1. 'e ait bir şiir. adlı kitabında yer alır.

    Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar
    Falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin..
    Külden martı doğuran odalıklar
    Ve kahyalar
    Kara pıhtılarıyla damgalanmış veznelerde dili
    Şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler
    Celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan
    Ey hayat rengini sazendelik sanan
    Yırtlaz kalabalık!
    Dinleyin bendeki kırgın ikindiyi,
    Hepiniz kulak verin.

    Güneşin
    Koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği
    Yazlar yok
    Yok artık altında suskun yolları saklı tutan
    Karla örtülmüş kırların kışı
    Gitti giden, yerine gelmedi başka biri
    Orada
    Duyumsatmadı kendini hiçlik bile
    Belli ki son yüzyılımız göğsümüzden
    Varla yok harman eden sesi uçursak
    Diye bize verildi
    Yetti bir yüzyıl böcekler ve otlarda
    Soluyuş izlerimiz silmek için

    Ne yesek
    Lokmaya vurulur gibi değil
    Yuduma gelmiyor içtiklerimiz
    Dernekler toplanıyor dışta tutmak için
    Kanat vuruşlarını yumuşak tutan etkeni
    Utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle
    Kapanıyor bilanço
    Top mermisi, kör testere
    Defalarca boyanmış çaput parçaları
    Sıkıştırdık günlerimiz arasına ki
    Serazat kahkahalar atalım
    Yapmacıktan nefretimiz
    Sebep olsun kavgamıza
    Bekleyiş arzından kovsunlar bizi
    Ne yemen biraz öncemiz diyelim
    Ne biraz sonramız meksika

    Canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız
    Yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça
    Üstü başı kükürtlü bu dünyadan
    Kancıklık
    Sıçradı çevirdiğimiz sayfalara
    Artık kimse bize haber vermeyecek
    Hemen şu tepenin ardında
    Saldırmaya hazır ve müsellah
    Bir düşman taburu durduğunu
    Çünkü gerçekten yok
    Böyle bir ordu
    Bir düşmanımız kaldı
    Kendi
    Dudaklarımız
    Arasında.

    Biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında
    Bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir
    Çırpını çırpını giden atlardan indik
    Girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına
    Zihnimiz, acizlerin şikayetleri sığacak kadar
    Kanırtılırken ses etmedik
    Öcümüz alınacak korkusuyla irkildik
    Kaldıysa bir soru içimizde
    O da birşey:
    Nerdedir yerle gök arasındaki ulak,
    Nerde biz? .

    Kimseden bir işaret gelmeyecek
    Bir melek kimsenin alnını sıvazlamazsa
    Söylemez size kimse dünyadaki ömrü boyunca
    Hiçbir insana yan bakışı olmayan kimdi
    Kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile
    Öğretmek için cephe nedir
    Kıyam etti
    Torunu kucağında
    Dönünce bütün gövdesiyle döndü
    Bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda
    Bir bilinebilseydi
    Nedir veche..

    Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar
    Sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden
    Omzunuzdan vaveyla heybesini atın
    Boşa çıksın reislerin, kahinlerin, şairlerin kuvveti
    Güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın
    Neydi söğüt gölgesinde gülümsemek
    Ağız dolusu gülmeden taşlıkta...

    kendi sesinden www.youtube.com/...
    #70142 adar | 7 yıl önce (  7 yıl önce)
    0şiir 
  2. 'ın bir şiiri.

    *****

    birden hatırladık seninle buluşamadığımız günleri
    gel ey büyük bakış yüce suskunluk gel artık beri

    kentleri ve kasabaları ve köyleri çevirdik senin adına
    kapıları tutmaktan artık herkesin nasır oldu elleri

    olsun daha da tutarız sen varsan düşüncemizde ama gel
    tutarız karaları ve denizleri ve yaşayan yürekleri

    kendin karşı koydun yaptığın saraylara zindanlara tellere
    yine kendin kullan artık kendi yaptığın tüfekleri

    bozgun bir şubat sensin, ekmek ve kan senden, ekim sensin
    nerende taşır büyütürsün nerende sonsuz gelecekleri

    hatırla, kendini hatırlat, o büyük haklılığı denize giden
    hatırla, karada ve denizde onardığın her yeri

    hatırla, karada büyük taşları üstüste kodun, hatırla
    yürüttün canalıcı denizlerde cesur gemileri

