rüya görme yeteneğimde nirvanaya ulaştım. Tek bir kelime bile muhabbetim olmayan, cinsiyetini, adını sanını bilmediğim larden loughness nickli moderatörümüzü rüyamda gördüm. Rüya içeriği ise daha garipti. facebook kullanmayan ben facebookta bu nickli bir profille karşılaşıyorum ve yanımda ki arkadaşıma "aa bizim sözlüğün moderatörü yaşı da bir hayli varmış" vs. diye anlatıyorum. Çünkü ben diyim 45 siz diyin 50 yaşlarında biriydi fotoğraflarında ve saçları oldukça beyazdı.
Ne alakaydı hiç anlayamadım ama larden loughness sana sesleniyorum, rüyalarım çıkar benim. 45-50 yaşlarında, beyaz saçlı bir beyle alakalı hayatında bir gelişme olursa kulaklarımı çınlat lütfen.
Nadiren gördüğüm gerçekçi detaylara sahip rüyalardan biri.
Aynı ekipten olduğunu bildiğim üç arkadaşım sol önümde yarı yürür, yarı koşarak ilerliyoruz. Şehrin içindeyiz; trafik, araçlar, insanlar var.
Bir şey başımın arkasına çarpıyor ve yere düşüyorum. Çenem asfalta çarpıyor.
Yerdeyken başıma çarpan şeyin yoldan çıkarak takla atan bir otobüs olduğunu görüyorum. Tepemden geçerken dönüyor, motorunun sesini duyuyorum. Yere çarpıyor, asfalt üzerinde kıvılcımlar çarparak sürükleniyor. ilerideki arabaları parçalayıp savuruyor ve tabelalara çarparak durabiliyor.
Ayağa kalkıp kaza yapan otobüse koşuyorum. Etraftaki arabalar savrulmuş, bir tane sarı renkli taksinin kapısı kopmuş. İçindeki taksi şoförü hala hayatta ama... İki kolu da dirsekten kopmuş. Kapının olduğu taraftaki sol gözü yok; çenesi parçalanmış, yüzünde sallanıyor. Kolları olmadığı için emniyet kemerini çözememiş, tek gözü ile bakıp yardım istediğini belli ediyor.
Onu kurtarmaya çalışıyorum ama yırtılan kaportanın keskinliği nedeniyle başarılı olamıyorum. Adama yardım edemiyorum. Çevreden benzin, mazot ve antifriz kokuları geliyor. Etrafta kıpırdayan insanlar var, bazıları kendi imkanları ile çıkmaya çalışıyor, ayağa kalkmaya çalışanlar var. Etraftan koşup yetişenler de var ama şokun etkisi ile öylece bakıyorlar.
Sonra gücümün tükendiğini hissediyorum. Gözlerim kararıyor. O an henüz acı hissetmeye başlamamış olduğumu anlıyorum. Elimi başımın arkasına götürüyorum, sıcak kan ile ıslanıyor. Asfalta sürten çenemin acısı da hissedilmeye başlıyor.
Gözüm kararıyor ve yere çöküyorum.
Sonra her şey donuyor. Tüm hareketler, tüm insanlar, her şey.
Sevgi dolu bir ses benimle konuşuyor:
"Üç yerde hata yaptın. Önce kendi sağlığını kontrol etmeliydin. Ekip arkadaşlarını kontrol etmedin. Kurtulma şansı olmayanlarla vakit kaybetme."
Dün gece babam rüyamda ben çocukken bir iki sene yapmıştım gel sana boks öğreteyim dedi. Ve fındık toplamak için köydeydik, daha absürtü olamaz herhalde.
Dün akşam intihar edişine tanık olduğum kadın gece rüyama girdi. Evin içinde beyaz bir gelinlikle, mutsuz ve kızgın bir surat ifadesiyle geziyordu. Konuşmaya çalışsam da hiç konuşmadı. Sadece kızgın kızgın baktı bana.
Rüyalar hayatımda baya önemli yer tutuyor. Onları uzun zamandır yazıyorum hatta. Bazılarından ürksem bile kaydediyorum. Bir arkadaşım rüyalar konusunda çok derinleşmiş, baya okumalar yapmış. Ona yolluyorum bazen. O da bana gördüğü şeyler hakkında sorular soruyor. Kendimi anlamama yardım ediyor bir nevi.
