insanın bütün fonksiyonlarını etkileyen hede. sadece yeme içme olarak bakıyorsanız, yanılıyorsunuz bence çünkü düşünmeyi, algılamayı, vücudu kontrol etmeyi; genel olarak beyni etkiliyor. beyinsiz bir insanın ne kadar işlevsel olduğunu 20 yıldır görüyoruz zaten di' mi =) şaka şaka, sonra mahkemelerde sürünmeyelim.
bayramdan önce başlayan hastalanma furyasından kaçtığımı düşünürken, halen içinde olduğumu ve vücudumun ciddi bir savaş verdiğini anladım. genelde öksürük, inceden ve ara ara yoklayan, çok da abartmayan ateş ve ateşe bağlı eklem ağrıları var çoğu insanın. neredeyse 100 yaşındaki anneannem bile öksürüyor 1 aydır. ben de arada cereyanda kaldığım için bünyenin bağışıklığını sıfır noktasına çekip işleri kolaylaştırmıştım. ama geçen haftaydı bu. öksürük yeni başladı, 3-4 gündür sadece geceleri ateş geliyor, gün boyu ise hiç uyumamış gibi yorgun olmaya başladım. ablam başımın etini yedi "covid olabilir, git test yaptır" diye ama ilk ve son kez covid olduğumdaki etkilerini iyi biliyorum; bu o illet değil. covid olduğumda, o kadar emindim ki, 2 gün bekleyip 3. gün kan ter içinde yürüye yürüye hastaneye gidip test yaptırmış, sonuçlar gelmeden kendimi eve kapatmıştım bile. hastalık seceremi dökmeyeyim ortaya şimdi, konuya döneyim.
uyku düzeni de boku yedi tabii bu arada. 1 tam gün atlamalı uykulara döndüm. "gece belli saatlerde gelen uyku atakları"nı da savuşturdum. bugün ise olay patladı ve ofiste sandalyenin üstünde uyuklarken bi' anda uyanıp "ben eve gidiyorum, iyi değilim" dedim. uyuklama sorun değildi burada; ekranda okuduklarımı tamamen yanlış anladığımı gördüm. beyin kendini aktif dinlenmeye çekmiş, vücut bi' şekilde otomatik işlerine devam ediyor (nefes alıyor, gözün gördüklerini beyne iletiyor, kol kaşınınca kaşıyor, tansiyonu ayarlıyor falan). beynin okuduklarımı nasıl çarpıttığı ise beni korkuttu: geçen hafta gördüğüm rüyayı okumaya başlamışım, baya da okumuşum 1-2 paragraf kadar. sanırım bunları algıladıktan sonra uyuklamışım ve kendime geldiğimde önümdeki sözleşmede böyle şeyler yazamayacağını, rüya üzerine sözleşme yapılmayacağını beynim anında fark edip silkindi. yani, uyanıkken rüya görmek nasıl bunu deneyimlememiş insanlar için şaka gibiyse, beynin kendini kapattığını anlamayan vücudun beyne gönderdiklerinin doğru olamayacağını anlamanız da o kadar korkutucu. bi' nevi halüsinasyon bence bu ama o kadar gerçek ki; beyin nerede olduğunu falan anlayamazsa, tamamen inanırsınız buna. olm, rüyamı sözleşmeye çeviriyordum diyorum. beynin vücutla aynı gerçeklik içinde olmadığının kanıtı resmen bu.
ne kadar yoğun bir dönemde olursanız olun, 3-4 saatlik derin uyku evresini 1 tam gün atlamayın. isterseniz koltukta, arabada, sığınakta uyuyun ama uyuyun. dış dünyayı algılayabildiğiniz kadar vücudunuzu kontrol edebiliyorsunuz ve beyin bunları doğru algılamazsa yaşayamazsınız.
uyku olayında en çok merak ettiğim noktalardan biri ise uykuya dalma süreci. insan müthiş yumuşak bir geçişle uykuya dalıyor ya çok acayip geliyor bana.
bir çeşit yakıt.
ben kendimi bildim bileli uykuyla garip bir ilişkim olmuştur. hatta kendimi bildim bileli lafını hiç bu kadar kendimden emin kullanmamış olabilirim.
