1. üst edit: kesin olmamakla birlikte sandıkçı şükrü ve fedaileri (en önde oturanın şükrü olduğu öne sürülüyor)

    küçük not: filmine yazdığım girdiden sonra 2 kişi bana sandıkçı şükrü'yü sormuş. onlar için medar-ı iftiharımız, "türk robin hood'umuz"la ilgili bilgi gireyim istedim.

    sandık imalatı yapan, rize'de kendi halinde bir dükkanı bulunan, hakkında 'nin şiirini yazdığı, (yaşadığı yıllar her ne kadar kesin olarak bilinmese de) 19. yüzyılda yaşadığı bilinen türk robin hood'udur. cümleyi böyle bitirince heyecanlanma olduysa güzel, yazının devamını daha da iştahla okuyacaksınız demektir. heyecanlanmadıysanız, yazının devamı da sizi heyecandırmayacaktır. beklentinizi çok büyütmeyin.

    'nin eski adı , şimdiki adı olan mahallesindeki dükkanındadır sandıkçı şükrü. o gün mahallede büyük bir düğün olacaktır. şükrü, düğünleri ve kalabalığı pek sevmediği için düğüne kardeşini göndermiş, dükkanda günlük işlerini yapmaktadır. düğünde sebebi bilinmeyen bir kavga çıkar ve mahallenin zenginlerinden 'nın şükrü'nün kardeşini karnından bıçakladığı haberi şükrü'ye ulaşır. hemen düğünün olduğu meydana giden şükrü, kardeşini yerde kanlar içinde can çekişirken bulur ve bunu kimin yaptığını sorar. abdi ağa ise, şükrü'nün geldiğini görüp kaçmaya başlar. abdi ağa'yı bir süre peşinden koştuktan sonra yakalayan şükrü "bana yüzünü dön abdi ağa ve mertçe öl. bir korkak gibi sırtından vurmayayım seni." der. abdi ağa şükrü'nün elinden kurtulup gene kaçmaya başlar. şükrü belinden silahını çekip abdi ağa'yı sırtından vurarak öldürür. kolluk kuvveti (jandarma olduğu yazıyor çoğu yerde ama bu doğru olmayabilir) şükrü'yü yakalar ve şükrü sinop cezaevi'ne yollanır.

    sinop'ta cezasını çekmeye başlayan sandıkçı şükrü bir haber alır: mahallenin zenginlerinden , sandıkçı şükrü'nün karısı fadime'yle zorla evlenmek istemektedir. fadime "hayır" dedikçe, rüstem ağa daha da zorbalaşır (çoğu metinde fiziksel şiddet uyguladığı ve tecavüz ettiği de belirtilir). şükrü bu işe bir son vermek için sinop cezaevi'nden arkadaşları yarıdımıyla kaçar (sinop cezaevi'nden o zamana kadar kaçmayı başarmış kişi sayısı sıfırdır. şükrü bir ilktir). dağlardan geçerek görünmeden mahallesine geri döner ve rüstem ağa'yı vurarak öldürür. ve kaçmaya başlar. bir süre dağlarda saklanır, yöre halkından destek alır. kendilerini "sandıkçı şükrü'nün fedaileri" olarak tanımlayan birkaç kişi ile birlikte kâh dağlarda saklanarak kâh izbe köylere inerek kolluk kuvvetlerinden kaçak bir yaşam sürmeye başlar. çevre köyler sandıkçı şükrü'nün adalet dağıtmasını ister. o da bunu yerine getirmek için zenginleri, tarlalarındaki hasatı köydeki yoksullara pay etmek için zorlar. başarır da bunu. yoksul köylüler için sandıkçı şükrü artık "karın doyuran şükrü" olmuştur. ara sıra yardım ettiği köylüler kendisini evlerine çağırırlar. birer günlük de olsa yerleşik hayat özlemini dindirir böylece sandıkçı şükrü. bu özlem dindirmeler sıklaşır. bir süre sonra köy kahvesinde oturup çay içmelere kadar varmıştır durum. sandıkçı şükrü kendisini köylülerin koruduğunu düşünür ancak kazın ayağı ne yazık ki öyle değildir.

