papa'nın hakim olduğu dönemlerde roma'da ortaya çıkan, daha sonra kolonicilerle latin amerika'ya kadar yayılan sanat formu. bu kadar geniş bir coğrafyaya yayıldığı için ülkeden ülkeye de farklı yorumlarla sunulmuştur.
o dönemlerde sanat, günümüzdeki gibi "biz, bizden önceki tanımıyoruz. yeni bir şey ortaya koyduk" şeklinde ilerlemediğinden; barok dönem sanatçıları, kendilerini rönesans sanatının varisleri olarak görmüşlerdir. ama rönesanstaki ölçülülüğün, adeta mühendislik yapar gibi sanat yapmanın aksine; barok dönem sanatçıları, romantikler gibi, tutkuya önem vermişlerdir. tabii bu tutku, romantiklerin aksine, sonsuzluğa duyulan bir tutkudur. çünkü barok, katolik kilisesi'nin kalbinde, roma'da filizlenmiştir. bu sebeple de katolik kilisesi'nin sanatsal arenadaki izdüşümüdür. rönesans ise, daha çok protestan zihniyetinin temsilidir.
baroğun sunum şekli her ülkede farklı olsa da, form her ülkede aynıdır. örneğin barok mimariyle yapılmış kiliselerde binanın ön tarafına önem verilir. gerek merdivenlerle, gerek sütunlarla, gerek taçlarla bu kısım öne çıkartılır.
ayrıca rönesansta matematiğin ve geometrinin mükemmelliğini sergileyen düz çizgiler barokta pek kullanılmaz. daha çok kıvrımlı hatlar tercih edilir. yani rönesans öklid geometrisi ise, barok hiberbolik geometri dir.