çok kez vaktinden erken uyudum, vaktinden geç kalktım, gerekenden az uyudum, gerekmeyecek kadar fazla uyudum. düzene hayran olan ben, konu uykuya geldiğinde bir düzene neredeyse hiçbir zaman sahip olamadım.
sabah 5'te günümün başladığı zamanlar oldu, sabah 5'te günümün bittiği zamanlar oldu, aynı hafta içinde bir gün 4'te uyuyup bir gün 4'te uyandığım bile oldu. uykusuzluk yaşadım, uykulu hissettim, uykusuz kaldım, uyukladım, uyuyakaldım, uyuyamadım...
bunun sebebi her zaman farklıydı. bir şeyi uzun süre devam ettirmek konusunda kötü değilimdir ama bazı şeyleri upuzun süre devam ettiremem. uyku onlardan biri.
veya bilmiyorum, belki de sebep her zaman aynıydı.
bu durumdan şikayetçi olup olmadığımdan emin değilim. bu dengesizliğin işime yaradığı çok fazla zaman oldu, hala da oluyor ve olacak. yalnızca burada uyku ile ilgili düşüncelerimi saatlerdir uykusu olan, bunun son iki saatinde de uyumaya çalışmış bir zihinle yazmaya uğraşıyorum. ne kadar başarılı olduğum meçhul ama belki kendisini daha iyi anladığım bir zaman başka bir girdide buluşuruz.
1965 yılında 17 yaşındaki kolej öğrencisi randy gardner kendince, nasıl başa çıkacağını görebilmek için 264 saat yani 11 gün boyunca uyanık kalmayı denemek istemiş. ikinci gün gözleri odaklamayı kaybetmiş, daha sonra nesneleri dokunarak tanımlama duyusunu da yitirmiş. üçüncü gün randy artık karamsar ve koordinasyonsuz bir hale gelmiş. deneyin sonunda randy; artık bir konuya odaklanamaz, kısa zamanlı hafızasında problemler yaşayan, halüsinasyon gören ve paranoyak olan bir hale gelmiş. bu etkiler onda uzun vadeli psikolojik problemlere ya da fiziksel sorunlara sebebiyet vermememesine rağmen; uyku kaybı başkalarında hormonal dengesizlik, hastalıklar, ve çok afaki durumlarda ölüme bile sebep olabilir.
neden uykuya ihtiyaç duyduğumuzun net bir cevabı yok, ancak buna ihtiyacımız olduğu kesin.
yetişkinler gece 7-8 saat gençler ise 10 saat uyku uyumaya ihtiyaç duyarlar. dışarısının karanlık olduğunu belirten sinyaller ve vücudumuzun gönderdiği beynimize yorgun olduğumuzu belirten sinyaller sayesinde uykulu hale geliriz. uyku getiren adenosin ve melatonin gibi kimyasallar nefes alış veriş ve kalp ritmini yavaşlatır ve kaslarımızı rahatlatır. bu rem uykusu olmayan uykuda dna yenilenir, ve vücudumuz kendini bir sonraki güne hazırlar.
uykusuz kalmak bir çok vücut hasarına sebep olabilir. uykusuz kaldığımızda; öğrenme, hafıza, ruh hali ve refleksler etkilenir. uykusuzluk bazen iltiaplanmaya , halüsinasyonlara, yüksek kan basıncına ve diyabet ve obeziteyle ilişkilendirilen sağlık sorunlarına sebep olabilir.
insanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan fizyolojik bir durum. yerine göre çile olurken yerine göre huzurdur. bazen uykunun kendisi acı ve korku verirken bazen de acılarımızdan kaçmak için sığındığımız bir duraktır. sözlük ahalisine yastığa başını her koyduğunda huzurla uyuyabileceği uykular diliyorum.
“Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun der “Gorki, izahını Sartre yapar “ Uyursan gece biter uyuyamazsan sen” ,son noktayı Freud koyar “ Çok uyumak kaçmaktır , uyuyamamaksa yakalanmak”
Şu sıralar önemini iyice fark ettiğim, birkaç ufak detayla pek azının da aslında çok iyi yettiği eylem.
Tanımı kısacık bir cümleye sığabilecek bir kelime için biraz uzun bir girdi olacak söyleyeyim...
