ardından ilan edilen ohal ve ohal khklarıyla birlikte düşündüğümde, bayram olarak değil, milli birlik günü olarak hiç değil; sarıkamış harekatı gibi hüzün dolu bir gün olarak anmanın daha doğru olduğuna inandığım gün.
aradan geçen 3 yılda ohal ve khkların acımasızca ezip geçtiği insanlar hakkında deutsche welle türkçe'nin hazırladığı güzel bir yazı var (link ). ayrıca, tiyatro olarak nitelendirmeye devam ettiğim ve edeceğim o gün yobazite ve cehalet kurbanı olarak linç edilmiş gencecik çocukları, 5 günlük er olmasına rağmen müebbet hapisle cezalandırılmış gençleri, benim de aralarında olduğum birçok kişinin halen inanmakta güçlük çektiği, köprüde çekilmiş o kemerli fotoğraf ı, yandaş tuğgenerali göğsünden vurup öldüren niğdeli astsubay ömer halisdemir'i, khklardan sonra işinden, evinden, eşinden, çocuğundan ayrı bırakılarak adeta hayatı karartılmış binlerce insandan biri olan fatma görmez ve ailesini (vicdanınız kolaylıkla paramparça olabiliyorsa, buradaki 2 videoyu izlemeyin), hayatı o gün bitirilmiş yüzlerce insanı unutamıyorum. bu gidişle de ömrümün sonuna kadar unutamayacağım.
siyasetin, insan hayatının önüne geçtiğinin acımasız kanıtı.
videolardaki gaza getirmesi çok da zor olmayan bu karakteri yaşlarına rağmen gelişememiş tipleri hepimiz tanıyoruz aslında.
bunlar lise dönemimizdeki, sırf kavgaya adam çağırmak için ülkü ocağı denilen yerlere doluşan, milliyetçilik adı altında istenilen her şeyi yapmaya müsait piyonlar. hatırlarsınız, hepsinin abileri, sahip çıkar gibi görünüp ufak beyinlerini yıkayan sahipleri vardı o zamanlar.
bakıyorum da o tipler şimdi de aynı. yine milliyetçilik adı altında beyinlerini yıkayıp, istediği her şeyi yaptıran abileri var. çıkın diyor sokağa, öldürün hepsini. vatanı kurtaracaksınız.
hayatta başka hiçbir başarısı olmayan bu silik tipler, kendilerini erkek ya da bir işe yarıyor gibi hissettikleri için böyle davranıyor.
kafaları o kadar boş, düşünebilme ve muhakeme yeteneğinden o kadar uzaklar ki, söylendiği anda tankların önüne bile atlayabiliyorlar.
hepsi vicdansız, saygısız, tahsilsiz, eğitimsiz, saygıdan uzak ve gazla çalışan boş beleş adamlar.
bak kardeşim, sen savaşta değilsin. sen asker ya da bir şeyin koruyucusu değilsin. sen kimseden farklı değilsin. sen adam da değilsin.
biraz vicdanı olan adam, asker bile olsa, gerçek bir savaşın içinde de olsa, öldürdüğü tek bir canlı için kendini yer, bitirir. aksi halde bir şeylere inandırılmış, kandırılmış ya da insanlıktan nasibini almamışsındır.
kategorilerde "hayali olay" olaydı onu yapacaktım ama yok. bizim ortalama zekalı, "başımızdakiler dediyse doğrudur" fikrini ölene kadar savunacak halkımız tarafından iyice boku çıkarılmıştır.
boğaziçi köprüsü'ndeki yeni görüntüleri sosyal medyaya servis edilmiş acımasız tiyatro. eğer fazlasıyla vicdanlıysanız, aşağıdaki linke tıklamamanızı öneririm.
yaklaşık 1 ay önce çıkartılan 696. khk (Kanun Hükmünde Kararname/#66862) ile bu görüntülerin faillerinin ceza alması olasılığı ortadan kaldırılmıştı, hatırlarsanız. hemen ardından bu videonun servis edilmesi, tesadüflerin ötesinde kirli çıkarların sokaklarda her gün kol gezdiği ülkemizde pek dikkat çekmemiş, haber kanalları birkaç cümleyle dahi olsa bu videodan bahsetmekten çekinmiş, korkmuştur. tarihe not düşülsün.
