İş arayıp çalışma hayatına katılma niyetinde olup iş bulamama durumu.
Bireyin işsiz sayılması için çeşitli yöntemlerle sınıflandırmalar yapılsa da kişi kendinin işsiz olup olmadığını bilecektir. Örneğin ben, birkaç aydır farklı kanallardan (eş-dost dahil) iş arayan bir işsizim.
Bu süreçte iş hayatına, işçilere, işsizliğe ve liberal ekonomiye yönelik düşünme fırsatı yakaladığım bolca zamanım oldu. Toplumda, ağır şerefsiz bir kimse değilse işsiz bir bireye üzülmeyecek biri yoktur zannediyorum. Haline üzülüp işsiz kimseyi daha kötü hissettirecek saçmalıklar yapma ihtimalini bir kenara bırakırsak (işsiz'in de aşırı alınganlık hastalığına yakalandığı gerçeğini de koyalım bir kenara elbette) işsiz kimseye aklı başında hiçbir insan bu durumla ilgili kötü söz etmeyecektir. Fakat yine bu kimseler, işsizliğin olmadığı bir düzen olamaz mı, daha iyi olmaz mıydı, gibi sorulara götleriyle gülmek suretiyle "hadi oradan" çekecektir. Zira bu öncelikle zaten uygulanamaz bir şeydir sonralıkla da işsizlerin varlığı piyasayı dinç tutar, rekabeti artıracağından nitelikli işçi sayısı artar falan. Mevcut ekonomik sistemde işsiz kalan bir kimsenin işsiz kaldığı dönem boyunca kendini daha nitelikli hale getirebilmesi için zaten işsizlik onun için çekilmez olmamalı, iş aramayı bırakabilecek ekonomik gücü ve güvencesi olabilmelidir. Yani birbirini gösteren örümcek adam, kendini kuyruktan yutmaya başlayan yılan.
Peki bu külliyen sistemsel yalanı senin benim gibi işçi ve işsizler neden en önde savunup da "istemezük" çekiyor? Karbon ayak izi yalanına tutulmamızla aynı sebepten. Bir petrolcü şirketin çıkıp türlü kampanya ve hedef göstermeleriyle dünyada cılkı çıkmış durumda olan karbon salınımı senin benim gibi sade vatandaşında götünde patlamış oldu. Böylece hem bu karbonu allahına kadar gönderenlerin üzerindeki gözler nispeten azaldı hem de sade vatandaşa "karbon ayak izine dikkat ediyor musun? Ben şunu yapıyorum bunu yapmıyorum mutlaka dikkat etmek gerek" şeklinde beyhude iç rahatlatma seansları sunuldu. Doğayı aşırı sevip macfit'ten çıkmamak, yoga yoga deyip ölümüne plastik linklemek falan gibi. Tutarsız, bireysel çıkarcı toplumsal yıkımcı bir döngü.
İşsiz veya işçi kimse de ekonomi politikalarından ve diğer bok püsürden önce ilk olarak içinde bulunduğu konum, yaşam ve kuralların her zaman için olabilecek en iyisi olduğunu düşünmelidir, mevzu bahis sistemin sıhhati için. İşçilerin yılgınlığı ve hakları konusunda içinde bulundukları ataleti beton sol görse çatırdar, tekmil cihan amelelerinin ağzına sıçası gelir.
Elbette işçinin, bu durumda hakkını savunması bir işsize göre daha güçtür. Hak savunusunu sağda solda söylenmek olarak kabul ediyorum, fazlası değil. İşsizlik her ne kadar toplumsal bir mesele olsa da kimse herhangi bir konuda olduğu gibi bu konuda da toplum faydası için çalışmak zorunda değildir. Yine bireyin, toplum için yapabileceği en iyi şey ise her şeyden önce kendini öncelemesidir.