1. i.ibb.co/...

    2005'ten beri heavy metal yapan, ilk albümleri steel satışa sunulduğundan beri "kadın vokalli sert müzik" mottosundan vazgeçmeyen, ile ismini duyurmuş, ile neredeyse ünlü olmuş fin heavy metal grubu.

    diskografi:

    - (2011)
    - battle beast (2013)
    - (2015)
    - (2017)
    - (2019)

    4 demo, 1 single ve aradan geçen 6 yıldan sonra ürettikleri steel albümü nefistir. nitte henüz 35 yaşında bile değil; kükredikçe çatallanmanın kıyılarına gelen sesini mükemmele yakın kullanabiliyor. nitte'nin 'te de eksikliğini çektiğini düşündüğüm "müzik aksın gitsin, ben sahneyi de, sözleri de, grubu da devralırım. o iş bende" hissiyatını vokal kariyeri boyunca en rahat ortaya koyduğu gruptu battle beast. steel da, grubun 6 yıllık emeğinin sonucunda ürettiği 11 şarkının bileşkesi adeta. albümde heavy riffleri her zaman fonda, "gıy gıya mı girip çıksak bi' tur, he?" tereddütü hemen hemen hiç yok (zaten buna nitte izin vermez). albümdeki şarkıların sözlerini yazmış, müziklerini düzenlemiş ritimci (yer yer de solocu) 'in de temponun düşmemesi noktasında aslan payına sahip olduğu unutulmamalı. 'in 'inin 2000'lerde de aynı sertlikte kalmaya çalışan hali olarak görüyorum ben steel albümünü. bol vıcı vıcılı, nitte'nın "huh"larıyla mükemmelleşmiş, modern "universal soldier" klipli enter the metal world , nefis rifflerle bezeli, nitte'nin yine, yeni, yeniden kendini zorlamadan kükreyebildiğini gösterdiği, kısacık justice and metal ve tabii ki, accept ruhunu dipten ve derinden taşıyan steel albümün zümrütleriydi. albümü şuradan dinleyebilirsiniz.

    nitte'nin "normalleşmeye" çalışması nedeniyle gruptan ayrılması ve yerine noora'nın gelmesiyle battle beast bambaşka bir hal aldı. noora'nın battle beast'in sesi olması, sadece vokali değişmiş bir heavy metal grubunun müzikal olarak ne kadar değişebileceğine, mevzusunun bir grubun gelişimi üzerinde ne denli etkili olabileceğine dair iyi bir örnektir. noora ile nitte karşılaştırması halen devam ediyor sanırım. nitte'nin küçük kükremelerle şarkıları ritme yaklaştırması ile noora'nın tam bir "roar ulan!" şeklindeki vokal tekniğini şarkıların üzerine koymasını bir tutmak elbette mümkün değil. nitte şarkıların hızından hiçbir şey kaybetmemesini isterken, noora "şarkı benimle akacak, benimle coşacak, benimle dibi görecek" görevini yerine getiriyor. noora'nın vokal geçmişi, nitte'nin gruba dahil olduğu zamanlarla hemen hemen aynı: sıfıra yakın tecrübe, bar gruplarında yıllar geçirerek geliştirilmiş teknik ve sahne hakimiyeti. noora'nın tizleri daha etkiliyken, nitte'nin sahne hakimiyeti belki de heavy metal tarihindeki frontwomanlarda dahi eşi benzeri olmayan bir apolet. noora'nın, grubun genelindeki görev dağılımındaki esnekliği azalttığını düşünüyorum. "solo şu anda girecek, şu anda bitecek; davulun atağı vokali kesecek düzeyde hiçbir zaman olmayacak; dipten yükselirken vokalle birlikte şarkı da, diğer elemanlar da yükselecek" kesin kararları alınmış gibi hissetmeye devam ediyorum. noora ile nitte'yi karşılaştırmayı grubun yüzünü döndürdüğü güzergâh üzerinden değerlendirmek daha mantıklı.

    noora'lı ilk albüm, grupla aynı adı taşıyan battle beast . noora, bonus şarkı shutdown'la birlikte 14 şarkıda da hep ön planda. gıy gıya saplanacakmış gibi başlayan out on the streets ve pop-rock çizgisinde görmekten kendimi alamadığım neuromancer noora'nın şarkıyı bir yerden alıp başka bir yere çekebilecek güçte olduğunu gösteren 2 iyi örnek. albümün tekdüze ama kan kaynatan şarkısı da into the heart of danger . albümle hemen hemen aynı zamanlarda satışa sundukları single da buydu. bu albümle birlikte grubun klavye kullanımına ve bas rifflerine daha fazla ağırlık verdiğini deneyimleyeceksiniz. "bas tamam ama '80'lerde miyiz be lake? heavy'de ne klavyesi!" diye düşünenlerin sayısı da -halen- az değil.