Rüyaları dolayısıyla kendimi anlayabilmek için bir sürü psikoloji kitabı okudum. Bazısı çok formal ve kendi inandığı sembol ve mitlere göre değerlendiriyordu rüyaları. Bazısı ise gölge, kendimizin aksi, yansıması olarak gördüğünü, bazı yollarla rüyalarımız ile iletişim kurabileceğimizi söylüyor. Bana en çok Jungcu yaklaşım mantıklı geliyor. Her birimiz sınırlı duyularla, duygularla yaşıyoruz. Rüyalarda kaçtığımız, hasret duyduğumuz ya da ölesiye korktuğumuz şeyleri görebiliriz.
Benim öyle garip rüya deneyimlerim oldu ki, buna herkes farklı isimler veriyor. Kalbi temiz, üçüncü gözü açılmış vs. Mesela üç gece ardarda dizi şeklinde devam eden rüya oluyor. Devamını merak ettiğinden tekrar uyuyorsun. Sonra rüyanda yardım isteyen bir arkadaşını aradığında cidden zor durumda olduğunu duyuyorsun. Aynı şekilde ben de başkalarının rüyasına giriyorum ve arıyorlar. Cidden hissettikleri gibi çıkıyor.
İlginç çok rüyam var, en son olan ve cidden canımı sıkan bir rüyayı yazmak isterim. Benim kırsal bir bölgeden şehre gitmem lazım. Otobüsün olduğu alana koşmaya başlıyorum. Yolda kahverengi bir alan var ama yolun kendisi gibi, oraya koşarak dalıyorum, bom, bataklık ve gübre kokuyor, paçama kadar boka battım, ve bu halde otobüse yetişmem lazım. Neyse koşturarak otobüsleri buluyorum. Son model bir otobüs var. Adama soruyorum. Adam ''o sizin otobüs değil, bu sizinki '' diyor. Ve bana kocaman eski model bir kapaklı dolabı gösterıyor, raflı bir dolap. Bakıyorum, ciddi. Nasıl binilir buna, otobüs değil bu diyorum. O sadece dolabın altını gösteriyor. Altta tekerler var, otobüs dolap. İğrenç kokulu üstümle rafa yatmaya çalışıyorum ama öyle bir denge lazım ki düşmemek için, nasıl dayanırım buna diyorum. Sonrası yok, en son hatırladığım kendimi o rafta dengede tutmaya çalışmam. Bok kokulu bir rüya. Neyse ki hepsi böyle değil.
fazla bilim kurgu sevmemden dolayı en garip rüyalarım hep uzaylılarla ilgili olanlar herhalde.
bir keresinde uzaylılar beni gemilerine alıyorlar. içi bembeyaz bir gemiye biniyorum. uzun koridordan yürüyüp, ana salona geliyorum. upuzun ince bembeyaz ışıklı bir masa var odanın ortasında. ışık süzmesi gibi bir uzaylı masanın başında durup, elindeki kocaman rulo kağıdı yuvarlayarak açıyor masa boyunca. üstünde tarihler var. sonra bana anlatmaya başlıyor. insanlık şurada doğdu, şurada şöyle oldu, burada birinci dünya savaşı falan diyor. en sona gidiyoruz, burada da insanlık yok olacak diyor. bakıyorum yıl 2071. beklediğimden daha erken olacakmış diyorum. berbat matematiğimle kaç yaşımda olacağımı hesaplamaya çalışıyorum.
bir keresinde de kötü uzaylılar dünyayı istilaya gelmişlerdi. tüm canlıları bir şeyle enfekte ediyorlardı. enfekte canlılar renkli puantiyeli olup, sağa sola saldırıyorlardı. kırmızı, mavi sarı turuncu rengarenk puantiyeli tavuklar ve inekler vardı. rüya boyunca tanımadığım birileriyle kaçıp, saklanmaya çalışmaktan canım çıkmıştı. bir mikroskop bulsam da şu tavukları bir incelesem diye fırsat kollamaya çalışıyordum. köpekleri enfekte hayvanlara saldırmaktan vazgeçirip kurtarmaya çalışıyordum. of, çok yorucu rüyaydı yav...
