bir arkadaş, "o doktorayı yaptığın daracık alanda, dünyada ilk 10'a giremeyeceksen boşa yatırım" demişti.
bu eleman -benim nazarımda- akıl almaz başarılara imza attı ve doktorasını, dediği kriterlerle bitirdi. tez hocalarının adları alanlarındaki wikipedia sayfalarında geçiyor. para da getiren bir alandaydı, yurt dışında yatırımcı bulup şirketini kurdu. rüya gibi.
diğer yandan -özellikle sözel alanlardan- o kadar fazla tanıdığım senelerce debelenip sonra bıraktı ya da onca çileden sonra -dandik bulduğu bir sonuçla- bitirdiğine lanet eti ki, yazık vallahi.
eşin dostun "çocuğa oda olsun" diye büyük eve geçerken sen hala ev arkadaşlarıyla, onlar hayatını kurarken hala öğrenci standartlarında. doktoranı uzattıran geçici işlerde, üniversitede mevsimlik pozisyonlarda kalıyorsun.
gençliğin heyecanıyla ilerideki maddi ve zamansal problemler ufak geliyor. çevredekiler yol alırken sen yerinde sayarsan batmaya başlıyor o kadar zeka, potansiyel, emek...
sadece sözele laf ettiğim sanılmasın. yıllar önce fen bilimleriyle ilgili şunu okumuştum. bırakayım
latincede öğretmek anlamına gelen docere fiilinden türeyen bir kavramdır. bu payenin sahibini gösteren doktor sözcüğü ise etimolojik olarak "eğitimli kişi" ve/veya "eğitmen kişi" anlamı taşımakla birlikte esasen "başkalarını eğitme yeterliği olan kişi" demek üzere kullanılır. kavram incil yorumlama safhalarında kilise bünyesinde, zamanla farklı şekillerde islam coğrafyasında, özellikle medreselerde kullanılmış olsa da bizim şimdi anladığımız şekilde doktora 17. yüzyılda almanya'da ortaya çıkmıştır.
doktora akademik eğitimin en son ve en yüksek düzeyidir (doçentlik, profesörlük vb. kadrodur, eğitim basamağı değildir). herhangi bir bilim dalında gerekli koşulların tamamını sağlayarak elde edilir ve sizi çalışma alanınızda söz sahibi yapar (en azından teoride böyle). maalesef hem dünya genelinde hem de türkiye'de kalitesi düşmektedir. bu eğitim aşamasının önkoşulu olan ahlaki sorumluluk göz ardı edilmekte, unvanın gerekleri bayağılaşmaktadır.