empatik bireyler için panzehir olsa da, yapabilmeleri imkansıza yakın bir ihtimalde gerçekleşeceği için ne yazık ki ne kurtuluştur ne de çözümdür. zaman zaman duyarsızlığın kıyılarına gelip elini, ayağını o duyarsızlık denizine sokamadan tam ters istikamete doğru koşanlar, bir önceki cümlede ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır. empatiklik başlığını açıp yazayım istiyordum ama duyarsızlaşmak karşı köşeden el etti bana, buraya yazayım dedim.
çoğunluk adına en korkulan içsel düşmanlardan biri olarak görülüyor bu duyarsızlaşma mevhumu. karşı pencereden bakınca ise, hayat boyu yanımda olmasını isteyeceğim kadim bir dost görüyorum ben. her adımda kendinden başkasını düşünmeye programlanmış gibi duran beynini ve kalbini karanlıkla perdeleyen, yanında olup seninle sadece "hiçbir şey" hakkında konuşmak isteyen, acıma, vicdanlı olma ve iyi niyetli davranma gibi kalıpları paramparça etmek için yanıp tutuşan bir dostu olmayanlar için büyük nimet aslında. gel gör ki, gerçek hayatta işler bu kadar kolay değil. duygular bu kadar hızlı bir şekilde taraf değiştirimiyor veya ortadan kaybolmuyor. doğduğundan beri empatik olan birisinin bir anda duyarsızlaşmaya çalışması, iki kolu ve iki bacağı doğuştan olmayan birinin kollarını ve bacaklarını bir anda hissetmesiyle eşdeğer benim gözümde. zehri bu kadar uzun süre içine çekince insan, panzehir ona hemen etki etmiyor; bünyesi panzehiri kabul etmiyor kısa vadede ve zehrin etkisi artıyor git gide.
duyarsız insanlara hep kızdım ama hayatta kalmanın en iyi yollarından biri duyarsız olmakmış. öğrenmenin yaşı yok.