Matt damon ile marsa gitmek. Şu marslı filminin çıktığı dönem görmüştüm rüyayı. Yuvarlak bir uzay aracının içinde yukarı doğru döne döne sürtünme kuvvetini aşıp fırlıyoruz atmosferden. (En son fizik göreli 7 yıl falan oldu napıyım o zaman da anlamıyordum zaten.) mars da tabii aynı filmdeki gibi çorak arazi... oturuyoruz bir taşın üstüne, ben: “mars da böyleymiş demek ki. e buraya kadar gelmişken aya da gidelim, sen bilirsin çok mu uzak buraya.” diyorum. Sanki astronot kıyafetleri içerisinde değiliz de böyle ankara’da bir kaldırım taşına çökmüş sohbet ediyoruz. Zaten matt de cevap vermedi uyandım sonra.
hemen hemen her gece 2 ya da 3 rüya gören biri olarak en ilginç rüyalarım 'lucid dream' olarak tabir edilen rüya gördüğümün farkına vardığım rüyalarım oluyor. hayatım boyunca 4-5 tane böyle rüyam oldu. genellikle de mantıksal olmayan gelişmeler ışığında 'bu gerçek olamaz. galiba rüya görüyorum. dur bir uçmaya çalışayım da rüya mıymış anlayayım' şeklinde ayağımı yere vurmamla birlikte semalarda süzülmek şeklinde gerçekleşiyor. son seferinde uçma eylemime bir seviye daha atlattım ve bu defa iki parmağımı dudaklarımın arasına yerleştirip ıslık çalma suretiyle * ejderhamı çağırdım. güzeller güzeli dehşetengiz ejderhamın üzerine atlayıp kısa bir dünya turu yaptık. hepsi iyi güzel hoş da uyanmak olmasa...
rüyamda batman, robin ve batgirl ile istanbul'un orta halli semtlerinden birinde rahmetli erdal tosun'u ziyarete gidiyorduk. Seksenlerden kalma esyalarla dolu bir evde otururken hep birlikte yanımıza erdal özyağcılar da geldi, bize katıldı. o sırada zerrin tekindor elinde tepsi ile bize kahve getirdi. kahveleri içtikten sonra batman efkarlandı ve balkondan atlayıp batmobile gitti. biz de sırasıyla atlayıp arabanın arka koltuğuna geçmeye çalıştık ama batman gaza basıp bizi beklemeden uzaklaştı. bir kac blok peşinde koşturduktan sonra yakalamanın mümkün olmadığını anlayıp yakınlarda bulunan bim'e girdik. batgirl "irmik helvası yapalım, güzel olur" dedim. malzemeleri aldık, ama depo kapısından çıkıp batman ailesinin ikonik kanca atan tabancaları ile baska bir binanın üzerine doğru uçtuk.
Yeri gelmişken ben de anlatayım. Bir gece, Abraham Lincoln ve Nikola Tesla'nın hayatlarıyla ilgili bir şeyler okurken, elimde telefonla uyuyakaldım. Sonra rüyamda aynı şekilde okumaya devam ediyordum ve bir sitenin sonunda "şu an bu kişilerin hayatını okuyorsanız, 1 hafta misafiriniz olacaklar demektir" yazısını görüyorum ve gülüyorum. Yine rüyamda telefonu kapatıp uyuma pozisyonuna geçiyorum derken dışarıda elektrikler, şimşekler, kıyametler. N'oluyo? falan derken odaya elektrikler saça saça kim gelse beğenirsiniz? Nikola Tesla... ama dış görünümü?? Abraham Lincoln. Yok efendim benden artık kopamazlarmış, biz bir bütün olmuşuz bilmem ne. Sonra odada farklı birilerini gördüm,bu kişiler problem yaşadığım insanlardı. Abraham görünümlü Tesla bey elektrik ata ata öldürüyo "bu mu?" "yoksa bu mu?" diyor. Ya "dur!" diyorum "yapma, etme!" yok. Neymiş, artık beni kimse üzemezmiş, izin vermeyeceklermiş. 1 hafta boyunca böyle her gece her gece geldiler ama ne muhabbetler ne şeyler anlatamam...
