hastaların geçirdiği ilk atak dönemine kadar teşhis edilemeyen ruhsal bir rahatsızlık ve bipolar bozukluk, "iki uçlu duygu durum bozukluğu" anlamına geliyor ve hastalığın seyrinde değişen dönemlerde,
- manik atak
- depresif atak
şeklinde iki atak dönemi var. hastalık bu ataklardan dolayı olsa gerek "manik depresif hastalık" adıyla da anılıyor. Hastalık, "manik atak" geçirilene kadar teşhis edilemiyor çünkü hastalığın en belirgin belirtileri bu dönemde yaşanıyor (kişinin kendi karakterinin tamamen zıddı bir karakter sergilemesi, zihni bulandıran çok parlak-hiç tükenmeyen aralıksız akli ve bedensel enerji kişinin günlerce uykusuz kalsa da enerji dolu olmasına, düşüncelerinin hiç durmamasına neden oluyor. bütün zihin süreçleri doruk noktasında ve çok parlak olduğu için kişi bu dönemde bir nevi 'tanrı sendromu' yaşıyor ve normal standartlarda bir insan için imkansız görünen-imkansız olan her şeyi yapabileceğine ve her şeyi başarabileceğine inanıyor. Kişi, manik atak dönemindeki enerjisiyle bağlantılı olarak manik atak döneminde yaptığı çoğu şeyi başarıyor, istediği çoğu şeyi elde ediyor. Hastalık, neden olduğu bu verimlilik nedeniyle 'sanatçı hastalığı' olarak da anılıyor bu yüzden.
Bipolar bozukluk, genellikle 20'li yaşlarda "birdenbire aşırı para harcamaya başlama, birdenbire düşüncesiz ilişkiler içine girme, birdenbire hayati tehlikeden sakınmama, birdenbire normalde olduğu kişiden tamamen farklı birine dönüşme, (kadınlar için) aşırı makyaj, aşırı açık giyinme, aşırı öfke; (erkekler için) aşırı öfke ve bu öfkenin sebep olduğu şiddet eylemleri, başı polisle derde girebilecek herhangi bir olaya karışma, tehlikeli derecede paranoya, komplo teorileri üretme, normal'İ umursamama, her konuda kayıtsızlık, bunun sonucunda zarar görme" gibi "birdenbire ortaya çıkan aşırılık" belirtileriyle manik atak geçirdikten sonra teşhis edilebiliyor.
yani hasta zarar görüyor, teşhis ondan sonra yapılabiliyor. Bundan sonrası hastanın tedaviyi kabul edip etmemesine bağlı olarak değişiklik gösteriyor.
Manik dönemi "birdenbire yükseliş" diye düşünürsek (genellikle birkaç gün ya da birkaç hafta sürüyor), depresif dönem "birdenbire düşüş" dönemi oluyor (aylarca-yıllarca sürebiliyor). Depresif döneme geçildiğinde Hasta birdenbire uyanıyor-düşüyor. manik dönem, zihnin çok parlak olduğu için körleştiği yarı-bilinç dışı bir dönem olduğu için hasta depresif döneme girdiğinde hastanın Zihni manik dönem olanları hatırlamaya çalışıyor. Manik dönem kör bir bilinçle geçtiği için de hastanın Zihni olanları çoğunlukla reddediyor. Bu noktada hastalığın ilk manik atağı (en önemli atak) sonrası yaşanan ilk depresif atak intihara neden olabiliyor.
Manik döneme normal insan enerjisix20 dersek, bipolar bir hastanın depresif dönemi de normal bir insanın geçirebileceği depresyonx20'dir. Depresif dönemde Hasta günlerce yataktan kalkamaz. Tüm akli ve bedensel enerjisi sıfırlanır. Manik dönemde bütün yaşam enerjisini harcayan beden, depresif dönemde tamamen uyku haline geçer.
Geçirilen atağın büyüklüğüne ve depresif dönemin önemine göre depresif dönemde hastalara ekg uygulanabiliyor ve beden ve akıl yeniden canlandırılmaya çalışıyor. Bipolar bozuklukta hayati önem taşıyan dönem de genellikle ilk atak dönemi oluyor çünkü hastalar kendilerini birdenbire bilmedikleri bir durumun içinde buluyor.
İlk ataktan sonra hastalığın gidişatı genellikle hastaların davranışına göre şekilleniyor. Bazı hastalar manik dönemde yaşadıkları enerjiyi bir haz aracına dönüştürüyor ve bipolar bozukluğu eğlenceli bir hastalık gibi görüyor ve bilinçli olarak manik atak geçirme isteği duyuyor. Bazı hastalar ilk ataktan sonra normale dönünce ilaç tedavisini reddediyor ve gelmesi olası atak dönemlerinin riskiyle yaşıyor. Bazı hastalar da tedaviyi (düzenli ilaç tedavisi hastaların atak dönemlerini aşırı uçlarda yaşamasını önlüyor ve tedavi olan hastaların duygu durumu, tedavi olmayan hastaların duygu durumlarının dengesizliğine nazaran kontrol altına alınmış ve günlük yaşamda kısmen de olsa duygu durum dengesi sağlanmış oluyor) kabul ediyor ve yaşamlarını hastalıklarına göre sistemleştirerek hastalıklarına göre düzenleyerek yaşıyor. hastalığın "tehlikeli" ve "tehlikesiz" olarak ayrılabilecek türleri de var. Bipolar bozukluğun %50 oranında kalıtsal olduğu düşünülüyor (ama bu teori pek inandırıcı değil çünkü hastalık dediğim gibi hastalar atak geçirinceye kadar teşhis edilemiyor. Hastalık eğer kalıtsalsa, hastalığa ya şimdiye kadar genetik belirtilerle teşhis konulabilmesi beklenirdi ya da hastalık, bilim insanları tarafından açıkça ihmal ediliyor.) ve hastalığın seyrine göre bazı durumlarda hastaların kan düzeylerinin sürekli kontrol edilmesi ve hastaya lityum takviyesi yapılması gerekebiliyor.
İnsan tümlüğü beden ve ruhtan oluşuyor denilebilirse, bedenin aksine ruhun tedavisi henüz mümkün değil. Ruhsal rahatsızlıklar, bedensel rahatsızlıkların aksine her bireyin kendi kişilik özelliklerinin, hayat deneyimlerinin ve içinde yaşadığı çevrenin nitelikleriyle de ilgili olduğu için hastalara belli belirtiler göz önünde bulundurularak ortak bir adda teşhis konulabilse bile her hastanın hastalık süreci kendine özgüdür. Bilim ne kadar gelişmiş olursa olsun, her insan elindeki yara için ortak kullanılabilecek bir yara bandı bulabilen insan aklı, somut bir varlığı olmayan ve her insanda kendine özgü olan ruh hastalıkları için sadece "önleyici", "kısmen onarıcı" ya da "koruyucu" tedaviler bulabilmiştir.