Toplumsal ilişkileri inceleyen Burjuva bilimidir. Nedeni ise bir sosyoloğun ortaya sunduğu veriler, akademisyenler ve toplumun üst kesimi haricinde hiçbir kesimde kullanılamaz. Çünkü verileri somut değildir kazanç getirmekten çok uzaktır.
Bu bilimde sonuç odaklı çalışmak yerine neden odaklı çalışmak daha verimli veriler elde etmeyi sağlar zira hammadesi insan gibi çok değişken olan bu bilimde genelleyici kuramlar yoktur. Çünkü toplumların dinamikleri coğrafi kesimlere göre farklılık göstermekle beraber sürekli değişim halindedir. Bu nedenlerden ötürü sosyologlarım kuramları sistematik bir şekilde gelişip evrilmektedir.
Bütün toplumları kapsayacak genel bir kuram ortaya koyanlar vardır. Talcott parsons gibi lakin yukarıda yazdığım nedenlerden ötürü büyük çuvallamış bir kişidir.
Sosyoloji verilerini üst zümredeki kişilerin işine yarar demiştim, peki nasıl işlerine yarar? Biz buna kısaca “ toplum mühendisliği “ diyoruz. İşini iyi bilen bir sosyolog, herhangi bir toplumu iyi analiz etmişse, elinde gücü bulunduran kişi veya kişiler ile o toplumu amaç doğrultusunda manipüle edebilir. Dünyada ve ülkemizde çokca örneğini görmek mümkündür.
Ülkemizden örnekler vermek gerekirse ; 12 eylül askeri darbesi, 1993 sivas olayları, artık bir çoğumuzun aşina olduğu siyasi islam... liste uzar gider.
Yani Toplum mühendisliğinin “ ürünleri “ bir çoğumuzun paranoyakça dediği şeylerden ibarettir.
Bu bölümü tercih etmeden önce bir sosyoloğun bloğuna denk gelmiştim ve şöyle bir cümle ile karşılaşmıştım “ sosyologlar, burjuva sınıfının ve devletlerin en çok çekindikleri insanlardır çünkü onlar görünenin ardını, gerçeğin altına yatan asıl gerçeği görebilirler... “ kendini geliştirmiş bir sosyolog için bu dedikleri geçerli şeylerdir lakin gerçeğin ardındaki gerçeği gören bir sosyolog o kesimlerin sahip olduğu güç olmadan tek başına pek bir şey yapamaz.
Sözün özü ; gerçek anlamda sosyologları sevin ve koruyun efendim. Yemini suyunu eksik etmeyin yoksa zorunlu olarak yanlış yöne sapıyorlar.