dersten sonra kendimi tuvalete zor atmıştım. ishal olmasam neyse de, çok fena bastırdı dersin sonuna doğru. sınıftan koşarak çıktım hoca da "nereye gidiyor lan bu mal?" şeklinde baktı arkamdan.
yerin 3 kat altındaki tuvalete zar zor yetiştim. tam boşaltım işlemine geçeceğim, bir baktım elemanın birisi tuvalet kabininin içindeki vileda kovasına kol gibi bırakmış. "hay yapacağın işe... hayvan herif deyip." kabinden çıktım ve yandaki kabine geçeyim dedim. sonra bir baktım o kol gibi olan şey aslında yılanmış. benden huylanıp tıslaya tıslaya gitti. yan kabinde de daha önce hayatımda hiç görmediğim köpek-alf-domuz melezi tuhaf hayvanlar vardı. "vıyk vıyk" diye üzerime saldırdılar. "hay s**** sizin yapacağınız tuvaleti, ağız tadıyla sıçamadım." deyip akademisyenlerin kullandığı tuvaleti kullanmaya karar verdim. etrafta kimse yoktu.
işimi gördüm ve elimi yıkayıp çıkmaya hazırlanırken 5-6 kişi daldı içeri. bir kadına doğum yaptırıp gittiler. bana da "sen hoca mısın da burayı kullanıyorsun?" şeklinde baktılar çıkarken. ben de "önce adam gibi tuvalet yapın lan!" dedim homurdanarak.
Rüya 1: rüyamın içinde uykumdan uyanıyorum yatağımın kenarına oturuyorum yaşım henüz on beş. gözlerimi ovuştururken şaşkın şaşkın etrafa bakıyorum. Yabancı bir evdeyim. Ama eşyalar bizim. Duvarlar pencere oda şekli vs farklı. Kapıya bakıyorum açık, Sakallı bi adam geliyor kapıdan beni seyrediyor. Panikliyorum uzanacağım kesici ya da dlici alet aramak için sağa sola bakkabiliyorum sadece hareket etmeme fırsat vermeden koşarak yaklaşıp bana tekme atıyor. Şimdiye uyanıyorum. Hiç korlunç bir rüya değildi gördüğüm ama uyandığımda kan ter içindeydim. Gittim mutfağa bir bardak su doldurdum. Rüyanın da şokundayım. Geri içeriye girdim. Bir baktım ki 15 yaşındaki hâlim oturuyor ve gözlerini ovuşturuyor. Halüsinasyon mu yoksa gerçek mi gördüğüm kişi diye merak ediyorum. O panikleyince ben de suratını tekmeliyorum ölüyor. Öldüğünü anladığım an bağırarak gerçek hayata uyanıyorum. –----—— Rüya 2: Bu rüyayı lise sona doğru gördüm. Rüyamda gardrobu açıyordum. Ortaokuldayken giydiğim gömlek bana saldırıyordu. Çeket koluna girdi abi yapma falan dediyse de dinletemedi. Çeketi gardroba kitledi. Ağırçekimde üzerime yürüdü. Ben tırstım tabi ama belli etmemeye çalıştım. Biraz dayak yedim gömleğimden. "Neden beni giymiyorsun, niye beni istemiyorsun" diye diye kovaladı. Evden çıktım sabahın 7si, o an açık olan sadece berber vardı. İçeri girdim abimin dövüş horozu sakal traşı oluyordu. Beni öyle görünce "hayırdır yeğenim" dedi ve havluyla suratındaki köpükleri sildi tesbihi falan da vardı bildiğin ağır abiydi. Sadece gösterdim uzaktan koşan gömleği. Arkasına diğer kıyafetlerimi de almış koşuyordu. Abimin dövüş horozu geç içeri dedi bana. Kendisi gömleği paramparça etti. Ötmek ile konuşmak arası bir sesle, başka isteyeniniz var mı dedi. Olaysız dağıldılar. Berber korkup kaçtı diye traş etmesi bana kaldı. Horozlar traş olmaz ki dedim bana saldırdı ben de elimdemi usturayla savunma yaptım saçma bir şekilde uyandım.
herkesindir çakır keyif bir hali var, binbir çeşit konudan konuşuyoruz. bu sırada yan apartmanın kapısından, sırtında gitarıyla mor ve ötesi'nin solisti harun tekin çıkıyor.
