ithal küfür. küfrü nasıl bi seviyorsak artık, sanki bizde kalmamış gibi milletin lafına musallat olup dağarcığımıza da almış, üstüne bir de benimsemişiz ki rtük korkusuna sansür uygulanır hale geldi tv lerde. dünyada başka bir ülke var mıdır acaba anadiliyle alakası olmayan başka lisana ait bir sözcüğü, sansür gerektiren ya da hakaret içeren bir sınıfa dahil etme ihtiyacı hissetsin. hayır bizdekiler zaten eşsiz vurgulamalarıyla olsun, çeşit çeşit coverları ve versiyonları olsun, ''ayrı yazılan -de -da'' yerine kullanabilme özelliğiyle olsun başlı başına efsanedir teker teker. milli küfürlerimize sahip çıkalım.
ingilizce olan bu söz türkçeye direkt çevirmesiyle her ne kadar "sikeyim seni " anlamında ağır küfür içerse de bir defetme, başından savma, sinirini boşaltma, karşısındakine seni sevmiyorum, kaile almıyorum anlamında kullanılan bir tepki sözü olarak kullanımı yüksektir. kimi zaman bir şaşırmayı da belirtebilir, kimi zaman da birisinin bir şeyleri abarttığını veya kıskanıldığını da.
ingilizler arasında ise fuck me diye kullanılırlığı yüksektir.
örnek : sinirli, defetme vs - i dont like the way you do this man (bu işi yapış şeklini beğenmiyorum) + fuck you mate, i dont care what you think (siktir git, ne düşündüğün umurumda değil)
şaşırma, abartma, kıskanma vs - she came to me and gave her number (bana geldi ve telefon numarasını verdi) + no way, fuck you (hayatta inanmam, hadi oradan)
bilenin ingilizce bildiğini de sandığı sözcük grubu.
söyleyen kişinin hangi ulustan olduğu fark etmeksizin, ingilizce konuşulmayan bir ortamda söylenmişse fena şekilde eğreti durur.
aynı şekilde, ingilizce konuşulmayan bir ülkenin sınırları içerisinde yaşanmış şok edici olayların videolarında duyulan ''holy shit!'', ''motherf...'', ''Jesus!!!!'' gibi tepkiler de utanmaktan ağlatabilir. beirut ve tianjin patlamalarının videolarına bakabilirsiniz örnek olarak.