    "... senin hüznün bir yazgıdır, bir eski zamandır
    büyüksün artık büyük dirimine beni inandır

    bir değişmezlik sanırsın çoktan beri her şeyi oysa
    bir vakitler güneyde öyle kötü kullanılmış ki..."

    gecikmiş bilgeliğin yaşamış bir eski ağacı hatırlatır
    ki sen emzirirsin duyguyu, sen beslersin kalemleri

    sen yarattın, şendeyiz, suyumuz, toprağımız kanımız senden
    ey yüce bekleyiş, sanki bu kalın eller kimin elleri

    artık bize soluk ver, bizi besle, kendini hatırla
    ey biraz yavaş, biraz kutsal, beklerken az sevinçli

    seni bağışlamam çünkü ben büyük bir dirim taşırım
    çünkü ben ey derim ve severim ey demeyi bilenleri

    biz bir aşk nedir biliriz seninle, biz biliriz
    ey kim varsa orda o tek olanın adına çekin
    #31066 kesret | 8 yıl önce
    0şiir 
  3. 'nın 'i öven şiiri.

    -- spoiler --



    seccaden kumlardı..
    ...
    devirlerden, diyarlardan
    gelip, göklerde buluşan
    ezanların vardı! .

    mescit mümin, minber mümin...
    taşardı kubbelerden tekbir,
    dolardı kubbelere ?amin?...

    ve mübarek geceler dualarımız;
    geri gelmeyen dualardı...
    geceler ki pırıl pırıl
    kandillerin yanardı..
    kapına gelenler ya muhammed,
    - uzaktan, yakından ?
    mümin döndüler kapından...

    besmele, ekmeğimizin bereketiydi,
    iki dünyada aziz ümmet;
    muhammed ümmetiydi.

    konsun ?yine- pervazlara güvercinler,
    ?hû hû?lara karışsın âminler...
    mübarek akşamdır;
    gelin ey fâtihalar, yâsinler!

    şimdi seni ananlar,
    anıyor ağlar gibi...
    ey yetimler yetimi,
    ey garipler garibi;
    düşkünlerin kanadıydın,
    yoksulların sahibi...
    nerde kaldın ey resûl,
    nerde kaldın ey nebi?

    günler, ne günlerdi, yâ muhammed,
    çağlar ne çağlardı:
    daha dünyaya gelmeden
    mü?minlerin vardı...
    ve bir gün, ki gaflet
    çöller kadardı,
    halîme?nin kucağında
    abdullah?ın yetimi
    âmine?nin emaneti ağlardı.
    hatice?nin goncası,
    aişe?nin gülüydün.
    ümmetinin gözbebeği
    göklerin resûlüydün...

    elçi geldin, elçiler gönderdin...
    ruhunu allah?a,
    elini ümmetine verdin.
    beşiğin, yurdun, yuvan
    mekke?de bunalırsan
    medine?ye göçerdin.
    biz bu dünyadan nereye
    göçelim, yâ muhammed?

    yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet
    altın devrini yaşıyor...
    diller, sayfalar, satırlar
    ?ebu leheb öldü? diyorlar.
    ebû leheb ölmedi, yâ muhammed
    ebû cehil kıt?alar dolaşıyor!

    neler duydu şu dünyada
    mevlidine hayran kulaklarımız;
    ne adlar ezberledi, ey nebî,
    adına alışkın dudaklarımız!
    artık, yolunu bilmiyor;
    artık, yolunu unuttu
    ayaklarımız!
    kâbe?ne siyahlar
    yakışmamıştır, yâ muhammed
    bugünkü kadar!

    hased gururla savaşta;
    gurur, kafdağı?nda derebeyi...
    onu da yaralarlar kanadından,
    gelse bir şefkat meleği...
    iyiliğin türbesine
    türbedâr oldu iyi.

    vicdanlar sakat
    çıkmadan yarına,
    iyilikler getir, güzellikler getir
    âdem oğullarına!

