1. yardıma muhtaç olduğu her halinden belli olan birine yardım etme durumunda bile ön plana çıkan, toplumsal yapıların gelişiminde önemli bir hal almış olan ön yargı çeşidi.

    bu yargıda görünüşe sonradan eklenen özelliklerin etkisi, doğuştan gelen görünüş ayrıntılarına göre oldukça az oluyor. uzamış sakalıyla en hafif eleştiri olarak "pis la bu" bakışlarına maruz kalan kişi, bir sonraki gün pırıl pırıl (hatta parıl parıl) olarak bu eleştiriyi ortadan kaldırabilecek durumda. makyajıyla eleştirel bakışlara maruz kalan bir kişi, makyajda kullandığı şeyleri değiştirerek bu yargıyı azaltabilir ya da ortadan kaldırabilir. bunların yanında, bir de, doğuştan gelen, çoğunlukla hayatınızın sonuna kadar sizinle birlikte olacak görünüş ayrıntılarınız var ki, bunları ortadan kaldırmak pek de mümkün değil. böylece, bu eleştirilerle yaşamayı öğrenmek zorunda kalıyorsunuz. yani, sakal uzunluğuna ya da makyajına veya bunlarla alakalı olarak söylenen birkaç sözü, birkaç ters bakışı büyük sorun etmek bana göre çocukluk oluyor. tek göz kapağı düşük (evet, hayko cepkin gibi), göz altları üniversite yıllarından kalan nefis(!) bir anı olarak mora çalan şekilde gri, anadilini takılmadan uzun süre konuşamayan birinin bu yargılamalar nedeniyle yaşadıkları ise, bu sakal ve makyaj örneğinin hafifliğine kendiliğinden kahkaha atacak kadar büyük olabiliyor. sanırım başlığın anlatmak istediği de bu. sadece giyim kuşam, sakal ve makyaj gibi benim "hafifletici sebepler" olarak gördüğüm ayrıntılardan bahsediyor olmamalı.

    anne karnındayken babasının annesini dövmesi yüzünden tek gözü diğer gözüne göre oldukça küçük ve tamamen kör olarak doğmuş bir arkadaşım vardı. babasının attığı o tekmeyi hissettiğini bile söylerdi. onunla dışarıda yürürken insanların kendisine bakarken adeta tiksinmeleri beni fena halde sinirlendiriyordu. bir gün, odin'in her günü buna nasıl katlanabildiğini sormuştum. bana sakince "değiştiremediğim şeyleri sevmeye başladım. dışarıdan bakanlar buna alışmak diyor ama asıl onların bazı şeylere alışmaları gerek" demişti. hiç unutamadım bu dediklerini. söylediklerinin, kendi içinde hem kabullenme hem de dimdik bir tavır taşıyan; "herkes kendi işine baksın arkadaşım!" etkisi yaratan bir anlamı vardı. sanırım hayattaki yıkıcı eleştirileri küfredip haykırmadan göğüslemenin en şık yolu bu.

    karşısındakini tanımadan, sadece kaşına, gözüne, giyimine, sakalına, makyajına bakarak eleştirmeyi kendine hak gören insancıkların yanlarına yaklaşıp kulaklarına şu cümleyi fısıldayın: "bazı şeylere alışman gerek "
    #142007 lake of the hell | 6 yıl önce
    2tespit