yeşiller içinde bir kır evinde oturup şömineyi yakıp pencereden uzaklara bakarken yağmurun cama vuruşun dinlemek, iskoç viskisini yudumlayarak kitap okumak ve arka fonda dışarıdan, uzaklardan duyulan hafif bir gayda ve şöminede yanan ateşin çıtırtıları ile huzura erişmek...
edit: ayrıca iskoç aksanlı ingilizce de çok hoşuma gidiyor, r'leri vura vura :)
regl dönemi ürünlerini ücretsiz olarak sağlayan ilk ülke oldular . 2017'de yapılan bir araştırmaya göre; birleşik krallık'ta her on kızdan birinin bu ürünlere maddi olarak gücü yetmiyordu. her yedi kızdan biri bu ürünleri alırken maddi olarak zorlanıyordu. her yedi kızdan biri, bir arkadaşından istemek zorunda kalıyordu.
3. Sınıftayken stajımı yaptığım ülkeydi. Gidene kadar İngilizcem su gibi akıyodu ama burada ingilizce konuşulmuyor maalesef. Uçaktan indiğim gibi balık gibi bakmıştım her yere. kimsenin dediğini anlamıyordum.
Noldu? 3 ay sonra benim İngilizcem de İskoç ingilizcesine döndü. Okulda da kimse bi bok anlamadı konuştuğumdan. Resmen work and travel yapmak zorunda kaldım İngilizcem düzelsin diye şaka gibi.