"hop! harun abi!" diye sesleniyorum. bakıp gülümsüyor. "bir derdim var şarkısı kafamın içinde yankılanıyor abi!" diyorum.
"dertlere bu kadar kafa takma." diyip yürümeye devam ediyor.
"ama dört senedir yankılanıyor abi!" diyorum sarhoş kelimelerle.
"ultravizyona(!) git mutlaka..." diyor ve hızlanıyor.
"vizyonumuz o kadar geniş değil be abi..." diye bağırıyorum arkasından.
almanya'ya gitmişim. kuzenimle markete gidiyoruz, abur cubur bir şeyler alıyoruz. sonra kasaya gidiyoruz. kasada bir kız duruyor 25 cent diyor. ben de buna karşılık hangisi diyorum, hepsi diyor. ben hepsi mi 25 cent Türkiye'de olsa falan fiyatta olur diyorum, kasada ağlıyorum. bana gülüyorlar. sonra çıkıyoruz. kuzenime burada djarum satılıyor mu diyorum. satılıyor diyor. tamam burada ucuzdur, gitmeden bol bol alayım o zaman diye cevap veriyorum.
Çok saçma olduğunu biliyorum, okuyup zamanınızı çaldıracak olabilirim ama, Rüyam’da bir mekâna giriyordum, mekân market tarzı ama sanki para değil takas sistemi geçiyordu. Dört arkadaşım ve ben sıra bekliyorduk elimde de iki paket tost ekmeği vardı, sıra bana geldiğinde kadına istanbul halk ekmek ambalajını göstererek, bu ekmeklerin gelecekten geldiğini söylüyordum ve bana karşlığında ne verebileceğini soruyordum. Başta kadın teklifi pek sıcak karşılamasa da ordaki e-sigara (vape) gözüme çarpıyor ve ekmek karşılığı onu istiyordum. Kadın tam elini uzatırken de bir anda vazgeçip, bana sadece gönlünden ne koparsa ver diyordum. Kadın etrafa bakıyordu ve masa altından aniden playstation 4 çıkarıp koca kutuyu masanın üzerine koyuyordu. Şoka girmiş bir halde “oğğhaaa laaa “ tepkisiyle aleti alıp, ellerindeki diğer ekmeklerle sıra bekleyen arkadaşlara, hadi çabuk çıkalım yürüyün diyordum. Dışarı çıkar çıkmaz arkadaşlardan birinin bir anda arabası spawn oluyordu ve hemen ona atlıyorduk. Daha kontak çalışmadan da markettekiler ekmeklerin normal bir tost ekmeği olduğunu anlıyor ve bizi kovalamaya başlıyorlardı. Arabayı kullanan arkadaşta sürüş esnasında tost ekmeği yiyordu ve virajlarda yan koltuktaki arkadaşa tutsana şunu diye veriyordu.
Buradan sonra ise aniden uyandım ve garip bir ruh hali ile kahve yapmaya gittim.
Uçak yolculuğundan korkan bi dayım rüyasında uçaktan düştüğünü görmüştü.
Olm böyle uçak hareket ediyodu, ben hostesi kesiyodum falan ee kalkıp bi şey isteyecektim ayağım tökezledi ee işte yerde çukur mu ne varsa artık düştüm aşşa ee ne eesi amk tekerleri falan tutmaya çalıştım da yetişemedim işte ucuyodum havada.
O gün bugündür saygı duymam kendisine. Böyle bi bilinçaltına saygı duyulur mu lan?! Can havliyle takımları tutmaya çalışmış bi de.
