esasen kökeni 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarındaki klasik avangard müziğine dayanan alt tür. söz konusu zaman dilimi için claude debussy ve erik satie eserleri örnek gösterilebilir. daha sonraları john cage'in deneysel yaklaşımıyla süren bu anlayış 1960'lı yıllarda karl Stockhausen, terry riley, la monte young ve tabiki miles davis gibi üstadların elinde çeşitlenmeye başlamıştır. 70'lerin sonunda çıkan ve türle özdeşleşen isim brian eno'ya ait "music For airports" albümü ise modern ambient müziğin atasıdır desek yanlış olmaz.
insanın üzerinde rahatlatıcı bir his oluşturmayı amaçlayan, 90'lı yıllarda keşfedilen bir müzik tarzı. minimaldir herhangi bir şarkı sözü içermez. geleceğin müziği diyenler de vardır, buna ben de katılıyorum. hatta benim için hayatın fon müziğidir. bu türle ilgili yanlış bilinen noktalara değinmek gerekirse, new age ve chillout ile karıştırılmamalı. kendine has, benzer diğer türlerden ayırabileceğiniz noktaları var. örneğin doğa sesleri ve boğuk ses tonu gibi melodiler içermesi. ayrıca albüm kapaklarının hemen hepsinin doğa manzarası içermesi de bu noktalardan birisi.
bu türde yumuşak bir sesin arkasında elektronik ritimler çalar genellikle. insanı çok farklı ruh halleri içerisine sürükleyen bir tarzdır. bazen insanda boşluk hissi yaratır (bkz: psychedelic ambient), (bkz: dark ambient), bazen de sanki uzay boşluğunda sonsuza doğru bir yolculuk yapıyormuşsunuz gibi hissettirir (bkz: space ambient). insan bunu dinlerken kendini birdenbire derin derin düşünürken bulabilir.
ayrıca yaratıcılığı geliştirdiği söylenir. belki de nikola tesla'nın "benim beynim sadece bir alıcıdır. evrende bizlerin bilgi, güç, ilham aldığı bir merkez vardır. ben bu merkezin sırlarının içine girmedim ama onun varolduğunu biliyorum." sözünde geçen merkeze bu tür sayesinde daha çok yaklaşıyoruz sonrasında da dediği gibi ilham alma yetimiz gelişiyor.
"bu müziği dinleyen kişi için müzik, herhangi bir hobi değildir.
hemen her zevke temel oluşturan, hemen her zevkin içinde kökleri olan bir mucizedir.
kusursuz bir ambient eserden aldığı zevki zamanında ya da hali hazırda dinlediği başka tür müziklerden aldığı haz ile kıyas ettiğinde böyle bir zahmete girmesine bile gerek kalmadığını görebilen insandır idm/ambient dinleyicisi.
aklına gelip de dur şu şarkıyı dinleyeyim demez, zaten ambient'in derinliği her daim kafasında döner...
düşüncelerine eşlik eder onlarla savrulur hatta onlara şekil verir.
sesin dahi yayılmak için kendine araç bulamadığı uzayın karanlıklarında, yıldızların muazzam aydınlığında, gezegenlerin etrafında, satürnün halkasındaki buz kütlelerinin arasında ve hatta gidebildiğince bütün hepsinin ötesinde istediği yerlere gidebilmesini; derin uzaydan da çok bilinmezliklere ev sahipliği yapan karanlık-mavi okyanus derinliklerinin hayal gücü ile ancak sınırlandırılabilecek canlılarıyla derin sularda dilediğince yüzebilmesini sağlayabilecek tek ihtiyacı, tek aracı bu müziktir.
bembeyaz buz çöllerinin üzerine düşen günün ilk ışıklarının kalp atışlarını hızlandıran nefes kesici kızıllığından ve tam da o anki derin sessizliği en iyi şekilde temsil eden kuru rüzgarın insanın içine huzur salan uğultusundan alınabilecek tüm zevkin en yakın temsilcisidir elindeki müzik.
tüm bunların arayışında tek sığınağıdır müzik.
ambient bir arayışın sonucudur.
hayallerini aramak.
ilk kez duyulur bir tanesi ve bundan sonra ömür hep onun gibi müzikleri aramakla geçer.
alınan zevk o ana dek herhangi bir sesten, müzikten alınabilmiş tattan o kadar benzersizdir ve mükemmeldir ki diğer her şey gürültüye dönüşür.
artık bulduğu herhangi bir parçayı çok az kişi bile görmüş-dinlemiş de olsa bunun önemi yoktur.
yine de dinler bulduğu bu müziği ya daha güzel, çok güzel bir şey bulmuşsam güdüsüyle. bazen sabırla.
böyle bir fırsatı elinden kaçırmış olmaktan imtina eder, ne kadar kıymetli bir şeyi ellerinde tutuyor olabileceğinin farkındadır.
ilgisini-merakını o güzelliğin peşinden seve seve götürür. o beklesin onu bir yerlerde.
bu müziğin ilgi aramadığını bilir.
çünkü gerçek güzellik ilgi aramaz."
ambient'ın benim için tam olarak ifade edilmiş hali diyebileceğim, harfiyen katılacağım yazı. anlatılmaz hissedilir, bu yazar da hissettiklerini yazıya dökebilmiş. (ekşi sözlük'ten alıntılanmıştır.)