Neyse efendim, bu önemli olayın güzelleşmesi ve bizi de olumlu etkilemesi için birkaç maddemiz var:
-öncelikle aklınızda ne sorun olursa olsun “uyanınca zaten kafamda cevabı bulacağım” şeklinde uykuya dalmaktır. Burada amaç hem beyninize hem de benliğinizin çözüm sunma kapasitesine güvenerek “sorunlarla uyuyarak bile başa çıkabilirim ben” mantığının özünü kavramak ve kötü düşünceleri uykudayken kurcalayamadığımız için gerçekten önemli konulards mantıklı bir şekilde karar almak. Bunun birçok bilimsel araştırması da mevcut aslında. Yani burada kafamıza bir şey takılınca günlerce uykusuz kalmak yerine “ben bir uyuyayım da uyanınca çözerim zaten” cümlesini benimsemek gerekiyor.
-bu maddeyi ellerim titreye titreye,gözüm yaşlı yazıyorum fakat maalesef çok acı bir gerçek olarak kahve tüketimine dikkat etmek gerekiyor * kahveyi güne başladığınız ilk 5-6 saat içinde tüketmiş olmaya özen gösterirseniz uykunuzdaki değişime hayran kalacaksınız veya kafeinsiz kahve tercih etmeye başlamanızın zamanı da gelmiş olabilir. Burada ben kahve diyorum ama kafein içeren her şey buraya dahil.
-şu sıralar pek istemeden de olsa, evdeki diğer kedi benim yatağı işgal ettiği için önce kanepede yatmaya başlayıp, uyanınca ağrıdan sızlanırken bir gece dedim “ben yerde yatayım daha geniş en azından” (yastıklarım ve ben kanepeye sığamadık maalesef * ) yorganı halının üzerine serdim, başlarda bir sert geldi ama resmen masaj etkisi yarattı bu durum. Bir uyandım ağrı sızı kalmamış çok farklı bir hisle uyanıp “merhaba çiçekler, böcekler günaydın sevgili güneş ve hatta sevimsiz olsan bile sana da günaydın tuhaf komşu” iyimserliği vardı bedenimde. Bu maddeyi kronik yorgunluk, ağrı sızı ve uykudan uyanınca “kim dövdü lan beni” diye söylenenler için özellikle önerebilirim, geçiş süreci biraz zor olsa bile denerseniz, alıştığınız anda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Birde ben bu konuda yıllardır bir çözüm olmamış o ortopedik bilmem bir şeyli yataklara/yastıklara verdiğim paralara hayret ettim, bu kedi eve gelmese bir ömür bu konuda para harcardım belki tabii o ayrı konu.
-Birde şu var akşamdan kalma uykusu evet bunu da unutmadık, bunun için de çözüm çok basit aslında içtiğiniz her alkolün iki tek/duble/kadeh/şişe (direkt şişeyi her alkolde ağzınıza götürmediğinizi varsayarak yazıyorum bunu, mesela 2. Birayı içmeden önce gibi) arasında bir büyük bardak su veya soda içiyoruz. bu midenize ve alkole göre değişiyor biraz mesela rakı içerken çok su içince midem bulanıyor benim soda tercih ediyorum gibi, orası size kalmış artık. Yani bünyeye diyoruz ki “içme demiyorum kardeşim, sen yine iç ama bilinçli iç” bu şekilde o uyku haline sebep olan durumları yani daha doğrusu yorduğumuz organların kendine gelme hızını olumlu etkiliyoruz işte.
