bernadette ile ilk tanıştığım günü, daha dünmüş gibi hatırlıyorum.
her pazar günü yaptığım gibi, kiliseye yaklaşık otuz dakika kadar erken gitmiştim. kilisenin bahçesinde oturup kahve içmek, ardından da ayinden önce ufak bir dua etmek pazar ayini öncesi rutinimdi. kahve içerken de acaba olur da türkiye'de bir katolik kadın beni sever miydi diye düşüncelere dalardım.
bu günlerden birinde yine elimde kahveyle düşüncelere dalmışken birden bire karşımda belirdi. siyah bir tunik giyiyordu. tuniğinin eteği ne çok uzun ne de çok kısaydı. altına giydiği siyah renkli çorabı seçebiliyordum bu nedenle. gözlerimi hafifçe siyah ayakkabılardan yukarı doğru kaldırdım. bana gülümseyen kahverengi saçlı, ela gözlü bir kadın vardı karşımda. kırık bir türkçeyle bana selam verdi ve oturup oturamayacağını sordu.
"nerelisiniz?" diye sordum. kuzeylilere has aksanı türkçesine de işlemişti:
birlikte kahve içip konuşmaya çalıştıktan sonra kiliseye girdik. kiliseye girerken siyah başörtüsünü de giymişti. "yoksa aradığım muhafazakar kadını buldum mu en sonunda?" diye düşündüm içimden.
ayinden sonra, bana bir sanat galerisine gitmek istediğini ve onunla gelip gelemeyeceğimi sordu. ne benim fransızcam çok iyi ne de onun türkçesi çok iyi olduğundan yol boyu ingilizce sohbet ettik. çok fazla ortak yanımız varmış gibiydi.
onunla harika bir gün geçirmiştim. sanat galerisinden sonra bir öğle yemeği, sonra ufak bir ankara turu derken gün bitmişti. evine bırakıp ben de kendi evime döndüm.
onunla geçirdiğim tek gün o gündü. daha sonra onu ne kilisede gördüm, ne de telefonla ulaşabildim. adeta buhar olup uçmuştu. kiliseye de ilk gelişi o gün olduğundan benim dışımda kimse onu tanımıyordu.
onunla tanışmamdan bir yıl sonra telefonuma ondan bir mesaj geldi:
"merhaba! bir süredir fransa'daydım. türkiye'ye yeni geldim. müsait olduğunda görüşelim mi?"
bunca zamandır neredeydi? neden fransa'ya gidip tekrar geri döndü? sadece bu soruların cevabı için bile buluşmak istedim...