bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
bayramın gelişini gün gün saydığım, alınan bayramlık kıyafetlerimi yanı başıma koyup bir an evvel sabah olmasını istediğim ancak bir türlü uyuyamadığım o günleri ne kadar çok özlediğimi hissettim bu sabah. en son ortaokulda iken heyecan duymuştum bayramlardan. sonrası gelmedi. gelmediği gibi kendime de bayramlık kıyafetler almadım. o zamandan bu zamana kadar hiç bayramlığım olmadı. yıllardır giydiğim kıyafetlerden kombin yapıp ziyaretlere gittim. ortaokuldan bu yana artık ziyaretlere de gitmiyoruz. büyüklerin yaptığı hataların vebali bizlerden çıktı, çıkıyor. biz aslında yoğuz!
dün bir heves edip, annemin uyumasından fırsat bilerek kızılay'a gittim. tıklım tıklım caddeler. mağaza önleri sigara içen adamlar, kadınlar dizgisi. çocuk seslerinin çirkinliği ve güzelliği karışmış gürültülü sokaklar, kaç yıl olmuş bir bayram öncesi çarşıya çıkmayalı. insanlar telaşlı, insanlar heyecanlı, insanlar dertli, insanlar kederli, insanlar mutlu, insanlar keyifliydi bir bayramı daha hep birlikte geçirebildikleri için onca sıkıntıya, borca, parasızlığa rağmen. kıyafet almadım. elim gitmedim. param da yoktu birkaç parça fazla alacak.
regli olduğum günden bu güne taktığım iki sütyeni halen kullanıyorum. kopçaları koptu yeniledim. kenarları yırtıldı diktim. yüzeyi yıprandı yamaladım. şu yaşıma geldim sadece iki sütyen kullandım. çünkü birkaç tane daha fazla almak istediğimde aynı modelden bulamamıştım. inanılmaz rahat olduğu gibi memelerime oturan en iyi sütyenlerimdi. bu böyle olmayacak deyip kendime kıyafet yerine bayramlık sütyen almak için bir iki mağazaya girdim.
çeşit çeşit sütyen modellerine bakıp bakıp iç geçirdim. o kadar güzel, tahrik edici ve kışkırtıcı modeller vardı ki, keşke alıp alıp giyebilsem. hangi modeli beğendiysem numarası yoktu. numarasını bulduğum modeller de uymadı göğsüme. ya güzel durmadı ya da cuk diye oturmadı. neden 70 beden var da, 65 ya da 60 beden yok? üst numaralı bedenleri alsam, davulun sesi uzaktan hoş gelir misali, yanıltıcı olacak. başıma geldi çünkü. katıldığım bir partide dans ettiğim kadın memelerimi çok beğendiğini söylemişti ve ardından avuçlamıştı. ancak avuçladığı an içinin boş oluşunu fark ettiğindeki suratı kaymıştı. kendime içecek alacağım bahanesiyle ayrılmıştı yanımdan. neyse ki, başka olaylar da var ancak daha sonra uzun uzun anlatırım. sonra pentiye girip bir model buldum. iki siyah bir beyaz aldım. renk seçenekleri olmalı. özellikle bordo ve koyu mor tonlarında olan sütyenler çekici kılabiliyor kadını. başka başka renkler de olmalıydı ancak siyah ve beyaz renk seçeneğinden çok da öteye gidemiyor. ya da daha büyük mağazalara gitmek gerekiyor. nihayetinde onca sene sonra ilk kez bayramlığım oldu. eskileri atıp yenilerini giyeceğim için mutlu mesut döndüm eve.
bugün ise sabah kalktım. duşumu alıp sonra aldığım bayramlık sütyenimi taktım. bir süre ayna karşısına geçip kendimi seyrettim. kaburgalarımı saydım. karnımın dümdüz oluşunu ve göbek deliğinin yanında gittikçe büyüyen beni izledim. siyah sütyen yakıştığı gibi de güzel durmuştu. çalıştığım iş yerime sütyensiz gittiğim günleri hatırladım. kıyafetler altında meme ucunu belli etmeyecek sağlam bir aksesuar bulur bulmaz atacağım dolaptan sütyenleri. böyle efil efil rahatlık bulunmaz hiç. giyinip çıktım banyodan. ev sessiz. annemin bayramını kutladıktan sonra bekliyorum abimi. annem evde ben köye gideceğim bayramlaşmaya. hem ölen abimi de ziyaret etmiş olurum. mezarlığa gider, dayımı, dedemi, amcamı, babaannemi, abimi ziyaret eder onlarla konuşur sonra tekrar geçerim. kimsecikler kalmamış köyde. baba tarafından çalınacak kapı yok. olsa da dönüp bakmıyorlar. anne tarafından sadece teyzelerimizi gezdik. varla yok arası. biraz kamburum çıkıyor. sonra kapı önüne çıktığımda şeker toplayan çocuk kalabalığını görünce mutlu oluyorum. yanlarına gidip her birinin bayramını kutluyorum. aklıma allahın belası kobra nejdeti getirmemeye gayret ediyorum. her biri çember olup poşetlerinde birikmiş şekerlerin çokluğunu gösteriyor. "abla bak, bu kadar şeker topladım."
sen kızsın, kızlar şeker toplamaz dedikleri için içimde yara olmuş çocukluğumu kırılan yanını sevdim. köyü de seviyorum. hatta buradan bir arsa alıp bir de ev yaptırıp yaşamak da istiyorum. lakin nasıl olacak? tek başıma köyde yaşatmazlar. dedikodusu, lafı, rahatsız edeni çok olur. ziyaret ettiğim evlerde bana sorulan soruların haddi aştıkça bir an evvel anneanneme gitmek istedim. "yakında evlilik var mı?", "hâlâ atanamadın mı?", "ne zaman öğretmen oluyorsun?", "hiç haber yok mu sağdan soldan?", "annen niye yok?", "seni isteyen var mı?" vs. vs. hepsini geçiştirdim. ben hâlâ kız olduğum yüzünden şeker toplamaya gidememenin sancısı geçsin diye uğraşıyordum, kolonya serpilirken avuçlarıma.
yalnızlığı bilirdim de kimsesizliği bilmezdim. bu bayramın gelişi tuhaf hisler yükledi böğrüme. hafif sızlıyor. köye gitme işi olmasaydı da keşke keltox'un peşine düşüp kamp yapabilseydim. şu an keltox'un yanında olmayı ve yaktığı o güzelim ateşin harını karıştıra karıştıra muhabbet etmeyi ne çok isterdim. bayramlık sütyenlerimle geçirirdim kamp keyfini. köyden daha mutluluk verici olurdu eminim!