çok efsane hissettiğim bir rüyam vardır, burada da anlatmadan geçmeyeyim. kendimi görüyorum böyle, Ruslarla iş yapıyormuşum, gemiye mallar yüklenirken limanda oturmuşuz kart oynayıp votka içiyoruz (hiçbir şeyle karıştırmadan) . işte benim ağzımda sigara var , onunla birlikte konuşmaya çalışıyorum, ortada çok güzel bir sohbet dönüyor belli ve nasıl keyifliyim var ya .. ama işte bu tehlikeli bir işmiş, artık nasıl bir belaya bulaştıysam bu nedenle ben biryere giderken beni korumak için Sherlock (Benedict'in oynadığı) götürüyormuş. işte yolda silahlı çatışma falan oluyor, Sherlock bana siper oluyor sonra biz kurtuluyoruz ben kahramanıma sarılıyorum orada duygusal anlar falan. çok efsane rüyaydı ya, en son o gün o kadar keyifli hissettim.
almanya uçağına bilet almışım. uçağın kalkmasına ise daha 1 saat gibi bir süre var, ne yapalım bir şeyler alalım falan diyoruz. sonra bir yere giriyoruz su fiyatına bakıyorum 94 TL yazıyor, ben midem kazındı diyorum popkek tarzı keklere bakıyorum 64 TL yazıyor. sayıp sövüp çıkıyoruz. sonra tam uçağa bineceğiz, benim vizem yok ki ben gidemem diyorum. kapıdan geri dönüyorum.
Kızımla birlikte bir çiftliğe geziye gidiyoruz. Bir ahıra giriyoruz. İçeride birkaç inek ve çılgınlar gibi havlayan bir köpek var. Köpek çok vahşi. Adeta kuduz. Ağzından salyalar akıtarak saldırmaya çalışıyor. Allahtan zincirli. Biz ahırdan çıkacakken çaatt diye zincirini kırmayı başarıyor. Köpeğin hızına yetişemeceğimi bildiğim için kızıma kaç dedikten sonra ben köpeği korkutmaya çalışıyorum. Köpek ısrarla bana saldırınca köpeğe okkalı bir tekme savuruyorum. Köpek aldığı darbeyle 2 metre geri kaçıyor. Sonra ayağımdaki acıyı hissediyorum. Yavaş yavaş gözlerimi açıyorum. Bütün bunların rüya olduğunu o zaman fark ediyorum. Sağ ayak başparmağım kanıyor. Tırnağım çıkmak üzere. Meğerse ben, rüyamda köpek tekmeleceğim diye, uykumda duvara okkalı bir tekme savurmuşum. (İtiraf gibi oldu). Duvarda 1 mm kadar göçük yapmışım yaa.
Rüyalarım sürekli korkunç, çok zor kararlar vermem gereken, aşırı stresli, kaçış yolu olmayan yani her şeyin rezalet bir durumda olduğu şeyler oluyor ve hatırlayamadığım kadar uzun süredir bu tür rüyalar görüyorum. Uzun süredir bu tür rüyalar görüp, rezalet bir hisle uyanıyorum sanırım ilginç olsa gerek bir kaç örnek rüya vereyim.
Kötü bir iş adamı parasını ve gücünü kullanarak insanları ahlak dışı yöntemlerle zarar verip, evlerinden ediyordu ama bu işi gizli bir şekilde yapıyordu. Ben bu durumu gördüm. Kişi bana para teklif etti, kabul etmedim ama sonra it gibi ayağına gitmem gereken bir şey oldu ve karaktersizlik yaptım ve gittim. kendimi aşırı derecede kötü hissetmeye başladım sonra bir süre azap çektikten sonra uyandım.
Sık gördüğüm bir rüya tipi ise iki ucu da bir ayrı beter olan ya insan hayatı ile kumar ya insanların geleceği ile ilgili yada başka değerler ile oynadığım kumarlardan oluşuyor ne yaparsam yapayım kendimi rezalet hissediyorum.
Psikoloji ile ilgili olan yazarlarımızdan bu durum ile ilgili bilgi alabilirsem çok güzel olur.
lisedeki eski din hocam ile ilgili rüya.
din hocamız, vücut olarak resmen ters üçgendi. o zamanlar sporcu tayfa olduğumuzdan, aramızda adama devamlı fitness kinayeleri yakıştırıyorduk.
o din hocam bir gece rüyama ,artık ne kadar bilinçaltımıza girdiyse, slimfit turuncu kazak altına da kargo şortla belirdi karşımda. vücut da yapılı. elinde bavul “Allah’a emanet olun” diyordu. ve o rüyadan birkaç gün sonra ayrıldı okuldan.
:(
edit:imla