    unholy savior , grubun nitte'li zamanlarına yakınlaşmaya çalıştığı albüm bence. i want to world... and everything in it 'de noora'nın scream vokale yakın bir teknik kullandığı, bol klavyeli, dinleyeni yer yer "fonda hangi oyun müziği açık yaae?" tepkisini vermeye iten, derinlikli ama kolay anlaşılamayan rifflerle destekli bir müzik var. albümün tamamı böyle. bu nitelikli kaosu en iyi açıklayan şarkı da, yukarıda linkini verdiğim şarkı. yer yer "huh"lar duyacaksınız ve aklınıza tabii ki nitte gelecek. noora'nın vokalini mikslerle bu kadar boğmak, bence grubun bir miktar popülerlik kaybetmesine de neden oldu. far far away 'de koronun içinden kendini duyurmak için ne söylediğini dahi anlayamadığımız şekilde (ve oldukça bozuk bir sesle) bağıran noora'dan nefret etmek isterseniz, unholy savior'ı baştan sona dinleyebilirsiniz. zamanında, bana 2 şarkı yetmişti.

    anton kabanen'e veda ettiğimiz albüm bringer of pain . şarkıları yaratma işi de noora ve yeni ritimci (ve yer yer solocu) 'e düşmüş. joona, grubun değişmeyen klavyecisi 'ün kardeşi. "gitgide burnumuza kötü kokular mı gelecek?" diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz çünkü küçük kardeş björkroth, kabanen'in yokluğunu pek aratmıyor. albüm grubun en beğenilmeyen albümü olsa da, unholy savior'daki kötü müzik, daha da kötü mikslenmiş vokaller bu albümde yok. bunların yerine daha da hızlı riffler, noora'nın okurken nefesinin kesileceği kadar uzun sözler, grubun grup olarak öne çıktığı şarkılar; kısaca, bir bütünlük var. albüme adını veren bringer of pain , iyi bir düzenleme, albüme hakim olan yüksek bpm'li, kan kaynatan ritim ve -tekrar ediyorum- bütünlük üretmiş. hem çalarken hem söylerken grubun fena halde gaza geldiğini düşünüyorum. king for a day , unholy savior müzikal altyapısına oldukça yakın bir şarkı. gene de, ritmikliği, noora'nın grubun diğer unsurlarına da izin veren vokali (bu şarkıdaki vokali çok seksi) ve sonlarına doğru giren kısacık ama etkili solosu ile albümün tamamını etkiliyor. "biraz da eğlenelim be" diyerek yaptıkları çok belli olan rock trash de bonus şarkıların en iyilerinden. bringer of pain, dinledikçe "neden beğenilmemiş bu albüm ya?" diye kendinize soracağınız, sorarken de daha çok dinleyebileceğiniz, ritmik, hızlı, vasat üstü bir albüm bence. noora'nın vokalindeki değişiklikleri keşfettikçe daha da keyifleniyorsunuz.

    geçen yılın mart ayında satışa sundukları ve şu ana kadarki son battle beast albümü olan no more hollywood endings , özellikle orkestral unsurlarıyla hiç battle beast'e benzemiyor. heavy'den sıyrılmaya çalışıp senfonik metal denemiş gibiler ama powerwolf'un yaptığına özenip nitte'yi aratmaya devam ettiklerini düşünüyorum. şarkıların sözleri çok uzun ve klasik "drama queen" acıklığına bürünmüş durumda, nakaratlar fazlasıyla tekdüze ve gene çok söz içeriyor, yaylılardan başka hiçbir enstrüman öne çıkamıyor (noora bile yer yer geri planda kalıyor, evet). yaylıları öne çıkarmak, grubun yapım şirketi 'ın bok yemesi gibi geliyor bana. gene de, albüme adını veren no more hollywood endings 'in klibine laf edeni çarpar. müzikalite açısından hem albümü hem de şarkıyı itin götüne sokmak ise bedava.

    battle beast yaklaşık 15 yıllık bir grup olmasının ağırlığını ürettiği her albüme yansıtmayı başaramamış bir grup. yer yer nefis, marşvari şarkılara sahip bir grup apoletini gururla taşırken, özellikle son 3-4 yıldır pop-rock ve senfonik metal arasında savruldukça değerini yitiriyor bence. gene de, modern heavy metalin berbat bir popa kadar indirgendiği 2010'lu yıllarda, ellerinden geleni yaptıklarını düşünüyorum. umarım 2000'li yıllardaki yoğunluklarına geri dönebilirler. nitte'yi aramaya devam, noora'nın sesine kuvvet, odin'den selamet diliyorum. buraya kadar okuduysanız, sizin de nöronlarınıza sağlık.

    not: "15 yıllık grup durup dururken aklına mı geldi be?" diye düşünmeyin, powerwolf'un resurrection by erection 'ını harika bir şekilde coverladıklarını hatırladım (linkte cover hali var). ondan sonra da yukarıdakileri yazmaya karar verdim. şarkı, halen en iyi coverlardan biri bence. lake out.
    #190725 lake of the hell | 4 yıl önce
    0müzik grubu