2023 seçimleri özelinde değerlendirmek gerekirse; kendisi için sürekli tekrarlanan "kazanacak aday" vurgusuyla ilgili birkaç tespitim var. evet, genel manada kazanacak aday değil. bunun nedeni iyi bir miting siyasetçisi olmaması yanında uzun zamandır kendisine karşı yürütülen kara propagandanın aşılamamış olması. iyi bir miting siyasetçisi değildir ama unutulmamalıdır ki kendisi siyasette ak partili isimleri canlı yayınlarda madara ederek yükselmiştir. kısacası sinik bir karakter de değildir.
türkiye'de demokrasinin işlediği tek makam kalmıştır, o da seçimde oy kullanmak. lakin sadece kullanmak. oylarınızın karşılığını bulması, korunması, doğru sayılması gibi noktalarda ise o demokrasi işlememektedir. kısacası bugün sadece oyunuzu kullanıyorsunuz ancak o seçimlerin de ne kadar demokratik olduğu tartışılır. kaldı ki seçimlerde türk halkının kendi geleceğine karar verme hakkı da artık ortadan kalkmıştır. 2023 seçimlerinde kaç yabancının oy kullandığı belli bile değildir. seçimin kazanılmasında "almanyayı iyi yönetiyor" diyerek erdoğan'a oy atan gurbetçilerin katkısı ise yadsınamaz. kısacası kendi kaderimize de ne kadar kendimiz karar verdik, tartışmalıdır.
bu noktada, değişen geleneklerden biriside her gerçek demokraside karşımıza çıkan liderlerin birbiriyle tartışmasıdır. kendisini seçmeninin gözünde yükselttiği profile uygun olarak, bugüne kadar erdoğan en azından benim hatırladığım kadarıyla hiç bir canlı yayında, televizyon yayınında tüm propaganda araçlarını elinde tutmasına rağmen karşı karşıya dahi gelmemiştir kılıçdaroğluyla.
anlattıklarımla paralel tekrar "kazanacak aday" konusuna dönecek olursam: sorun sadece kazanacak aday değil, aynı zamanda ak parti seçmeni gözündeki chp algısıdır da. bürokratların dahi kılıçdaroğlu'na oy veren güneydoğu illerini vurgulayarak kürtleri cahilce terörist olarak yaftaladığı ortamda iktidar seçmeni gözünde chp'nin adı zaten chpkk'dır. yani sorun sadece kazanacak aday değil, kazanacak partidir de. iktidar propagandasının işaret ettiği yönlerden birisinin sadece kılıçdaroğlu değil, chp'dir. kılıçdaroğlu'na duyulan öfke sanırım seçim sürecinde chp seçmenine defalarca "terör sevici" iması yapıldığını unutturuyor.
bu bağlamda chp'nin veya millet ittifakının adayı örneğin sürekli tekrar edilen mansur yavaş olsaydı, değişen çok fazla şey olmayacaktı. en az kılıçdaroğlu kadar, hatta ondan daha kötü bir miting siyasetçisi olan yavaş'ın ben oy oranının kılıçdaroğlu'ndan bile aşağıda kalacağını düşünüyorum. sadece milliyetçi cenahtan alınacak oy oranını devşirmek için yavaş isminin öne çıkartılması muhtemeldir ki farklı verileri de tetikleyecekti. güneydoğu'da daha düşük oy kullanım oranı veya destek gibi. yani denklemdeki veriler değişecek ama sonuç değişmeyecekti. burada özellikle yazmam gerekiyor ki; millet ittifakının en büyük hatası, ak parti seçmeninin "davasına" olan bağlılığını saçma sapan söylemlerle değiştirebileceğini sanması. yürütülen son derece yumuşak seçim kampanyası bunun kanıtıdır bence. mesela lgbti ve terör korkusu sürekli iktidar tarafından pompalanırken, sırf yabancı korkusu söylemiyle ata ittifakı %5 oy aldı. bunların yanında son iki haftaya kadar millet ittifakından gördüğümüz tek şey kalp işaretleri, mutfak videoları oldu. kısacası millet ittifakı atmosferi doğru ölçememiş, seçim kampanyasını doğru yönetememiştir. bunun da nedeni atmosferi yanlış okurken seçime kazanılmış gözüyle bakmış olmasıdır. işte kılıçdaroğlu adaylığının öne çıkartılmasının nedeni de budur. millet ittifakı tüm plan, program ve kampanyasını seçimi kazandıktan ne yapılacağına dair hazırlamış, bunu da zaten insanlara doğru anlatamamıştır. evet, kılıçdaroğlu kazanılmış bir seçimden sonra parlementer demokrasiye dönüş sürecinde tüm blokları bir arada tutacak en "doğru" isimdir. aday olmasının da nedeni budur. ancak evdeki hesap çarşıya uymamıştır. bunu da anladığımız kadarıyla ittifak içinde ilk gören meral akşener olmuştur. ancak gene söylüyorum; sürekli tekrar edilen mansur yavaş ismi de ancak ve ancak kazanılmış bir seçimde tüm bileşenleri bir arada tutacak yeterlilikte bir isimdir. kazanacak aday değil alternatiftir sadece.
bu noktada tekrar akşener'e dönmem gerekirse; bence akşener'in elinden tuttuğu ekrem imamoğlu türkiye'de popüler siyasiler içinde hitap ettiği kitle göz önüne alındığında erdoğan'ı yenebilecek tek adaydır şu an için. lakin chp içinde "trabzonlu müteahhid" imajı yüzünden ciddi bir güvensizlik olduğunu düşünüyorum kendisine. kaldı ki siyasi yasak ihtimali nedeniyle garip bir kıskacın içinde. bana kalırsa kendisine itimat gösterilmemesi yanında bu da ciddi bir çekince oldu adaylık ihtimalinin değerlendirilmemesinde.
bağlamam gerekirse; seçim atmosferi doğru okunamamıştır. seçim kampanyası baştan aşağı yanlıştır. seçim stratejisi kökten hatalıdır. zaten kazanılmış gözüyle bakılan bir seçim sonrası için sürekli vurgu yapılan ekonominin dümeninde kimin olacağı bile açıklanamamıştır; hatta millet ittifakına oy veren bir tane seçmen bile çıkıp "ekonomiyi düzeltmek için şöyle yapacaklar, planları budur" diyecek durumda değildir. dünya üzerinde böyle kazanılmış bir seçim yoktur muhtemelen. kısacası millet ittifakı ve kılıçdaroğlu çok uzun bir süre somut vaat sunamamıştır kitlelere. ancak bunlar tek başına kılıçdaroğlu'nun hatası da değildir.
ezcümle; muhalefet bir oyun kurmuştur ve bu oyuna en uygun aday kılıçdaroğluydu. lakin oyun planı yanlıştı ve gene belirtmek istiyorum ki bunun sorumlusu da tek başına kılıçdaroğlu değildir.