    yardım ettiği köylerden birinde, gene köy kahvesindeyken, köyün zenginlerinden biri sandıkçı şükrü'nün köylerinde olduğunu güvenlik güçlerine ispiyonlar. bir anda "etrafın sarıldı, teslim ol!" bağırışları duyulur. kahvede çatışma çıkar, şükrü çevresinde sağ kalan birkaç kişiyle birlikte dağlara doğru at sürmeye başlar. rize çevresinde barınamayacağını anlayan şükrü, 'un ilçesine gider. trabzon valisi ise o zamanlarda 'dır. kendisi, otoritesine büyük önem veren, halkı da vergi yüküyle kamçılayan bir zorbadır. şükrü'nün of'a geldiğini duyar duymaz peşine 500 paralı askerden oluşan süvari birliğini takar. süvarilerin başı, sandıkçı şükrü'nün haldoz'dan hemşehrisi sadık'tır. Of'ta bir köylünün evinde saklanan şükrü'nün gene etrafı sarılır. süvarilerin başı varilcioğlu sadık kendisine "şükrü, dışarı çık ve teslim ol. eğer teslim olursan, öldürülmeyeceğine şerefim üzerine söz veriyorum." der. şükrü bu söze güvenir ve tek başına dışarı çıkarak teslim olur.

    keşke böyle biteydi sandıkçı şükrü'nün hikayesi, "ne adammış be" diye sevineydik. ama böyle bitmeyecek ne yazık ki. teslim olan şükrü evden çıkar. şükrü'yü önlerine katmış süvariler de yola çıkar. amaçları, şükrü'yü kadir paşa'ya teslim etmektir. teslim olduğu evin bulunduğu köyden çıkarlar. tam izbe bir yere geldiklerinde, süvarilerin başı olan varilcioğlu sadık, sandıkçı şükrü'yü sırtından 2 kurşunla vurarak öldürür. şükrü kanlar içinde yere yığılarak son nefesini verir. kardeşini bıçaklayarak öldüren abdi ağa'yı sırtından vurarak öldüren sandıkçı şükrü'nün kendisi de sırtından vurularak hayatını kaybetmiş olur böylece.

    hikayede yararlandığım kaynakları ekleyeyim şuraya, sonra birkaç şey daha yazıp bitireyim. çok bile uzun oldu yahu.

    kaynaklar: 1 , 2 , 3 ve tabii ki ekşi sözlük (edit: haberexen linki açılmıyor, şimdi gördüm. google'da linkindeki kelimeleri aratırsanız linki bulup açabilirsiniz.)

    hikaye (daha doğrusu "masal" olmalı aslında bu) kulaktan kulağa yayıla yayıla büyük değişikliklere uğramıştır. kardeşinin bıçaklanarak öldürülmesi, sinop cezaevi'nden kaçışı ve varilcioğlu'nun kendisini sırtından 2 kurşunla vurması haricindeki bütün ayrıntıların yerleri ve hikayede kapladıkları alanlar değişiyor hemen hemen bütün metinlerde. köylülere yardım etmesinde ise, zaten fena halde naif bir kişiliğinin olması büyük etken. varilcioğlu'na inanması da bunu kanıtlar nitelikte. göt varilcioğlu sadık.

    son olarak aşağıya sabahattin ali'nin şiiri bırakıp balkona çıkayım artık hava almak için. sırtımdan akan terin haddi hesabı yok şu anda.

    "Sene 1341 nefsime uydum
    Sebep oldu şeytan bir cana kıydım
    Katil defterine adımı koydum
    Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz

    Sen üzülme anam dertlerim çoktur
    Çektiğim çilenin hesabı yoktur
    Yiğitlik yolunda üstüme yoktur
    Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz

    Çok zamandır çektim kahrı zindanı
    Bize de mesken oldu Sinop'un hanı
    Firar etmeyilen buldum amanı
    Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz

    Sinop kalesinden uçtum denize
    Tam üç gün üç gece göründü Rize
    Karşıki dağlardan gel oldu bize
    Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz

    Bir yanımı sardı müfreze kolu
    Bir yanımı sardı Varilcioğlu
    Beş yüz atlıylan kestiler yolu
    Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz"
    #49217 lake of the hell | 8 yıl önce (  8 yıl önce)
    0tanınmış kişi