yapılınca neden zeytinyağlık yaptığı gibi kısır döngüsel şeyleri merak ediyorum *
burada neden 45 dakika uğraşılıp yazılan, ünlü bir sanatçı hakkındaki bilgi ve sanatsal yorum içeren bilmem kaç karakterli girdi, bir yazarın kendi nick başlığına yazdığı goygoydan daha az okunup, az yorumlanıp, az beğeniliyor?
bu halkın soru sorana ayar verme, ezme çabası nereden geliyor cidden merak ediyorum.
Bugün bir sitede hakim olmadığım bir konu hakkında kafama yatmayan bir konu ile ilgili soru sordum. "oo, o da bir şey mi, sen x görmemişsin" diye gelen cevapların haddi hesabı yoktu. e dostum konumuz o değil ki, ben cahilim zaten, onu da görmedim, haklısın, ama niye ayar veriyorsun?
reddit'te herhangi bir hobi sayfasına gidin, o kadar basit sorulara o kadar güzel ve anlayışlı cevaplar geliyor ki, cevap verenlerin yanaklarını sıkasım, "seni üzeni ben üzerim" diyesim geliyor. sonra kendi gerçekliğimize dönünce kapsülünden taze çıkan neo gibi hissediyorum.
eskiden neden "bu zamanda doğdum?" da diyordum. ama her şeye rağmen, yaşanabilecek çağların en iyisinde yaşıyorum galiba. gerçi şu da var:
“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana – sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece ‘daha’ sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi.”
şimdi 1400 küsür sayılı oda, dev bir saray, efenime söyliyim marmaris'te orda burda saraycıklar, topkapı'nın bir bölümü, orası burası neyse ne. yani tüm bunları bırakabilecek halde, öylece oturmuş, atılacak oylara göre hareket edeceğini nasıl düşünebilirim. buna nasıl inanabilirim? öylece kaderine razı, sonucu beklediğine, halkın iradesine razı, bir yandan da "hanım toplansak mı, ne olur ne olmaz" dediğine nasıl inanabilirim?
ben tatile gittiğimde 1 hafta otelde kalsam saçma sapan dağılıyorum, toplanamıyorum. döneceğimi bile bile. ya o. yarınlar olmamacasına, senelerdir. dile kolay kaç sene, kaç mekan. orada o koca sarayı bırakıp gideceğini nasıl düşünebilirim.
hayatım şu an olduğundan başka türlü olabilir miydi acaba, bunu gerçekten merak ediyorum. hatta şu an ben olmayabilir miydim?
mesela ankara başkent ilan edilmesiydi ben dünyaya gelir miydim?
ne alakası var demeyin, annem sivaslı, babam kayserili. bunların aileleri o ya da bu sebeple göç ederken neden ankara'yi tercih etti? mesela ankara başkent olmayıp küçük bir kasaba olarak kalsaydı, büyükbaba ve dedelerim kendilerine ankara'dan başka bir destinasyon seçmezler miydi? öyle ya daha büyük bir yerden bir kasabaya göç etmek görülmüş şey midir?
peki onlar ankara'ya gelmeseydi annem ve babam sırf ankara başkent diye ankarada kurulan bir üniversitede tanışıp evlenebilir miydi? belki kayserilinin oğlu istanbul'a sivaslinin kızı da izmir de okuyacaktı. ama ikisi de babalarinin ankaraya göç etme tercihinin belirleyiciliginde (dikkat edin onu da ankara'nin baskent olmasi belirledi) ankara'da bir üniversitede bir araya gelip beni yaptılar.
bu işin biraz eğlenceli kısmı, peki hayatımda ilk kırılma anı neydi ki bu beni şimdi bulunduğum hayata sürükledi?
bazı kırılma anlarım var, ve eminim bunlar yaşadığım şeyleri belirledi. (bkz: modalite sorunu)
bağzı insanların; bazı insanlarda bulunan yaşama sevincine ve bitmek bilmeyen enerjilerine tahammül edememesinin sebebi neydi ki ?
bağzı insanların sürekli dayanılmaz bir melankoliye sahip olmasının ve her konuda ağlamasının * sebebi neydi ki ?
psikolojik problemleriniz var ise kendiniz için de diğer insanlar için de bir uzmanla görüşün.
yok sadece ilgi çekmek ise; lütfen gidin, ruh emici gibi etrafta dolanmayın. salın bizi.
yahu o değil de bu yaşama sevincini sömürmek istemenizin temel sebebi ne gerçekten ?
Muhtelif yemek siparişi verme uygulamalarından restorana karar vermek için yorumlara göz atmaya başlayınca açlık hissinin kaybolması ya da "aslında çok aç değilim" noktasına varılması oranına dair istatistiksel bir çalışma var mıdır? Müşterilerin Menfi görüşlerini okudukça yemek yemekten vazgeçenler çoğunlukta olabilir mi?
Bilgi yalnızca güç değil aynı zamanda kuvvetli bir caydırıcıdır da.
Ps: Bilgi ve eylemsizlik ya da hareketsizlik arasındaki korelasyon kovuşturulsun derdine düştüm bir akşam üzeri.
bu siktimin pantolon bedenleri neden kimse anlamasın diye yapılmış ki acaba? olm yok ki böyle bi beden. her türden pantolon var bende. hiç birinde böyle şeyler yazmıyo. neden t-shirt alır gibi pantolon alamıyorum amk ben.
farklı isimlerle profil açıp, kendi kendine yorum yazıp, kendi kendine oy vermenin mantığı? hayır birinde çok ağdalı yazarsın, birini ergen gibi yazarsın falan azıcık zeka kırıntısı olur anlarım. acaba diyorum tam olarak yapılmak istenen de bu mu? iyice muamma yani.
yönetimdeki kişiler "kim favlamış ulan bir girdiyi?!" diye ya da "helal lan bizi kötüleyen girdiyi kötülemişler bakiyim kimmiş bunlar" diye düşünüp bir şeyler yapıp server, back-end, yazılım vs. girip kimin favladığına yahut kötülediğine bakmış mıdır?