yapılmış en iyi çizgi roman uyarlaması film olmayı sürdüren destansı eser. geçen gün tekrar izledim. "izlerken ekran görüntüleri de alayım. neler aklımda kalmış, hangi sahneler beni doğrudan etkilemiş; anlayayım" diye düşündüm ama filmi bitirmem 4 saate yakın sürdü. 200'e yakın da ekran görüntüsü almışım, aklıma sıçayım.
filmin görüntü yönetmeni 1945 doğumlu philippe rousselot. kendisini interview with the vampire: the vampire chronicles, big fish ve planet of the apes'in yeniden çevriminin ilk halkası 2001 yapımı filmle hatırlarsınız. özellikle big fish'teki renk paleti romanı okuyormuş hissi yaratıyordu izleyicide. vampirli filmde hemen her karede o cansızlık ve solukluğu görebilirken, maymunların egemenliğinde saf kaosu görerek hissedebiliyordunuz. francis lawrence ise, filmi çekerken henüz 34 yaşında, klip yönetmeni olarak adı duyulan ama beyazperde için yetkinliği tamamen bir soru işareti halinde bir yönetmen. adam toy ama oldukça akıllıymış. rousselot ile çalışmaya filmin senaryosu yazılırken karar verdiğinden bahsetmiş. bu seçimin filme neler kattığına bakalım (bundan sonrası spoiler olabilir. en azından hellblazer'ı bilenler sonraki kısmı okusa daha iyi olur):
- spear of destiny'nin bulunma sahnesi : çukur, dişleri kırılıp dökülmüş bir ağza benziyor. el bu ağza girdiğinin farkında; ürkek, titrek ama meraklı. yavaş hareket ediyor ilkin, ağza girmeye başladığında parmaklar hızlanıyor. hem korku hem bilinmezlik hem merak hem de gücün karşı konulmazlığı tek karede. müthiş bir açı bu.
- geometri dersi : john neredeyse yere paralel durumda ama mimiklerinde ölümüne zorlandığına dair bir işaret yok. hatta, aynanın ve içindekinin ağırlığı altında bulunan 3 kişi daha çok zorlanıyor. duvardaki haç, halatla hemen hemen örtüşmüş durumda. solda yerde oturan beyaz saçlı kekonun tam karşısında açık duran yüklük kapısı ise, aslında umudu ve devamlılığı simgeliyor bence. aynanın geçmek zorunda olduğu pencere pervazı çıkış, yüklüğün açık duran kapısı giriş. odanın giriş kapısı "gates of hell"den biri iken, pencere pervazı "hell hole"lardan biri. kapıda duran rahip hennessy, olduğundan daha büyük, daha biçimsiz ve olmadığı kadar heybetli. john'dan bile heybetli, evet çünkü henüz cehennem kapılarından birinden içeri girmemiş durumda; durumdan soyutlanmış. rousselot'nun böyle bir açıyı filme yedirmesindeki amacın, sevdiği filmlerin sahneleriyle kafayı bozmuş benim gibi izleyicileri memnun etmek olmadığını biliyorum, evet ama gene de açık yüklük kapısının umudu (ve belki de arafı) ifade etmediğini bana kanıtlayamazsınız. gene müthiş bir açı bu. sonrasındaki boyut değiştirme , süzülme ve çırpınma beni bu kadar etkilemiyor.
- ilahi referanslar : çarmıha gerilme, kefaret ve havarilerin olduğu kiliseye giriş sahnesinden bu. zaten bir daha filmin hiçbir yerinde kilise gravürlerini bu denli geniş bir açıyla, her şeyi görebileceğiniz bir içsellikle gözlemleyemiyorsunuz. belirsiz , belirgin ama çarpık (ayakların yönü ve şekli doğrudan doğurganlığı ifade ediyor bile olabilir) ve saçlarıyla seçilebilen isa göndermesi çok başarılı. referans olarak tonla böyle ayrıntı var ama örneklere boğmayayım burayı.
- inanç mıknatısı : tanrı mıknatısı da olabilir bu. kısacık 5 saniyede kaç kere bunun gözünüze sokulduğuna bakalım mı? 1 , 2 , 3 , 4 . bu sahneyi "memelere bahın la" diyen ergenlerle aynı salonda izlediğimi hatırladım ve ürperdim.
- renk paleti : geniş açıda bile aynı solukluk ve yaşamsızlık görülebiliyor. bazen netliğe değil, hissin aktarımına ihtiyacı olan filmler izlersiniz ama "hiçbi' bok anlamadım" dersiniz. heh işte, constantine'in bazı sahneleri bunu söylemeniz için yapılmış adeta.
200 ekran görüntüsü böyle bitmez. önemli olduğunu düşündüklerimi açıklamasız olarak aşağıya bırakayım ben en iyisi.
- cebrail'in kokuşmuşluğu (1 , 2 ve tabii ki 3 ), kapılar ve diğer kapılar (1 , 2 ve 3 ), "welcome to my life" karizması (1 , 2 , 3 , 4 , 5 ve 6 ), gif başrolü olarak john (1 , 2 ve 3 ), en iyi cehennem tasvirleri (1 , 2 , 3 , 4 , 5 , 6 , 7 , 8 , 9 ), ambulans üzerinden cehennem tasviri (1 ve 2 ), inanç şakası (1 , 2 ve 3 ), görsel olarak terk edilmenin tezahürü (1 ve 2 ), adım adım two-face göndermeleri (1 , 2 , 3 ve 4 ), "bir sandalye sadece sandalye anlamına gelmez" açıları (1 , 2 ve 3 ), "into the light, i command thee" mükemmelliği (1 , 2 ve 3 ), cebrail'in -bu sefer- yüceliği (1 , 2 ve 3 ), saat ayrıntıları (1 , 2 ve 3 ), filmde "tek gerçek benim" diyebilecek tek karakter olan lu (1 , 2 , 3 , 4 , 5 ve 6 ), intihara eğilimli her insanın yapmak istediği (1 ), gitmeyi çok istemek ama gidememek (1 , 2 ve 3 ), sinema tarihinin en iyi fuck off'u (1 , 2 ve 3 ) ve 2 kara leke (1 , 2 ve 3 ).
eleye eleye bu kadara indirebildim. bu girdiyle hem kendime bi' hatırlatma bırakmış olayım (bi' daha böyle bi' şey yapmamam adına) hem de karakteri benden daha çok sevenlerin gözlerini yaşartmış olayım (bi' daha yaşarması için ellerinden geleni yapmaları adına).