çok küçüktü ismail. yaşayacağı kocaman bir hayat, hayırlı olacağı vatanı ve milleti vardı. kendisini gıyaben tanıma fırsatı buldum, onun eskişehir'de hocam dediği akademisyen arkadaşlardan. o hocam diyordu ama, onun ölümü öyle sarstı ki o doktor adaylarını, üç tanesi anadolu üniversitesi'ndeki görevlerinden aflarını istediler. nasıl bakacaklardı öğrencilerinin, ismail'in arkadaşlarının yüzüne ki? nasıl anlatabilirlerdi bunun olağan bir durum olduğunu. olağandışı ise bu çocuğa ilk tıbbi müdahele nasıl 20 gün sonra yapılabilirdi? nasıl 38 kocaman gün bu fidan yaşam savaşı verir ve ailesi 38 kere her gün yeniden ümitlenip tekrar tekrar ölebilirdi?
eskişehir mahkemeleri içişleri bakanlığını 707binlira civarı tazminat ödemeye mahkum etti ismail'in ailesine. ödendi mi? bilmiyorum.
ama bu çocuğun yüreğinin temizliği, aldığımız nefes oldu niğde'de, ali ismail korkmaz hatıra ormanı yapıldı.
unutulmasın dediler bu çocuk. sokakta kim oldukları belli olmayan insanların silahlarla darp ettiği bu çocuk unutulmasın dedi eskişehir, tepebaşı'ndaki atilla özer karikatürlü evin yanına heykelini diktiler.
çocukları oynayacaktı belki parkta ali ismail korkmaz'ın bir gün. olamadı ya bu, kadıköy belediyesi eski bir otoparkı, park yaptı ve adına da ali ismail korkmaz parkı dedi.
o sırat köprüsünden geçti gitti de, başkaları karşıdan karşıya geçebilsin, geçerken de bir rahmet okusunlar diye, hatay samandağı belediyesi, hemen ilçenin girişindeki köprüye onun adını verdi.
marş oldu ali ismail korkmaz. her maç adı anıldı, unutulmasın, unutturulamasın diye. "ali ismail korkmaz kim baba?" sorusunu soran ilk defa babasıyla maça gelmiş çocuğa gözler yaşlı anlatıldı. fenerbahçe taraftarını susturmak istediler, onlar susmadı. benim bile eleştirdiğim aziz yıldırım, çıktı bangır bangır, bu tezahüratı kimse engelleyemez! dedi.
ve başka ali ismail korkmazlar ölmesin de, okullarını bitirebilsinler diye, ailesi ali ismail korkmaz vakfı kurdu. yaşlıya, hayvanlara, sanatçılara, öğrencilere burs verdi. katledenlerden bazıları o yörenin esnafı olmasına karşın, "bu ülkede beş parmağın beşi bir değildir" diyerek de en çok da o yörenin esnafına yardım yaptı. insanlıktan nasibini almamış, alamamışlara, tokat gibi ders verdi.
bedenini öldürdünüz. peki ali ismail korkmaz'ı gerçekten öldürebildiniz mi?