-evet bu madde azıcık bilimsel azıcık kişisel tecrübelerle birleşmiş bir şey, uyanır uyanmaz yapacağınız rutinler oluşturuyorsunuz kendinize “ilk iş sigara yakmak” gibi değil ama maalesef, kalktığınız anda en sevdiğiniz şarkıyı açıp o modumuzu yerine getirirken, şöyle birkaç vücudu esneten hareket yapıyoruz 3-5 dakika kadar sonra bir bardak su içiyoruz ** sonrası sizin günlük başlangıç rutininiz olabilir kahve/sigara, kahvaltı/çay, doğayı sev/kediyi öp, parka git/sallan biraz vs. Burayı tamamen hayal gücünüze bırakıyorum artık. •Rutin olarak belirli bir ağaca sarılmak sizi insanların gözünde deli yapabilir ama tüm negatif enerjinizi de alır, benden söylemesi.•
-son madde biraz kişisel gibi gelebilir ama bence çok da genel ve olması gereken bir durum, biraz ilk maddeyle de bağlantılı tabii esasında ama neyse, kendimizi kabulleniyoruz. Evet bu kadar. Ne kadar hata yaparsak yapalım doğru şeyler yaptığımızda kendimize duyduğumuz o saygıyı kaybetmiyoruz ve mesela diyoruz ki “olsun be kedi, bir yol buluruz/olsun be kedi, seni de böyle sevdik/olsun be kedi, üzüldüğüne değer mi ?” Ya da gün içindeki ufacık bir olumsuzluk için; “aman be kedi buna üzüldüğüne değer mi ? /tamam tamam sakin aç hadi üç beş komik kedi videosu izle” falan gibi motive kaynakları ve cümleleri belirleyip fiziksel ve mental olarak bu ufak şeylerin bizi etkilemesine izin vermiyoruz. İlla detaylara takılmak istiyorsanız da sizi mutlu hissettirecek detaylara takılmanızı ve bunları gözünüzde büyütmenizi tavsiye ediyorum, bir kediyi sevince saatlerce hatırlayıp gülümseyin mesela ya da sabah sabah koşturarak işe giderken temizlik görevlisine/güvenliğe/göz göze geldiğiniz hiç tanımadığınız birine “günaydın” dediğinizde size gülümsemesine mutlu olun, size cevap vermemiş olanlara takılmayın yani sanırım anlatabildim.
Peki Neden bu kadar olumlu bakmamız gerekiyor ? Çünkü “Psikosomatik ağrı” dediğimiz ağrı çeşidi olumsuz düşüncelerle beslenir, organlarınızın çalışmasından tutun da bir işi çözme becerimize kadar tüm gününüzü/gecenizi/uykunuzu/hayatınızı maalesef olumsuz şekilde etkiler, detaylarını ben bilmem burasını psikolog yazarlarımız açıklasın lütfen.
Şimdi “ne anlatıyorsun kedi ya, bunları neden uyku başlığına yazdın ?” Derseniz de, birincisi hayatlarımızın ortalama 1/3’ünü uykuda geçiriyoruz ve uyku gerçekten önemli, tüm gün yüklendiğiniz olumlu/olumsuz düşünceleri ve yararlı/yararsız tüm gıdaları bu süreçte yani uykuda tam olarak özümsemeye/arındırmaya çalışıyoruz.
ikincisi iyi bir uykuya sahip olamadığımız sürece fiziksel ve mental olarak asla kendimizi “tamam hazırım, hadi ne yapıyoruz ?/siz hepiniz ben tek ulen !” Gibi hissedemiyoruz.
Bu sebeple buraya yazdım, taşınması gerekiyor ise * buyrunuz, girdi tüm detaylarıyla burada ehehhe
Bu konuda şimdilik Söyleyeceklerim bu kadar.... Şimdiden iyi uykular ve günaydın^^
İşim sebebiyle hasret kaldığım. Herkes esnek çalışıyor, herkes home office çalışıyor derken hantallıktan uyku düzenleri bozulmuş. Meslek seçerken çok dikkatli düşünmek gerekiyormuş.
Türk olsun kürt olsun bu coğrafyanın insanı uykuya yatkın değildir. Ne hikmetse bizi farklı yollarla(teknoloji) uyutuyorlar.türk şiirine bakıyorum bu ruslar’ın puşkin’i halt etmiş. boş bir milletin insanları bu şekil şiir yazamaz.Doğu illerinde full tarım yapılıyordu.tarım dediğin sabah 4-5 gibi uyanmak lazım ki işleri bitirebilesin.trakya bölgesi yine öyle adamlar calışıyor.bunların meyvesi tahminen 20 yıl sonra çıkar.
Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu.
Örnek kullanım: Hiç kimse bir diğerinin yerine karnını doyuramaz, hiç kimse bir başkasının uykusunu uyuyamaz. (i. Özel)