    şu gördüğün duvarlar ki
    kimi tâif?tir, kimi hayber?dir...
    fethedemedik, yâ muhammed,
    senelerdir.

    ne doğruluk, ne doğru;
    ne iyilik, ne iyi...
    bahçende en güzel dal,
    unuttu yemiş vermeyi...
    günahın kursağında
    haramların peteği!

    bayram yaptı yapanlar;
    semâve?yi boşaltıp
    sâve?yi dolduranlar...
    atını hendeklerden -bir atlayışta-
    aşırdı aşıranlar...
    ağlasın yesrib,
    ağlasın selman?lar!

    gözleri perdeleyen toprak,
    yüzlere serptiğin topraktı...
    yere dökülmeyecekti, ey nebî,
    yabanların gözünde kalacaktı!

    konsun -yine- pervazlara güvercinler,
    ?hû hû?lara karışsın âminler...
    mübarek akşamdır;
    gelin ey fâtihalar, yâsinler!

    ne oldu, ey bulut,
    gölgelediğin başlar?
    hatırında mı, ey yol,
    bir aziz yolcuyla
    aşarak dağlar, taşlar,
    kafile kafile, kervan kervan
    şimale giden yoldaşlar!

    uçsuz bucaksız çöllerde,
    yine, izler gelenlerin,
    yollar gideceklerindir.

    şu tekbir getiren mağara,
    örümceklerin değil;
    peygamberlerindir, meleklerindir...
    örümcek ne havada,
    ne suda, ne yerdeydi;
    hakkı göremeyen
    gözlerdeydi!

    şu kuytu cinlerin mi;
    perilerin yurdu mu?
    şu yuva -ki, bilinmez-
    kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?
    kuşlarını, bir sabah,
    medine?ye uçurdu mu?

    ey abvâ?da yatan ölü,
    bahçende açtı dünyanın
    en güzel gülü;
    hâtıran, uyusun çöllerin
    ilık kumlarıyla örtülü!

    dinleyene, hâlâ,
    çöller ses verir;
    ?yaleyl!? susar,
    uğultular gelir.
    mersiye okur uhud,
    kaside söyler bedr.
    sen de bir hac günü,
    başta muhammed, yanında ebû bekir;
    gidenlerin yüz bin olup dönüşünü
    destan yap, ey şehir!

    ebû bekir?de nûr, osman?da nûrlar...
    kureyş uluları, karşılarında
    meydan okuyan bir ömer bulurlar;
    ali?nin önünde kapılar açılır,
    ali?nin önünde eğilir surlar,
    bedir?de, uhud?da, hayber?de
    hakk?ın yiğitleri, şehîd olurlar...
    bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı,
    yerde kalmazdı ruh... kanatlıydı.

    gözleri perdeleyen toprak,
    yüzlere serptiğin topraktı...
    yere dökülmeyecekti, ey nebî,
    yabanların gözünde kalacaktı!

    konsun -yine- pervazlara güvercinler,
    ?hû hû?lara karışsın âminler...
    mübarek akşamdır;
    gelin ey fâtihalar, yâsinler!

    yüreklerden taşsın
    yine, imanlar!
    itrî, bestelesin tekbîr?ini;
    evliyâ, okusun kur?ân?lar!
    ve kur?ân-ı göz nûruyla çoğaltsın
    kayışzâde osman?lar
    na?tını galip yazsın,
    mevlid?ini süleyman?lar!
    sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
    geri gelsin sinan?lar!
    çarpılsın, hakikat niyetine
    cenaze namazı kıldıranlar!

    gel, ey muhammed, bahardır...
    dudaklar ardında saklı
    âminlerimiz vardır...
    hacdan döner gibi gel;
    mi?râc?dan iner gibi gel;
    bekliyoruz yıllardır!

    bulutlar kanat, rüzgâr kanat;
    hızır kanad, cibril kanad;
    nisan kanad, bahar kanad;
    âyetlerini ezber bilen
    yapraklar kanad...
    açılsın göklerin kapıları,
    açılsın perdeler, kat kat!
    çöllere dökülsün yıldızlar;
    dizilsin yollarına
    yetimler, günahsızlar!
    çöl gecelerinden, yanık
    türküler yapan kızlar
    sancağını saçlarıyla dokusun;
    bilâl-i habeşî sustuysa
    ezânlarını dâvûd okusun!

    konsun yine pervazlara güvercinler,
    ?hû hû?lara karışsın âminler...
    mübarek akşamdır;
    gelin ey fâtihalar, yâsinler


    -- spoiler --
    #16104 thedirector | 8 yıl önce
    0şiir