kafa kesen, aklını kaybetmiş, burnumuzun dibinde yaşamını sürdüren vandallara da laf edemeyecek, yargılayamayacaksak, insanlığımızı sürdürmenin hiçbir amacı ve anlamı yok:
kedi girince bile elektrikleri kesilen ülkede, prime time'da yapıldı. o an ekran başında olmayan var ise "ne oluyor lan?" diyerek televizyonlarını açsınlar diye uçaklar alçaktan uçtu, köprüler trafiğe kapatıldı. sağır sultan bile duysun diye ellerinden geleni yaptılar. düşün, televizyon izlemeyen benim bile haberim oldu.
neden böyle yaptılar? çünkü bu hainler çok emindiler başarılı olacaklarından. böyle bağıra çağıra, göstere göstere, haykıra haykıra, hem de prime time'da, "elimizi kolumuzu sallayarak ülkeyi alırız" dediler. şu vatan hainlerinin cüretkarlığına bakın hele siz.
e tabi adamlar kırk yılı aşkın süredir plan yapıyorlarmış. kendilerinden bu kadar emin olup prime time'da, göstere göstere darbe yapmaları da bu kırk yıllık çabanın ve onun yarattığı özgüvenin eseri. çok şükür ellerinde patladı. koca koca tankları sopalarla durdurdu kahraman halkımız. ne kadar gurur duysak az.
onbeş temmuz'dan öncelerine gittiğimizde, partinin iktidar olmadaki sıkıntısını görüyoruz, çünkü bu yeni "gelenlerin" "doktrinlerine uyan" kadroları yoktu, devlet kademesinde güvenecek, yaslanacak, iş kotaracak kadroları henüz kendi içlerinden devşirememişlerdi... bu nedenle var olanlar içinden kendilerine benzer, aynı yere bakan, kendilerinden daha iyi eğitimli, daha köklü kadrolara bel bağladılar, simbioz bir yaşam şekli ortaya çıktı; zaman içinde doktrinlerine uygun-kendileri gibi kadrolar oluşturduklarına simbioz yaşamın paraziter bir yaşama dönüştüğünü farkettiler, parazit yapıdan kurtulmaları kolay olmadı, bunun acısını hep çektik hep çekiyoruz.
15 Temmuz 2016'da TRT Haber Spikeri Tijan Karaşı'n Zorla Okutulan Darbe Bildirisi Bugün YouTube'den Herkesin Ana sayfasında Çıkmıştır Neden Çıktı çözemedim
"15 Temmuz 2016 gecesi, kırk yılı aşkın süredir devletin içerisinde örgütlenen bir İslami yapılanma, geçmişte gayriresmî koalisyon ortaklığı yürüttüğü başka bir İslami yapılanmaya yönelik bir askerîdarbe girişiminde bulundu. Bu darbe girişimi, Türkiye İslamcılığının iki farklı kolu arasındaki güç ve iktidar mücadelesinin silahlı çatışmaya ve potansiyel bir iç savaşa dönüşmesinden başka bir şey değildi.
Türkiye tarihini merkezle çevre, devletle toplum, Batılılaşma yanlısı elitlerle mütedeyyin halk kitleleri, vesayetçi rejimle demokrasi güçleri arasındaki mücadelenin tarihi olarak okuyan liberal paradigma, elbetteki bu darbe girişimini anlayamayacak ve açıklayamayacaktı. Oysa söz konusu tarihi, devletle Türk sağı arasındaki "antikomünist mutabakat" ve "dinselleşme" üzerinden okuyan bakış açısına göre her şey gayet netti: Emperyalizmin ve devletin, komünizmle mücadele adına ikbal kapılarını sonuna kadar açtığı siyasal İslamın iki farklı fraksiyonu, önce birlikte devleti ele geçirmiş ve yeni bir rejim inşasına soyunmuş, sonrada rejimin sahipliği üzerine bir güç mücadelesine girişmişlerdi."